Fed'den sonra Çin ekonomileri sarsıyor

Ömer Faruk ÇOLAK EKONOMİ ATLASI dunyaweb@dunya.com

Geçen hafta ABD Merkez Bankası’nın  (Fed) açıklaması ile sarsılan piyasalar, bu hafta da Çin Merkez Bankasının açıklamaları ile bir darbe daha yedi. Bu gelişmeler ülkemizde şaşkınlıkla karşılandı. Türkiye faiz lobisi kim/kimler tartışmasını yaparken, sanki bu lobi dışarıda imiş gibi, ekonomimizi allak bullak etti. Bu köşenin yazarı henüz Fed darbesi gelmeden, böyle bir darbenin geleceğini bir hafta önce (14 Haziran) “Fed Rallisi Sona Ererken” başlığı ile Gazetemiz DÜNYA’da yazmıştı. Hatta daha ileri gitmiş, bu işten en çok zarar görecek ekonomilerin başında Türkiye’nin olacağını ileri sürmüştü.

ABD'de otomotiv ve gayrimenkul iyileşiyor

Fed’in 2013 yılında tahvil alımını azaltacağı, 2014’de de durdurabileceği kararının altında ABD ekonomisindeki düzelmenin neden olduğunu söyleyebiliriz. Bunu neye göre söylüyoruz?  Birkaç rakam verelim:

- ABD ekonomisi için önemli verilerin başında otomobil ve gayrimenkul satışları gelmekte. Ocak 2013’te ABD’de 69 milyon dolarlık otomobil satışı yapılırken, nisan da bu rakam 80 milyon dolara çıktı. * Yine Ocak ayında 380 milyon dolarlık perakende yiyecek satışı yapılırken, nisan ayında 414 milyon dolarlık satış yapıldı.

- İroni olsun diye yazıyorum, ocak ayında 1.8 milyon dolarlık kitap satışı yapılırken, nisan ayında 4.2 milyon doları bulan bir kitap satışı yapıldı. Amerikalılar krizin etkisi azalınca adeta kitaba saldırmışlar (Türkiye’de böyle bir atak olmaz, tam aksine kitap okumak tehlikeli bir faaliyettir) .

- Bir başka önemli  gösterge,  gayrimenkul sektörüne yönelik talep. Bunu da en iyi ifade eden değişken, gayrimenkul fiyatlarındaki artıştır. Daha önceki yazımda da belirtmiştim.  Ülkenin en büyük 10 kentinde gayrimenkul fiyatları için oluşturulan endeks göre fiyatlar 2013 yılının başından itibaren yükseliyor.  2000 yılı 100 alındığında kriz dip yaptığı günlerde 140’a inen endeks 2013 Nisan ayı itibari ile 155 dolaylarına ulaştı.

- Diğer yandan ABD ekonomisi 2013 yılının ilk çeyreğinde yüzde 1.8 büyüyerek, herkese adeta krizi aştım sinyali gönderdi. İşsizlik oranı yüzde 7.6’ya inerken, cari açığın GSYH oranı da 2.8’e geriledi. Çünkü 2011 yılında yüzde 12.4 olan brüt tasarruf oranı,  yüzde 13.5’e yükseldi.

ABD Merkez Bankası bu tablo karşısında tahvil alımı yoluyla piyasalara daha fazla likidite vermekten vazgeçti. Çünkü aşırı likiditenin yaratacağı şişkinlikten korktu. Böyle bir şişkinliğin neye mal olduğunu kriz ile birlikte gördü.

