Petrol fiyatları ve dolar yükselirken

Ömer Faruk ÇOLAK EKONOMİ ATLASI dunyaweb@dunya.com

Baştan söyleyelim petrol fiyatlarında ya da döviz kurunun artmasında arz ve talep yasası işler. Petrol ve döviz de bir maldır. Spekülatif ataklara açıktır. Spekülasyon her piyasa da vardır, piyasanın doğasına da uygundur. Spekülasyon yapanlar riske girerler, çünkü yüksek getiri peşindedirler. Kaybede bilirler mi? Elbette, hatta spekülatörler batabilirler. 

Türkiye’de emtia spekülasyonu genel olarak fazla yaşanmaz. Ama her daim vardır. Türk halkı özellikle arsa ve konutta spekülasyonu çok sever. Kazananları daha çok sever, haklı görür, bundan dolayı bu spekülatörler gazetelerin baş köşesinde yer alır.
Türkiye’de iktisat politikasının yürütücülerin spekülatif atak olsun ya da olmasın baş edemedikleri, edemeyecekleri iki mal var: Petrol ve döviz. Çünkü ikisini de üretemiyoruz.

Son haftalarda dünyada petrol fiyatları artmaya başladı. Petrol fiyatlarındaki artışın temelde iki nedeni var. İlki OPEC’in petrol arzını kısmaya yönelik kararları. İkincisi ise petrol üretilen ülkelerin çatışma alanı olması ve bunun önümüzdeki günlerde daha da serleşme olasılığının güçlenmesi. İlk nedenin tersine dönmesi mümkün gözükmüyor. Çünkü petrol üreticisi ülkelerin önemli bir kısmında ekonomiler tek mala bağlı. Petrol fiyatları düştüğü için ekonomileri adeta çakılmış durumda. Rusya ve Suudi Arabistan başı çekiyor. Rusya ekonomisi son iki yıldır büyüyemiyor, 2016 yılının ikinci çeyreğinde de binde 6 küçüldü. S. Arabistan 2016 yılı büyüme rakamını açıklayamadı, fakat uzun yıllar sonra dış borçlanmaya gitti. Faiz haramdır derken 20 milyar dolar kredi kullandı (bizim dinci kesim buna bir kılıf bulmalı). Cari işlemler açığı son on iki ay sonunda 61,5 milyar dolara, cari açık/GSYH oranı ise %6,5’e ulaştı. Bizim egemen sınıf tek parti iktidarını çok sever ve siyasi istikrarın başat unsuru olarak görür. Bu iki ülkede de siyasi istikrar var. Putin 2000 yılından bu yana Rusya’da iktidarda. Arabistan da zaten tek bir hanedanın idaresinde.

Türkiye petrol fiyatlarındaki artışı yurtiçinde tüketiciye yansıttı. Pek böylece politika yapıcılar rahata erişti mi? Hayır. Çünkü petrol fiyatlarındaki artış diğer malların maliyetlerini artıracak, bu da belli bir gecikme ile enflasyon oranını yukarı çekecek (bu arada kur artışı böyle devam ederse, enflasyon yeniden çift haneleri görebilir).
Türkiye’nin asıl belalısı döviz kuru. Son bir hafta da TL %1,5 değer yitirdi. Üstelik diğer riskli yükselen ülkelerin paraları değer kazanır iken, döviz kuru yükseldi. Doğal olarak bu nereye kadar devam eder sorulmaya başlandı. Bu soruya yanıt vermek için, önce neden döviz kuru yükseliyor sorusuna yanıt vermeliyiz. İşte nedenler:
Uluslararası kuruluşlar-çevreler- Türkiye’nin dış dengesini zayıf görüyor. Çokta haksız değiller. Reel sektörün döviz borcu 307 milyar dolara ulaştı. Ağustos ayında 1,776 milyon dolar cari açık verirken, ülkeye 1.990 milyon dolar kaynağı şüpheli döviz girdi. Bu olmasa cari açık da veremeyeceğiz.

Ülke ekonomisinin temel dış kaynağı kısa vadeli sermaye hareketlerine mahkum. 2016 yılında Türkiye’ye sadece 3.8 milyar dolar doğrudan yabancı yatırım girdi. Buna karşın giren kısa vadeli sermaye 10.1 milyar dolar. Bunun 9.5 milyar doları da DİBS için geldi. Ülke riskli iken neden DİBS alıyorlar sorusunun yanıtı faiz oranının düzeyi. Türkiye’de emir verilince faiz oranlarını düşürülüyor ama uluslararası piyasalar emir dinlemiyor. 10 yıllık bileşik tahvil faiz oranı %10’a ulaştı.

Dış dünya için Türkiye politik olarak riskli bir ülke. Yabancılar sadece Türkiye’deki televizyon kanallarındaki yorumcuları takip etseler, ülkemizin istikrarlı, kıskanılan bir ülke olduğunu öğrenecekler, fakat aksi gibi onlar bizim kanallara aşina değiller.
Sonuç olarak döviz kurunun artması normaldir. Eğer bu artışı durdurmak istiyorsak yukarıdaki nedenleri ortadan kaldırmamız gerekiyor. Bunu yapmaz isek kısa bir süre sonra TCMB faiz oranı yükselmek zorunda kalır.

Türkiye’de Özal Planlı Ekonomiye ilk darbeyi vurmuştu, son iki plan döneminde ise sadece adı Plan olan metinler ile oyalanıldı. Ekonomi orta vadeli programlarla (OVP) ile idare edilmeye çalışıldı. Olmadı. 2017-2019 OVP’de döneminde de istenilenler olmayacak. Daha şimdiden (başta petrol fiyatları ve enflasyon oranı) hedeflerin bazıları tıpkı tahvillerimiz gibi çöp olmuş durumda.

Tüm yazılarını göster