ECB’yi anlama sorunu

Orkun GÖDEK Bakış Açısı

Olağan takviminde ilan edilen Nisan ayı ECB toplantısını geride bıraktık. Esasen nötr beklenti ile girilen/girilmesi gereken bir ECB toplantısını daha toplantıdan birkaç gün önce başlayan spekülasyonlarla karşılamak durumunda kaldık. Haziran 2017’den bu yana süregelen ECB ve çıkış stratejisini açıklama ihtimali Mart ayı toplantısı ile sona ermişti. Bu kez ise gündem farklı başlıktan oluştu; yavaşlayan ekonomik momentum ECB’ye geri adım attırır mı?

Herhangi bir adım söz konusu olmadı. Müspet ya da menfi yönde değişikliğe gidilmemesi ve piyasa ile kurulan iletişimde samimi davranılmasını olumlu okumak gerek. Duyuru metninde majör bir değişiklik olmazken, Başkan Draghi’nin açıklamaları ile bölgedeki ivme kaybı resmen kabul edilmiş oldu. Farklı, daha önce duyulmamış bir değerlendirme miydi? Hayır. Ancak, durumun ilan edilmesi yatırımcı kesiminde huzursuzluk yarattı. Nereden anlıyoruz? Euro fiyatlamasından. Peki, spot fiyatlamalar her zaman doğru mesajı verir mi? Emin olmak hataya düşürür. Yakın dönem euro değerlenmesinde ne kadarlık kısmın mantıklı olduğu ciddi tartışma konusudur.

Yılın ilk çeyreğinde global ekonomik görünümde bir miktar ivme kaybı var. Bu tanımlamadan ilk etapta “kriz” senaryosu çıkarmak akıl dışı olacaktır. Yıl başlangıçlarında bu tarz dalgalanmalar olması normaldir. 2017’de yaşanan hızlı toparlanma hem beklenti dışı hem de bir noktadan sonra beklenti ötesi bir hal aldı. Gerek Euro Bölgesi için gerekse global gidişat için durumun açıklaması budur.

Genele yayılır bir biçimde kapasite kullanım oranları, imalat PMI verileri, inşaat istatistikleri ve tüketim göstergeleri gibi farklı kalemlerde zirve değerlerden dönüşleri görmek mümkün. Yeni bir sürecin başlangıcında olup olmadığımız çıkarımını yapmak için henüz erken. Keza aynı değerlendirmeyi Başkan Draghi de yaptı. Üstelik ek belirsizlikler de söz konusu; artan korumacılık eğilimleri, karşılıklı ticaret hamleleri, ABD’nin iç siyaseti kadar Orta Doğu’ya yönelik muhtemel dış politika hamleleri de tartışma konusu haline gelmiş durumda. Belirsizlik dönemleri sessiz gelişimleri ifade eder. Önünü görmekte zorlanan tüketici kesiminden üreticilere oradan da genele yayılır bir hal alan sakinleme-ihtiyatlı duruma geçme isteği momentumu düşürür. Şimdilik alarm noktasında değiliz ancak yakından izlendiği aşikar.

Tıpkı “çıkış stratejisi” tartışmalarında olduğu üzere –euronun yukarı yönde speküle edilmesi- bu kez de eğilimin zayıflamadan yana öne çıktığını görüyoruz. Belki de bu noktada doğru soru “ECB’yi ne kadar anlamak istiyoruz?” olabilir. Şu kesin ki, bugün istenecek en son şey global ekonomide soğuma durumu. Aksi için tüm paydaşların, politika yapıcıların hamle yapacağını unutmamalı. Emtia grubu ile yükselen faizlerin getirdiği “değerli Amerikan doları” durumu euronun zayıflamasına katkıda bulundu. Terse dönüş ihtimallerden çıkarılmamalı.

Tüm yazılarını göster