Oynaklıktaki düşüş ne anlama geliyor?

Tuğrul BELLİ GÜNDEM tugrulbelli@gmail.com

Dünya piyasalarındaki oynaklığın (volatilite) ölçüsü olarak VIX endeksi kullanılmakta. VIX endeksi S&P500 hisse senetlerinin 30 güne kadar vadedeki opsiyonlarının fiyat hareketlerinden elde edilen ve 1993 yılından beri Chicago Opsiyon Borsası (CBOE) tarafından hesaplanan bir endeks. Geçen hafta bu endeks 10 değerinin altına gerileyerek 23 yıllık tarihinin en düşük seviyesini gördü. (Mamafih, son 2 günde artan Trump endişeleri ile endekste bir miktar yükseliş yaşanmakta.) VIX endeksinin bu tarihi dip seviyelerinin ne anlama geldiği ise bugünlerde sık sık sorgulanmakta.

“Korku endeksi” olarak da anılan VIX endeksi bugüne kadar piyasaların risk ve endişe algısının iyi bir göstergesi oldu denilebilir. 2008 Küresel krizinin patlamasından oldukça önce 2007 başında VIX endeksi yükselmeye başlamıştı. 2008 başına gelindiğinde ise endeks 30 değerini aşmıştı. Aynı senenin ekim ayında Lehman Bros.’un batmasıyla birlikte de endeks rekor seviyesi olan 80’leri gördü. 2012 ortasına kadar 20-40 seviyelerinde hareket eden endeks o dönemden beri 15- 25 aralığında hareket etmekteydi.

Trump’ın seçilmesinden beri de, 1-2 istisna gün dışında, giderek azalan bir trend içerisinde. Trump’ın seçilmesinden bugüne kadar geçen 6 ay içerisinde ABD hisse senedi piyasalarındaki artış ise yüzde 15’i buldu. Ancak buradan “VIX Endeksi düşük seyrettiğine göre borsalardaki artışlar devam edecek” gibi bir çıkarımda bulunmak da doğru olmaz. Şunu ise rahatlıkla söyleyebiliriz: “Yatırımcıların ekseriyeti önümüzdeki 30 gün içerisinde ABD borsalarında aşağı yönlü kalıcı bir fiyat hareketi beklemiyor.” VIX gerçekleşmiş olan değil de gerçekleşmesi beklenen (ing. "implied”) oynaklığın bir ölçütü. Bu nedenle yüksek bir VIX değeri piyasa oyuncularının hisse senetlerinde henüz gerçekleşmemiş olan büyük bir fiyat hareketi bekledikleri anlamına geliyor. Düşük bir VIX değeri ise tam aksini ifade etmekte.

Piyasalarda sadece “gerçekleşmesi beklenen” oynaklık değil, “gerçekleşmiş olan” oynaklık da en düşük seviyelerine gerilemiş durumda. Bu sene bugüne kadar ABD borsaları sadece 3 kere yüzde 1 ve üstünde aşağı veya yukarı yönde hareket etti. Halbuki, 1950 yılından beri yapılan hesaplamalara göre, borsa endekslerinin yüzde 1 ve üstü hareket gösterdiği ortalama gün sayısı ayda 4.25!

Ancak, son dönemdeki bu düşük oynaklık ortamının zaten oldukça şişmiş olan hisse senedi piyasalarını daha da şişirerek altta yatan riskleri daha da artırmakta olduğunu iddia edenler de var. Eğer piyasalar geniş ve çarşaf gibi düz bir yolda yükselmeye devam ediyorlarsa, bu durum muhakkak ki borsadaki yatırımcıların rehavete kapılmasına ve bugüne kadar bu piyasaya girmemiş ve artışından kâr edememiş yeni yatırımcıların da girmesine sebep verecektir. Böylece bu saadet zinciri ortamı daha da riskli bir hal alarak bir süre daha devam edebilir. Ancak, sonuçta hisse senetleri fiyatlarının dayanması gereken bazı temel değerler de var. Bu değerlerden ne kadar sapılırsa, düzeltme hareketi de o kadar keskin olacaktır. (Örneğin şirketlerin son 10 yıllık kazançlarının ortalaması üzerinden hesaplanan ve önemli bir şişkinlik göstergesi olarak kabul edilen Shiller F/K oranı 29.50 ile son 50 senenin en yüksek ikinci değerine gelmiş durumda.)

Önümüzdeki dönemdeki olası gelişmelere baktığımızda gelişmiş piyasalardaki yatırımcıların fazlasıyla iyimser tarafta kaldığını söyleyebiliriz. Küresel Resesyon’dan beri piyasalar merkez bankalarının sağladığı aşırı likit parasal ortamdan önemli ölçüde faydalandılar. Ancak bu durum artık kalıcı bir şekilde değişiyor. Diğer taraftan piyasaların Trump ’ın bugüne kadarki icraatına vermiş olduğu primin de son derece dayanaktan yoksun olduğu söylenebilir. Zaman zaman birbiriyle çelişen ekonomi politikalarını bir kenara bıraksak bile, özellikle siyasi açıdan Trump’ın başkanlık döneminin çok zor geçeceği şimdiden belli. Bu durumun bir noktada piyasalar üzerinde etki yaratmaması imkansız.

Son olarak da, bu tip uzun süren sukunet ve düşük volatilite ortamlarında Hyman Minsky’yi hatırlamakta fayda var. Minsky böyle ortamların altta yatan risklerin artmasına ve bir noktada da patlayarak açığa çıkmasına sebep olduğunu iddia etmişti. 2008 krizi de kendisini haklı çıkarmıştı!

Tüm yazılarını göster