Enflasyon belası

Ömer Faruk ÇOLAK EKONOMİ ATLASI dunyaweb@dunya.com

Enflasyon oranı kriz döneminde büyüme kadar çok konuşulan bir konu oldu. Çünkü büyüme oranı negatif olan ülkelerde enflasyon oranı düşmeye başladı. Bazı ülkelerde negatif oldu, deflasyon sürecine girildi. Bu ülkeler artık fiyatların yükselmesini sevinçle karşılıyorlar. Ekonominin yeniden canlanmasının bir işareti olarak görüyorlar. Zira onlar fiyatlar genel düzeyinin düşmesinin de başa bela olduğunu gördüler.

Avrupa Birliği ülkelerinin bazıları kriz döneminde deflasyona bir girdiler, bir çıktılar. Aynı durum OECD ülkeleri için de söz konusu oldu. Bu devinim halen de devam ediyor. OECD’de Ocak ayında enflasyon oranı  (2014 yılı Ocak ayına göre) %0,5 düzeyinde gerçekleşti. OECD’de en fazla fiyat düşüşü gösteren mal grubu ise, düşen petrol fiyatları nedeni ile enerji grubu oldu. Enerji grubunda yıllık fiyat düşüşü %12’ye ulaştı. Yıllık bazda gıda grubu enflasyonu %2,32de kaldı.

Ocak ayında OECD üyesi  34 ülkeden sadece  13’ünde enflasyon oranı arttı. Diğerlerinde fiyatlar genel düzeyi yani enflasyon oranı düştü. Bundan dolayı da yeniden durgunluk derinleşiyor mu endişesi başladı. Bu noktada neden enflasyon olur (olmaz) sorusu aklınıza mutlaka takılmıştır. Basit ve kısa bir açıklama ile bu soruya yanıt arayalım. Enflasyonun nedenlerini iki başlık altında toplayabiliriz:

•Talep enflasyonu,  ülkedeki toplam talebin, yani tüketim, yatırım, devlet harcamaları ve net ihracatın toplam arzı aşması durumunda ortaya çıkar. Çok basit bir örnek verelim, evinizin yakınındaki pazarda domates talebi eğer üretileni (pazara getirilen) aşarsa, domates fiyatı yükselir.

•Maliyet enflasyonu, üreticinin üretim yaptığı sırada katlandığı maliyetlerdeki artışlar nedeni ile ortaya çıkan enflasyon. Örneğin enerji üretmek için kullanılan hammadde fiyatları artarsa, üreticinin maliyetleri artar, o da bunu nihai tüketiciye yansıtır. Örneğin doğalgaz fiyatı arttığında elektrik maliyetleri de artar, elektriği kullanarak üretim yapan ayakkabıcı da, lokanta sahibi de fiyatları artırır. Bu enflasyonun içine ithal edilen ürünlerin fiyatlarındaki artış nedeni ile yükselen enflasyonu da sokmak gerekir, biz buna kimi zaman ithal edilmiş enflasyon diyoruz.
Büyüme oranın düşmesi ile, birçok ülkede talep enflasyonu, emtia fiyatlarını düşmesi ile de (başta petrol olmak üzere) maliyet enflasyonu geri plana itildi.  Küresel ekonomideki bu genel görünüme aykırı gelişim gösteren ekonomiler var mı? Az sayı da olmak üzere var. Bunlardan birisi de Türkiye.

Yukarıda OECD’de enflasyon oranını  gıda ve enerji fiyatlarını nasıl aşağıya çektiğinin altını çizmiştik. Türkiye’de ise durum tam tersi.  Türkiye’de “Şubat ayında gıda ve enerji gruplarının katkısı sırasıyla 0,64 ve 0,16 puan artmıştır…Enerji fiyatları önceki üç ayda sergilediği düşüşün ardından Şubat ayında %1,14 oranında artmıştır. Bu gelişmede, Türk lirasındaki değer kaybı ve uluslararası petrol fiyatlarındaki artışın etkisiyle % 2,88 oranında artan akaryakıt fiyatları temel belirleyici olmuştur. Buna ek olarak belediyelerce belirlenen su tarifeleri Ocak ayındaki yüksek oranlı artışın ardından bu dönemde de % 1,14 oranında yükselmiştir….   Gıda ve alkolsüz içecekler grubunda yıllık enflasyon Şubat ayında 2,73 puan artarak yüzde 13,70 seviyesine ulaşmıştır. Bu gelişmede yıllık enflasyonu yüzde 16,16’ya yükselen işlenmemiş gıda grubu fiyatları belirleyici olmuştur. Nitekim mevsimsellikten arındırılmış verilerle işlenmemiş gıda fiyatları Ocak ayının ardından Şubat ayında da belirgin bir yükseliş göstermiştir”. Bu ifadeler bana ait değil, TCMB’nin  Şubat Ayı Fiyat Gelişmeleri Bülteninden (4 Mart 2015) aldım. 

OECD ülkelerinde enflasyon oranı düşerken, enerji ve gıda fiyatları azalırken, Türkiye’de neden artıyor? Yanıtı haftaya.
 

Tüm yazılarını göster