Ekonomideki eğilimler nereye koşuyor?

Uğur CİVELEK ARKA PLAN dunyaweb@dunya.com

Türkiye ekonomisindeki eğilimler açısından, bu yılın üçüncü çeyreğine bir kötü ve bir de ihtiyatlı iyimserlikle karşılanabilecek iki haber ile başladık. Son iki ay içinde elektrik ve doğalgaz fiyatlarına üçüncü zam yapıldı. Eylül ayı ihracatı ise, bir yıl öncesinin aynı dönemine göre yüzde 22,6 oranında artarak 14,5 milyar dolar düzeyine yükselmiş ve söz konusu dönem için yeni bir rekor kırılmış. Bu gelişmeleri Türk Lirasındaki değer kayıplarına bağlı eğilimlerin olağan sonuçları olarak görmek ve kırılganlığın azalmadığı tespitini yapmak yanlış olmaz.

Önce ihracat rakamlarından başlayalım. Türkiye İhracatçılar Meclisinin kayıtlarına göre, Ağustos ayı ihracat rakamları bir yıl öncesinin aynı dönemine göre yüzde 4,9 oranında azalarak 10,48 milyar dolar seviyesine gerilemişti. Döviz kurlarındaki çok yüksek düzeyli fiyat oynaklığına bağlı olarak fiyatlama konusundaki belirsizlikler artmış, iç pazarın çöküşe geçtiği bir dönemde dış satım rakamları da gerilemişti. Bu durum bir kısım satışların takip eden ay olan Eylül dönemine kaymasına sebep olmuş olabilir. Ayrıca içeride kredi mekanizmasındaki tıkanıklığı bağlı nakit akım sorunlarının, maliyet koşullarından bağımsız olarak ihracata yüklenilmesini zorunlu kıldığı da düşünülebilir. Sanayiciler ihracatın üretim içindeki payının, iç talep yetersizliğinin de katkısı ile yüksek oranda arttığını dile getiriyor.

İhracatın aynı tempoyla artması mümkün görünmüyor

Gelişmeler, ihracatın aynı tempo ile artmaya devam etmesinin pek mümkün olamayacağı anlamı taşıyor olabilir! Siparişlerdeki azalma ve maliyetlerdeki yükseliş ile küresel koşullardaki olumsuzlaşma bu olasılığı güçlendiriyor. Son iki ay içinde enerji fiyatlarına üçüncü kez yapılan yüksek oranlı zamlar, daha farklı düşünmeye izin vermiyor. İstanbul Sanayi Odası tarafından hesaplattırılan Satın Alma Müdürleri Endeksinin, Eylül ayında yüzde 8,6 oranında gerilemesi daha farklı düşünmeye izin vermiyor; diğer güven endekslerindeki sert gerilemeler bu kanaati ön plana çıkarıyor. Makroekonomik görünüme ilişkin beklentiler olumsuzlaşmaya devam ediyor.
Finansal piyasa cephesindeki iyimser zorlamalara rağmen, ekonomi alarm vermeyi sürdürüyor. Kredi mekanizmasının çalışmıyor, para ve maliye politikalarının sıkılaşıyor olması mevcut soruları hızla ağırlaştırıyor; iş dünyamızı çok sıkıntılı hale getiriyor ve paranın devir hızını nerede ise felç ediyor. Büyüyen güvensizlik, piyasa içi kredilendirme anlamındaki vadeli satışları da hızla daraltıyor ve çarkların dönebilmesini zora sokuyor. Tüm sektörler nefes almakta zorlanırken, mali sektör ve kamu kesiminin iyiye gitmesi pek mümkün görünmüyor.

Çok uzun süredir sorunları borçları büyüterek ve ağırlaşmasına izin vererek çözme alışkanlığı, tehlikeli sayılabilecek türden bağımlılıklar yaratmış ve eğilimlerin sürdürülebilir olmadığı unutulmuş olabilir! Eğer fiili durum böyle olmasa, ortaya konan yaklaşımların başarı şansının az olmadığı söylenebilirdi! Çiftçilerin gübre alacak olanağı olmadığı için tarımsal verim muhtemelen azalacak; sanayi ve hizmet kesimi, ağırlaşmakta olan nakit akım sorunlarını nasıl aşacağını bilmiyor, faaliyetlerini yavaşlatmak ve istihdamını daraltmak zorunda kalıyor. Sonuçta, döviz kurları bir miktar geriletilmiş olsa da güven bunalımı derinleşmeyi sürdürüyor; bilançolardaki tahribatın biraz olsa azaltılabilmiş olması nakit akım sorunlarının büyümesini önleyemiyor. Sorunlu hale dönüşen alacaklar çığ gibi büyümeye devam ediyor.

Bu hafta ortasında Eylül ayı enflasyon rakamları açıklanacak. Yıllık rakamların bu dönemde zirve yaparak Ekim ayında gerilemeye başlayacağı varsayılıyordu; elektrik ve doğalgaza yapılan yüksek oranlı zamlar bu olasılığı büyük ölçüde azalttı. Maliyet kökenli enflasyon baskıları güçlenmeyi sürdürürken, faizlerin olabildiğince kısa zamanda gerileyebilmesi umudu soluyor, daha da yükseltilmesi olasılığı gündeme gelebilecek gibi görünüyor. Ağustos ayında yüzde 32 düzeyini aşan yıllık yurt içi üretici fiyat artışlarının, Eylül’de yüzde 40 düzeyini aşması kimseyi şaşırtmayacak; bu durum yükseliş eğiliminde olan tüketici fiyatlarına ilişkin beklentileri de etkileyecek!

Enflasyon baskılarının güçlü olduğu türden sert bir durgunlaşma yaşıyoruz. Sıkı para ve maliye politikası uygulamasının enflasyon baskılarını ne oranda ve hangi vadede azaltabileceğini şimdilik kestiremiyoruz; fakat benimsenen yaklaşımlar nedeniyle durgunluğun bunalıma dönüşme olasılığının artmakta olduğunu görebiliyoruz!

Tüm yazılarını göster