Otomotiv sektörü geleceğin habercisi mi?

Murat BERK UZMAN GÖRÜŞÜ

Genelde “en güçlü olanın hayatta kalması” olarak çevrilen ve Darwin’e atfedilen “survival of the fittest” ifadesiyle kast edilen aslında “ortama en iyi uyum sağlamış canlının hayatta kalmasıdır”. Sadece canlılar için değil, şirketler, sektörler, medeniyetler ve organizasyonlar için de geçerli olan bu söz Darwin’den yedi sene önce de Herbert Spencer isimli bir filozof/iktisatçı tarafından kullanılmıştır.

Fakat konjonktürün daha hızlı değişmeye başladığı dönemlerde organizasyonların “uyum sağladığı” ortamın kendisi de değişmeye başlar. Dolayısıyla bu değişimi fark edemeyen organizasyonlar genelde başarısız olur. Başarı hikayelerinin ortak özelliklerinden biri değişmez gibi görünen ve çoğunluğun uyum sağladığı ortamın değişebileceğine dair görüşleri olan öngörülü kişilerin varlığıdır.

Örneğin otomotiv sektöründeki değişim dinamikleri konusu… Volkswagen CEO’su Matthias Müller’in “Endüstrimiz önümüzdeki 10 yıl içinde son 100 yılda gösterdiği değişimden daha fazlasını görecek” şeklindeki ifadesi önemli. Kendisinin, şirketin uzun vadeli yönünü benzinli motorlardan elektrikli ve sürücüsüz araçlara doğru değiştirme kararı önemli eleştiri ile karşılanmıştı. Herr Müller başarılı olur mu bilinmez ama otomotiv sektörü için öngördüğü değişimler değişik oranlarda ve zamanlarda tüm sektörler için geçerli olabilir.

Aynı bakış açısını piyasalara yansıttığımızda belirli bir süredir en fazla görüş birliğinin olduğu piyasa tahminleri; faizlerin ve ABD enflasyonunun düşük kalacağı, dolarda değer kaybının devam edeceği, euronun ise değerleneceği yönünde. Borsalarda ise bu kadar geniş ve güçlü bir görüş birliği yok.

Yine Herbert Spencer’in ifadesinden yola çıkarsak, bu dönem en iyi performans gösteren yatırımcıların dolaylı ve/ veya doğrudan değer kaybeden dolar ile değer kazanan bono ortamına uyum sağlayarak ayakta kalmış ve başarılı olmuş olması muhtemel.

Bu tarz uzun süreli trendlerin hemen değişmesi çok nadir görülür. Böyle bir trend değişikliğinin ise önümüzdeki dönemde gerçekleşmesi mümkün. Dolayısıyla uyum sağlanan yatırım ve ekonomik ortamda çok önemli değişiklikler görebiliriz.

Bu bağlamda ABD’de ekonomik verilerin nispeten güçlü gelmeye devam ettiğini ve küçük işletmelerin en büyük sorun olarak iş gücü maliyetlerinin yüksekliğini gösterdiğini belirtelim.

Ayrıca, kapasite kullanımının ve dolardaki değer kaybının ABD enflasyonu üzerine etkisine baktığımızda, enflasyonun düşük kalacağını bekleyen piyasaların tatsız bir sürprizle karşılaşması mümkün. Haftasonu açıklanan ve yüksek gelen Çin ÜFE verisi ile dünya enflasyonu arasında da yadsınamayacak bir ilişki olduğunu da vurgulayalım.

Bu arada New York FED başkanı Dudley’in konuşması pek yankı bulmadıysa da özellikle dolar kaybının enflasyon üzerindeki etkisi ile ilgili tahmini önemliydi.

Tüm yazılarını göster