"Reformcu özelliğimiz yitirdik"

Yılmaz, "Biz çok önemli reformları yapmışken birden bu reform irademizi, reformcu özelliğimizi yitirdik, reformlar yavaşladı ve 'Acaba mı' sorusunu sorduracak gelişmeler başladı Türkiye'de" dedi

Abone ol

BURSA - Bursa Valiliğinin, Capital ve Ekonomist dergilerinin iş birliğiyle düzenlediği "Uludağ Ekonomi Zirvesi"nin, "Türkiye Senaryoları: Vizyonerlerin Ajansı" konulu oturumunda konuşan Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Başkanı Muharrem Yılmaz, Türkiye'nin pek uzun dönemli analiz yapma alışkanlığına sahip olmadığını ancak kendilerinin bu alışkanlığı bulunan bir kurum olduğunu söyledi. 

TÜSİAD'ın, 1990'larda hazırlanmış bir "2023 Vizyon Raporu" olduğunu, sonrasında da 40'ıncı yıl vesilesiyle 2011'de "Vizyon 2050" adlı rapor düzenlendiğini hatırlatan Yılmaz, bu çalışmanın en çarpıcı bulgusunun ise bugünün koşullarının devam etmesi halinde 2050'de şimdiki dünyadan 2,5 kat fazla toprak, su ve havaya ihtiyaç duyulması olduğu bilgisini verdi. 

Yılmaz, 2050'de dünya nüfusunun 9 milyar olacağının ve bunun aşağı yukarı 100 milyonunun da Türkiye'de yaşayacağının ön görüldüğünü ifade ederek, bundaki üretken nüfusun (15-64 yaş grubu) payının yüzde 69'a yükseleceğinin ve daha sonra gerileme yaşanacağının tahmin edildiğini aktardı. 

Türkiye'nin buna "fırsat penceresi" olarak bakması ve iyi değerlendirmesi gerektiğini anlatan Yılmaz, ayrıca gelecek yıllarda şehir temelli politikaların gelişeceği ve çevrenin önem kazanacağı bir dönemin yaşanacağına dikkati çekti. 

Ülkenin, insan kaynağını daha inovatif kullanması gerektiğine değinen Yılmaz, "Türkiye, bu konuda yeterli aşamayı maalesef uzun yıllardır kaydedememesine rağmen önemli istikrar döneminde, sadece Milli Eğitimde 5 ayrı bakan değiştirdik. Her biri 5 ayrı politikayı uygulamaya gayret ediyor ama bu alanın büyük bir zaaf olarak ele alınması gerektiğini, buradaki kayıplarımızı hızlıca telafi ederek Türkiye'nin bu fırsat penceresini değerlendirebileceğini, beşeri sermayesine hızlı bir yatırıma girişmesi gerektiğini düşünüyorum" diye konuştu. 

"Bir gündem yoğunluğuyla enerji kaybetmekteyiz" 

Türkiye'nin, sosyal dengesini koruyabilmesi için de yüzde 5-6 civarında bir büyümeyi devam ettirmesi gerektiğini, bunun için beşeri sermayeyi odağına alan ama kaynakların yerinde kullanıldığı bir süreci hızlandırmasının önemli olduğunu vurgulan Yılmaz, sözlerini şöyle sürdürdü: 

"Bunların hepsi uzun vadede hem Türkiye'nin hem dünyanın en temel konuları ama bu temel konular için uzun vadeli konularda değerlendirmelerde bulunabilmek için orta ve kısa vadedeki sorunlarımızı da güvenli olarak geçmemiz gerekiyor. Orta, kısa vadeyi güvenli olarak geçmek, bizim bu vizyonla 2023, 2050, yani uzun vadeli çalışmalarımız için çok önem arz ediyor. Maalesef bu konuda biraz enerji kaybediyoruz. Uzun döneme bakamayacak, bir gündem yoğunluğuyla enerji kaybetmekteyiz. Bu hususu üzüntüyle kaydetmek istedim. Tabii çok önemli fedakarlıklarla Türkiye, 1990'lı yılların sonundan 2000'li yılların başına ve bugüne kadar iktisadi ve siyasi reformlar gerçekleştirdi. Gerçekten önemli fedakarlıklar yapıldı, önemli değişimler sağlandı ve tabii bu siyasi reformlar Türkiye'nin itibarını her geçen gün artırdı. Burada Avrupa Birliği (AB) üyeliği perspektifinin de zorlu reform, değişim programlarının hayata geçirilmesi için önemli bir katalizör görevini görmüş olduğunu da unutmamak gerektiğini düşünüyorum." 

