2019 yılı kritik

Taner BERKSOY EKONOMİ DÜNYASI tberksoy@pirireis.edu.tr

Hafta başında ikinci üç ayın büyüme verileri açıklandı. Türkiye ekonomisi büyümeyi sürdürüyor.

İkinci çeyrekte ekonomi yüzde 5.2 hızında büyümüş. Ekonomideki sıkıntıları ve dünya ahvalindeki kırılganlıkları düşünecek olursak bu fena bir performans değil. Öte yandan 2017 yılının ikinci yarısı ve bu yılın ilk çeyreğindeki büyüme sayılarına bakarsanız, 2018’in ikinci çeyreğindeki büyüme temposunu ekonomide önemli bir istim kaybı olduğu şeklinde okumak gerekiyor. Bu noktada iki sorunun cevabının aranması gerektiğini düşünüyorum. Son dönemdeki yavaşlamanın nedeni sorulardan ilki. Bundan sonra ne olabilir sorusu da ikinci soru.

Birinci sorunun yanıtına bir saptama ile başlayalım. Büyümenin 2018 yılının ikinci çeyreğinde hız kesmesinin temel nedeninin bu dönemdeki gelişmelerden çok önceki dönemlerdeki ekonomi yönetiminin tercihlerinden kaynaklandığını düşünüyorum. 2017 yılının birinci çeyreğindeki büyüme hızı yüzde 5.3. İkinci çeyreğinde de buna benzer bir büyüme hızı var. O da yüzde 5.3.

Yani geçen senenin ilk yarısında ekonomi bu senenin ikinci çeyreğindeki hıza benzeyen görece düşük bir tempo ile büyümüş. Ulusal ve küresel boyutlardaki gelişmelerin pek de büyüme dostu olmadığını düşünecek olursanız bu tempo pek fena sayılmaz. Daha sonraki üç çeyrekte büyüme adeta zıplıyor. 2017 üçüncü üç ayındaki yüzde 11.5 büyümenin ardından gelen peş peşe iki çeyrekte ekonomi yüzde 7'nin üzerinde büyümüş. Belli ki bu üç çeyrekte devreye büyüme dostu bazı yeni etkenler girmiş. Bu etkenlerin neler olduğunu biliyoruz. Malum 2018 ilk yarısı sonunda genel seçimler vardı. Siyaset kendi içinde cepheleşerek seçime karşı kendi önlemlerini aldı.

Bunun yanı sıra siyasi iktidar seçmen davranış ve seçişlerinde etkili olacağını düşündüğü bir dizi parasal önlemi devreye soktu. Kısacası, 2017’nin ikinci yarısında seçim odaklı önemli bir parasal genişleme hamlesi yapıldı. Toplumun hemen her kesimine az ya da çok parasal imkan tanıyan bu uygulamanın seçmen davranışları üzerinde ne kadar etkili olduğunu şahsen bilmiyorum. Ama yaygın biçimde parasal destek sağlanması ve bazı kamu gelirlerinden vazgeçilmesi şeklinde özetleyebileceğimiz politikanın üç çeyreği aşan bir süre devam ettirilmesinin ekonomide ciddi etkiler yarattığını söylemek mümkün. Etkilerden ilki ve kuşkusuz en önemlisi parasal genişlemenin toplam talebi genişleterek büyümeyi uyarmasıdır. Amaç zaten buydu demek pek doğru olmaz. Zira, seçim süreçlerinde para vererek talebin uyarılmasının esas nedeninin halkın refahını atırmaktan çok, halkın oylarını cezbetmek olduğunu biliyoruz. Bu sadece bizde yapılan bir uygulama değildir. Seçime giden hemen her ülkede siyasi iktidar bu tür politikalar uygular.

2018 seçimlerinde bizde de kullanılmış ve sonuç alınmıştır.

İş burada bitse mesele yok. Parasal genişleme ile oy toplama hevesinin ekonomi üzerinde üç etkisi daha söz konusudur. Birinci etki kamu dengesi ile bağlantılıdır. Süreçteki harcama artışının kaynağı kamu olmak zorundadır. Bu nedenle seçime giden süreçteki parasal genişleme sonuçta kamu dengesini bozar, kamu açığını büyütür, kamunun borçlanma gereği artar. İkinci etki genişleyen paranın mal talebine dönüşmesi sonucunda fiyatların yükselmesi ve enflasyonun hızlanmasıdır. Üçüncü etki ise dış dengedeki bozulmanın artması, yani cari açığın büyümesidir.

2018 seçim sürecinin ayrıntısının incelenmesi ekonomi üzerindeki bu üç etkinin, hem de oldukça güçlü biçimde ortaya çıktığını göstermektedir. Kamu bütçesindeki açık büyümüş, enflasyon ürkütücü düzeylere yükselmiş, cari açık da hızla genişlemiştir.

2018’in ikinci çeyreğinde büyümenin önemli ölçüde hız kesmesinin arkasında bu nedenlerin etkilerini kaybetmesinin yattığını düşünüyorum. Seçimin sonuçlanması ile birlikte parasal genişleme ile oy toplama ihtiyacı büyük ölçüde ortadan kalkmıştır. Parasal genişlemenin istim kaybetmesi büyümenin arkasındaki desteği azaltmış ve böylece ekonominin performansı gerilemiştir. Bu noktadan itibaren soru bundan sonra ne olacağıdır. Oy destekleme hedefli politikanın ekonomideki dengesizliği ve kırılganlığı arttırdığını biliyoruz. Bu bağlamda bir onarım yapmak için uygun politikalarla parasal genişlemeyi ters yöne çevirmek ve bunu 2019 yılına taşımak gerekecektir. Aksi takdirde Türkiye ekonomisinde bir kırılma yaşanması, yeni bir kriz olması kaçınılmazdır. Önümüzdeki yılın da bir seçim yılı olduğunu düşünecek olursak 2019 yılını bir “iktisadi onarım yılı” haline getirme olasılığının düşük olduğunu kabul etmek durumundayız.

Bu koşullarda 2019 yılının bir altüst olma yılı olabileceğini düşünmek yanlış olmaz diye düşünüyorum.

Tüm yazılarını göster