İş dünyası seçim sonrası beklentileri

Mahmut Bülent YILDIRIM mahmut.yildirim@dunya.com

14 Mayıs Cumhurbaşkanlığı ve Millet­vekili Genel Seçimleriyle, 28 Mayıs Cumhurbaşkanlığı 2. Tur seçimleri­ni geride bırakmış durumdayız. Ülke gün­demini uzun süredir meşgul etmesi nede­niyle bir an önce seçimlerin gündemden çıkması, yeni kabinenin ve ekonomi yöne­timinin açıklanarak sorunlara ve beklenti­lere odaklanması hemen hemen herkesin beklentisi haline gelmiş bulunmaktadır. Bu bağlamda iş dünyasında da çeşitli plat­formlarda bu yönde görüşler dile getiril­meye devam etmektedir. Biz de seçim son­rasında iş dünyasının beklentilerinden bir kısmını dile getirmeye çalışacağız.

Ekonomide yapısal reformlar yapılmalıdır

Ekonomi yönetimi tarafından sürdürü­lebilir büyüme, üretim ve refah artışıyla birlikte ülke ekonomisini güçlendirecek yapısal reformlar uygulamaya konulma­lıdır. Kırılgan bir ekonomide ekonominin düzelmesi için geçici önlemler yerine ka­lıcı önlemlerin alınması yatırımcılara ve iş dünyasına güven verecektir. Yapısal re­formların uygulanmasıyla birlikte refahın artması, fiyatların istikrarlı hale gelmesi ve ekonominin güçlenmesi gibi olumlu et­kiler görülecektir.

İhracatçılar desteklenmelidir

Döviz kurlarının aşırı bir şekilde bas­kılanması neticesinde rekabet gücü azal­makta ve firmalar ihracattan zarar et­mekte, bu firmalar aynı zamanda ithalatçı iseler zararlar katlanarak artmaktadır. Bu­nun yanında ihracat bedellerinin 180 gün içinde yurda getirilmesi ve yüzde 40 ının TCMB ye satılması zorunluluğu da ihra­catçıları zorlamaktadır. Mevcut durumda firmalar yurda getirdikleri ihraç kaynaklı dövizlerinin en az yüzde 40'ını TCMB'ye sattıktan sonra kalan kısmını kur koruma­lı dönüşüm hesabında değerlendirmele­ri halinde Türk Lirasına çevrilen tutarın yüzde 2'si kadar döviz dönüşüm desteği alabilmektedirler. İhracat bedelinin yüzde 40 ının TCMB’ye satılması uygulaması dö­viz alış satışı arasındaki makas nedeniyle şirketlerin rekabetçiliğine zarar vermekte olup, yüzde 40 lık oran düşürülmeli, yüzde 2 lik kur desteği oranı artırılmalıdır.

Enerji ve kredi maliyetleri düşürülmelidir

Ekonomik büyüme ve toplumsal refahın artırılması üretimin artırılmasıyla müm­kün olabilmektedir. Üretimin önündeki önemli engellerden birisi enerji maliyetle­rinin yüksekliği, diğeri ise şirketlerin kre­diye ulaşmakta zorlanmaları ve ulaşabi­lenler açısından ise kredi maliyetlerinin yüksekliğidir. Üretimin artırılması ve şir­ketlerin uluslararası arenada rekabet ede­bilmeleri için enerji ve kredi maliyetleri düşürülmelidir.

Vergilemede öngörülebilirlik ilkesine uygun davranılmalıdır

Mükellefler açısından, vergisel yüküm­lülüklerin belirli ve öngörülebilir olma­sı hukuk güvenliği için çok önemlidir. Bu durum aynı zamanda Devlete olan güve­nin sağlanmasında da önemli bir unsur­dur. Bu ilke kanunların geriye yürümezliği ilkesiyle de iç içe geçmiş durumdadır. Ön­görülebilirlik ilkesi, mükelleflerin yapmış oldukları iş ve işlemlerle ilgili olarak ne gi­bi yükümlülükleri olduğunu mevzuatta­ki düzenlemelerden anlayabilmelidirler. Vergileme dönemi kapandıktan sonra ge­riye dönük olarak vergileme yapılması ise kanunların geriye yürümezliği ilkesinin ihlali olup, mükellefleri ekonomik olarak zora sokmakla birlikte kamuya duyulan güveni de zedelemektedir. “Değerli konut vergisi” ya da yapılandırma kanunu kapsa­mında uygulamaya konulan “Ek Vergi” uy­gulaması ile bu ilkenin zedelendiği düşü­nülmektedir. Seçim sonrası yeni dönemle birlikte bu tür vergisel uygulamalara yer verilmemesi iş dünyasında kamuya olan güveni artıracaktır.

Tüm yazılarını göster