"Vizyonumuz, demokrasi olmalı" 

Muharrem Yılmaz, toplum için çok önemli olan, bireyin kendisini en iyi şekilde geliştirebileceği bir ortamı oluşturmak gerektiğini bildirdi. 

Bireyin kendisini geliştirebileceği ortamın, demokrasi, katılımcı demokrasi olduğunu söyleyen Yılmaz, şunları kaydetti: 

"Kararlara katılarak, kendisiyle ilgili, kendisini ilgilendirecek kararlara katılarak demokrasiyi içselleştirerek, kendisini geliştirme fırsatlarını da kendisi için hazırlaması. Bunun ekonomideki iz düşümü nedir? Ekonomideki iz düşümü de liberal ekonomi, tam rekabet piyasasının çalıştığı liberal ekonomik düzen. Demek ki bunlar birbirinden ayrılamayacak iki kavram ve piyasa ekonomisinin iyi çalışmasıyla elde edebileceğimiz kazanımları sürdürebilmenin, sürdürülebilir kılmanın da tek yolu; demokratik standartlarımızı paralel bir şekilde geliştirebilmek. Yani dünyada, ekonomik başarılar sağlamış ülkeler görüyoruz. Benim de kafam karışıyor. Biz de çok başarılı bir ekonomik performansla gelirken çok önemli reformları yapmışken birden bu reform irademizi, reformcu özelliğimizi yitirdik, reformlar yavaşladı ve o noktadan itibaren 'Acaba mı' sorusunu sorduracak gelişmeler başladı Türkiye'de. Yani o elde ettiğimiz ekonomik başarıyı sürdürmek için demokrasimizin standartlarını da yükseltemeyecek miydik ya da yükselttiğimiz yerden geri düşme tehlikesi mi vardı? İşte 'Kısa vadeyi güvenilir bir şekilde geçmemiz gerekir' dememin sebebi buydu. Liberal ekonominin ve demokrasinin olgunlaşması, kurumsallaşması, bir yaşam biçimi halini alması, şu veya bu gelişmelerin ardından onu kendiliğinden takip edecek bir süreç değildir. 21'inci yüzyıl insanının hak ettiği yaşam biçiminin bu olduğunu düşünenlerin, istek ve iradelerini ortaya koymaları ve bunun için kesintisiz çaba göstermelerini gerektirir. İnşallah bu çabayı hep beraber gösterme iradesiyle buradayız. Vizyonumuz, demokrasi olmalı." 

[PAGE]

Büyük hatalar yapılmadığı takdirde ülkenin potansiyel büyümesinin yüzde 4-5'in üzerine bir iki puan konulabileceğini ve dünya ortalamasının aşılabileceğini öngördüğünü dile getiren Yılmaz, "Bunun güzel tecrübelerini de yakın dönemde yaşamamıza rağmen bugün bazı hatalar yapıyoruz. Önemli reformlar gerçekleştirdik. Türkiye'nin büyük adımlar atabilmesi için önemli işler yaptık. Bu reformlar üzerine bir de Avrupa Birliği (AB) iradesini gösterebildik ancak maalesef hem reformcu irade hem de AB ilgisinin azaldığını son 3-4 yılda gördük. 3 yıla yakın süreden sonra 'Bölgesel Politikalar' başlığı açıldı. Güzel bir gelişmeydi ama yine hızlanamıyoruz" değerlendirmesinde bulundu. 

Bu konuda AB'yi de sorguladığını belirten Yılmaz, "Bugünün sıkıntıları içinde 23'üncü ve 24'üncü fasılları açabilmenin, AB'nin de bu konuda olumlu hatta sürükleyici bir yaklaşım içinde olmasının kime zararı var" diye AB'ye de sorduğunu anlattı. 