Çin, likidite şişkinliğini söndürmeye çalışıyor

Çin Merkez Bankası'nın yaptığı da aslında bundan çok farklı değil. Çin Merkez Bankası çoğu kamu bankası olan bankalara düşük faizli likidite sağlıyordu. Yani bankalara fon verip, siz bunu kredi olarak plase edin diyordu. Kredi genişlemesi de doğal olarak yatırımları artırıyordu. Şimdi Çin merkez Bankası yaratmış olduğu bu likidite şişkinliğini söndürmeye çalışıyor. Burada ki sorun, kredi ile yaşamaya alışmış firmaların özellikle KOBİ’lerin buna uyum göstermekte zorlanacak olması. Çünkü bunun sonucunda krediler geriye dönmeyebilirler, bu da bir kredi çöküşüne (credit crunch) neden olabilir. Bu korku hafta boyunca Çin ve Çin ekonomisi ile ilişkileri güçlü ülke borsalarında deprem yarattı.

Sonuç olarak yaşanılan dalgalanmanın nedeni küresel ekonominin bir likidite sıkışıklığına girme olasılığının olması.

Likidite sıkışıklığı Türkiye ve Brezilya'yı etkiler

Böyle bir likidite daralmasından en çok etkilenecek ülkeler cari açık veren,  büyümelerini yurtdışı tasarruflarla finanse edenler (kısa vadeli sermaye  ya da halk değişi ile sıcak para ile) olacak. Bu ülkelerin başında da iki ülke var: Türkiye ve Brezilya.

Brezilya’nın cari açık/GSYH oranı yüzde 3.1, Türkiye’nin 5.7. Türkiye daha riskli konumda. Çünkü Türkiye 2000’li yılların başında yüzde 20 dolayında bir tasarruf oranına sahipti, 2012 yılında bu oran yüzde 12-13’lere inmiş durumda. Yani Türkiye 2003’ten bu yana 2009 yılı hariç, tutturduğu yüksek büyüme oranını yurtiçi tasarrufla değil, yurtdışı tasarrufla finanse etti. TCMB bu durumun sona ereceği korkusu ile döviz rezervini hep yükseltti. Ola ki bir dövize kaçışı başlarsa, bunu döviz satarak durdururum diye. Nitekim bir haftadır bunu deniyor. Ancak bu politikanın sürdürülebilirliği zor. Er ya da geç TCMB karşı silahını çekmek zorunda kalacak. Yani faiz oranlarını yükseltecek. Önümüzdeki günlerde Türkiye’de faiz oranı da yükselir, enflasyon oranı da. Bunda da suçlu aramak anlamlı değil. On yıldır, başkalarının tasarruflarını kullanarak büyüyor iseniz, er ya da geç bedel ödemek durumunda kalırsınız. Olan da bu dur.

ABD yabancı yatırımda Çin’den daha cazibeli

ABD 12 yıl aradan sonra doğrudan yabancı yatırım güven endeksinde üst düzey yöneticilerin tercihleri arasında Çin’i geçerek ilk sırada yer aldı. Küresel danışmanlık şirketi A.T. Kearney’nin 2013 Doğrudan Yabancı Yatırım Güven Endeksi için 38 ülkeden 300’den fazla üst düzey yöneticiye fikirleri soruldu. ABD 2012’de 4’üncü sırada Çin ise 1’inci sırada yer almıştı. ABD’nin yabancı yatırım güven endeksinde Çin’i geçmesi bu ülkenin sürdürülebilir ve düzenli ekonomik büyüme yönünde daha fazla ilerleme sağladığı bir döneme denk geldi. Şili ve Arjantin 10 yıl aradan sonra sıralamaya yeniden girerek Latin Amerika’nın tüketim harcamalarındaki artışı ile doğal kaynak zenginliğinin altını çizdi. Almanya 2013’te 2 basamak inerek 7’nci sıraya indi. Fransa 5 basamak
yükselerek 12’nci sıraya çıktı. 8’nci sırada yer alan İngiltere yerini korudu. Japonya 8 basamak çıkarak 13’üncü sıraya yükseldi.
Rusya 12’nci sıradan 11’inci sıraya yükseldi. Güney Afrika 15’inci sıradan 11’inci sıraya geriledi. Güney Kore 19’uncu sıradan 21’inci sıraya indi. Polonya 23’üncü sıradan 19’uncu sıraya çıktı.

Tüm yazılarını göster