Faizi ve enflasyonu indirmek kolay

Ferit Barış PARLAK AYRINTI ferit.parlak@dunya.com

Bir kurumumuz / girişimcimiz Türkiye’nin önünü açacak yatırımlar için yüzde 20 ile borçlanıyor… 

Diğer kurumumuz / girişimcimiz yüzde 9’dan da düşük faiz ile parasını uyutuyor… 

Sonra da kredi faizlerinin yüksekliğinden şikayet ediliyor… 

★ ★ ★ 

Parasını yüzde 7, 8, 9 faizle uyutan çok… 

Kamu kurumları, STK’lar, sendikalar, sanayiciler, vatandaş… 

★ ★ ★ 

Bu dengesizliği gidermek kolay… 

Tabii istenirse! 

Devlet olarak, bu yönde girişimlerimiz de oldu… 
Belediyeler, döner sermayeli kuruluşlar da dahil tüm kurumların nakit giriş çıkışlarının ve finansal durumlarının daha fazla kontrol edilebilmesi amacıyla 1996’da, Refahyol Hükümeti döneminde, havuz sistemine geçildi… 
Bir kurumun borcu varsa borcunu ödemeden başka harcama yapabilmesi engellendi… 

Ve borçlanma ihtiyacı azaltıldı…

 Ayrıca, bazı kurumların ellerindeki paralar Hazine’nin direkt kullanımına açıldı… 

Bu para ise, sermaye sıkıntısı nedeniyle bekleyen yatırımlara / yatırımcılara ilaç oldu… 

★ ★ ★ 

Özel bankalardan kredi kullanan kamu kurumlarının nakit ihtiyacı havuzdan karşılandı… 

Batma noktasına gelen kamu kurumları bu sayede bankaların yüksek faiz kıskacından kurtuldu, kendi başlarına ayakta durmaya başardı… Sonrası malum! 

★ ★ ★ 

Demek ki: 

Çok tekrarlanan ‘faiz lobisi’ tehlikesinin ilacı var… 

Demek ki: 

O tehlike ile mücadelede başarı örneği de var… 

★ ★ ★ 

Ne yok? 

★ ★ ★ 

Havuz sisteminin faydasını birçok alanda görebiliriz… 
Daha önce de yazmıştım… 

Teknolojik ürünlerin satışını yapan arkadaşım anlatmıştı, “5 yıl önce tek başımıza hizmet verdiğimiz 200 metre çaplı meydan çarşısında aynı hizmeti veren 12 dükkan var şimdi. Hepsinde 3’er 5’er tane genç arkadaşımız çalışıyor. 

Dükkanlara son bir yıldır günlük ortalama 2, 3 müşteri geliyor. 

Kısacası bina sahiplerine çalışıyoruz. 

Sonra, “Bir tek inşaat sektörüyle yürümez” diyoruz ama kazanan dükkanın yani inşaat mülkünün sahibi. İşin sahibi ise perişan. 

Gençler ise asgari ücreti alıp oturuyor! 

Biz de oturmalarına vesile oluyoruz!” 

★ ★ ★ 

Dün bir örnek sokak seçtim Ankara’da, fazla hareket olmayan ve üşenmeden saydım… 

Çoğunluğu tamamen boş 17 tane lokanta, 5 tane büfe, 4 tane pastane, 4 tane manav, 3 tane eczane ve karın tokluğuna çalışan gençler… 

Tasarruf alışkanlığı kazanmasını istediğimiz gençler… 
Günü kurtarma derdinden, geleceği düşünemeyen gençler… 

Sanayide, üretimde güçlerine ihtiyaç duyulurken, tüketimle baş başa bırakılan gençler… 

★ ★ ★ 

O sokaktaki lokanta sayısını, havuz mantığıyla 5’e düşürebilsek… 

Talep düşüşü nedeniyle, dükkanların kira fiyatı düşecek… 
Kalan işyeri ve çalışanlar tam kapasite ile çalışacak… 

Girdi maliyeti düşecek, atık azalacak… 

Bunlar yemek fiyatlarını aşağı çekecek… 

Çalışanlar emeğinin karşılığını alabilecek… 


Çalışıyor görünen gençler farklı iş alanlarına yönlenme mecburiyetinde kalacak… 

Kısacası hem enflasyona, hem verimliliğe, hem tasarrufa, hem suni ve sürdürülemez büyüme, hem israf, hem kapasite, hem de kalifiye eleman sorununun çözümüne katkı sağlanmış olunacak…

Tüm yazılarını göster