AB'nin, yeniden Türkiye'nin vizyonunda olması gereken yere dönmesinin, kaybedilen reform iradesini canlandırmasını umut ettiğini vurgulayan Yılmaz, ekonomide elde edilen başarıları ve refahı sürdürebilmenin tek yolunun, demokratik standartları da aynı şekilde geliştirmekten geçtiğini bildirdi. 

"Sıkıntılar mutlaka aşılacaktır" 

Liberal ekonominin, sürdürülebilirliğini liberal bir demokrasiyle sağlayabileceğine değinen Yılmaz, şöyle devam etti: 

"Burada biraz kafamızın karıştığını görüyorum. Liberal ekonomik sistemin, piyasa ekonomisinin çok önemli kurumları olan bağımsız denetleyici, düzenleyici kurumların bağımsızlıklarıyla ilgili sorgulamalarımız olabiliyor. Yaşanan bazı olaylar bizi bu konuda sorgulama yapmaya sevk ediyor. Çok tehlikeli buluyorum. Bağımsız düzenleyici, denetleyici kurumların bağımsız yapısının, Türkiye'nin sağlıklı bir piyasa ekonomisini devam ettirme bakımından en önemli göstergeler olduğu kanaatindeyim. Aksi takdirde hiç de 21'inci yüzyıla, Türkiye'nin geldiği noktaya yakışmayacak bir ekonomik ilişkiler ağını görebiliriz Türkiye'de. Son zamanlarda bunun rahatsız edici örneklerini duyuyoruz. Bunlar geçici, konjonktürel gündemin yoğunluğu içerisinde çokça öne çıkmasına rağmen bağımsız düzenleyici, denetleyici kurumlar konusunda kafamızı karıştırmasak benim de kaygım, korkum olmayacak. O bakımdan bu alanda çok dikkatli davranmak gerektiği kanaatindeyim." 

Demokrasinin en temel unsurunun, hukukun üstünlüğü ve onun kurumsallaşmış hali olarak ifade edilen hukuk devleti olduğunu belirten Yılmaz, bu alanda da yargı bağımsızlığı başta olmak üzere yaşanan bazı sıkıntıların, Türkiye'nin geleceğine ilişkin sorgulama oluşturacak seviyeye geldiğini savundu. 

Bu sıkıntıların kalıcı olmadığını anlatan Yılmaz, "Bu tür sıkıntılar mutlaka aşılacaktır" ifadesini kullandı. 

Yılmaz, söz konusu sıkıntıları biraz da ülkenin şansı olarak gördüğüne işaret ederek, şunları kaydetti: 

"Parlamenter demokrasinin, topluma durum tespiti yapmak ve yön belirlemek için sunduğu en önemli fırsat olan seçimler var. Önümüzdeki 1,5 yıl içinde 3 seçim var. Toplumda bu iradeyi, demokrasiye olan inancı, 21'inci yüzyıl bireyinin ihtiyacı olan demokrasi ortamını yaratmayı başaramazsak, piyasa ekonomisinin de bireyin kendini en fazla geliştirerek ekonomik kararların en doğru alınması şekildeki rolünü yerine getiremeyeceği kanaatindeyim. O bakımdan demokrasi ve piyasa ekonomisi ilişkisi bağlamında çok sıkıntılı günlerden geçtiğimizi düşünmekle beraber önümüzdeki 3 seçimle bunların aşılmasını umut ediyorum." 

"Yabancı yatırımcılar umutsuzluk içinde değil" 

Twitter'a tedbir amaçlı erişim engeline ilişkin soruyu yanıtlayan Yılmaz, "Cumhurbaşkanı Abdullah Gül başta olmak üzere çeşitli siyasetçiler, toplumun kanaat önderleri, herkes Twitter üzerinden mesaj vererek buradaki bir yasaklamayı kabullenmediklerini, kabullenmeyeceklerini gösteriyor" diye konuştu. 

Kısa bir süre önce internet hakkındaki kanunla ilgili durumu analiz ederek uyarılarda bulunduklarını anımsatan Yılmaz, "Hemen onun ardından da Twitter yasaklaması vakasını yaşamamız... Sonuçta beklenen yasal ortamın imkan sağladığı bir şey ama akılların ve vicdanların 21'inci yüzyılda kabullenmek istemediği bir gelişme, Türkiye'ye de yakıştırmadığı bir şey" değerlendirmesinde bulundu. 

Yılmaz, derinlemesine Türkiye'yi inceleyen mevcut yabancı yatırımcıların da Türkiye'de yatırım yapabilecek yabancı yatırımcıların da bir umutsuzluk içinde olmadığını düşündüğünü söyledi. Onların, bekleyip göreceğini aktaran Yılmaz, sözlerini şöyle sürdürdü: 

"Yatırımların böyle ortamlarda gecikmesi, biraz geciktirilmesi normal. Biraz kararsızlık oluyor tabii. Biz burada ülkenin içindeyiz ama insanlar binlerce kilometre öteden bakarak Türkiye'yi televizyonlardan, basından, çeşitli kaynaklardan inceliyor. Biz nasıl başka ülkeleri izliyorsak onlar da öyle izliyor. Normal karşılamak lazım. Türkiye'de demokrasinin her türlü zaafı, demokrasinin kurumsallaşma konusunda da bireyin demokrasiyi içselleştirme konusundaki bütün zaafı, Türkiye'nin tabi cazibesini de azaltıyor. Türkiye'ye güveni de azaltıyor." 

Seçimler, çözüm süreci ve yeni anayasaya ilişkin beklentileri 

Muharrem Yılmaz, Türkiye'nin uzun bir demokrasi tecrübesi olduğunu, yaşadığı kesintilere sıkıntılara rağmen Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni (TBMM) ve seçim müessesesini çalıştıran bir ülke konumunda bulunduğunu bildirdi. 

Gelecek 3 seçimin, seçmenin kendisini ifade etmesi bakımından önemli bir fırsat sunduğuna işaret eden Yılmaz, şöyle dedi: 

"Seçim demek, insanların miting yapması demek, çağdaş bir toplumun bireye sağladığı ifade özgürlüğü kapsamında kendisini ifade etmek üzere toplantılar yapması demek. Bunların hepsi, içselleştirmemiz ve normalize etmemiz gereken şeyler. Türkiye, toplumsal barışını bu seçimler sayesinde geliştirerek yoluna devam eder umudundayım. Buna paralel olarak Türkiye'nin çözüm sürecini de mutlaka sağlıklı bir şekilde ilerletmesi gerektiğini düşünüyorum. O da çünkü Türk demokrasisinin olgunlaşmasıyla kalıcı olarak gerçekleşecek bir husus ve Türkiye, ilk seçildiğim gün de vazgeçmeden savunduğum ama artık bugün Uzlaşma Komisyonu dağıldığı için söz etmenin pek gündemde olmadığı anayasasını umarım nihayetinde gerçekleştirir, çağdaş bir 21'inci yüzyıl anayasasına kavuşur." 

Yılmaz, Türkiye'nin, temel meselelerini başta bireyin hak ve özgürlükleri olmak üzere hukukun üstünlüğü ve yargı bağımsızlığını, çözüm sürecini de başarıyla gerçekleştirmek üzere ele almasını ümit ettiğini dile getirdi. 

"Bu dönemde hükümetten, ekonomi yönetiminden bir görüşme talebiniz oldu mu?" sorusuna Yılmaz, "Herkes seçim sürecinde. Çok yoğun. Çeşitli fırsatlar olduğunda tabii... Ama bu dönemde talep etmeyi de uygun görmüyorum" yanıtını verdi. 

Dikkat! İstanbul'da toplu taşımaya kısıtlama getirildi Simit fiyatında ekmek sistemi: Bakanlık onayı zorunlu hale geldi DSİ'den acele kamulaştırma kararı 1 Mayıs’ta 3 ilde raylı sistemler ücretsiz “Toplu Sözleşme Kanunu’nda değişik yapılması gerekiyor”