Yeni para piyasası arayışının düşündürdükleri!

Uğur CİVELEK ARKA PLAN dunyaweb@dunya.com

Basına yansıyan haberlere bakılır ise, yeni bir para piyasası kurulması önerisi Finansal İstikrar Komitesinde görüşülerek kabul edilmiş. Bu açıklama Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek’ten geldiği için ciddiye almak gerekiyor! Gecelik vadeye sıkışan Türk Lirası işlemlerinde, vadelerin uzaması ve borçlanma araçları konusundaki ihraçların artması hedefleniyormuş; oluşacak referans faiz oranları ile para piyasaları daha sağlıklı bir yapıya kavuşacak ve daha fazla kurumsal yatırımcının katılımı sağlanacakmış! 

Yeni girişim konusunda yukarıda özetlemeye çalıştığımız önermeler, ne olup bittiğini anlamak konusunda yeterli görünmüyor. Bir çeşit pazarlama ve heyecan yaratma faaliyeti ön plana çıkıyor, fakat işin püf noktasına değinmekten bilinçli bir şekilde kaçınıldığı dikkat çekiyor. 

Son söyleyeceğimizi baştan dile getirelim: küresel koşullar düzelmeyecek ve Merkez Bankamız mevcut para politikası duruşunu değiştirmeyecek ise, bir değil on tane yeni para piyasası da kursak sonuç değişmez. Türk Lirası cinsinden para piyasası işlemleri gecelik faizlere sıkışmaktan kurtulamaz; mevcut refah düzeyi ve tasarruflar arasındaki büyük dengesizliklerin gölgesinden sıyrılamayız! 

Eğer küresel koşullardaki olumsuzlaşmanın yarattığı boşluk Merkez Bankasının politika duruşunu değiştirmesi ile dengelenecek ise, yeni bir para piyasasına ihtiyaç duyulmaz! Para otoritesi, Borsa İstanbul bünyesindeki repo-ters repo pazarını kullanarak Türk Lirası işlemlerin geceliğe sıkışmasını önleyebilir! İki haftadan altı aya kadar farklı vadelerde ihtiyaç duyulandan daha fazla likiditeyi makul oranlarla verebilir; bu fazlayı koridorun tabanında oluşacak gecelik faizler ile geri çekebilir. Verim eğrisi farklılaşır, referans faizler yeniden şekillenir! Başka bir deyişle para politikası, sonuçlarına katlanmak üzere hesapsızca gevşetilmiş olur! 

Durum böyle olunca sormak gerekiyor: para otoritemiz neden hemen yukarıda özetlediğimiz gibi para politikasını gevşeterek faizlerin hızla düşmesi yönünde çaba harcamıyor da, Türk Lirası işlemlerin gecelik faizlere sıkışmasına sebep oluyor? Yoksa mevcut Merkez Bankası Yönetimi, Türk Lirasının kontrolsüz bir şekilde değer kaybetmesinden ve maliyet kökenli enflasyon baskılarının seri bir şekilde artarak yıkıcı olmasından kaçınmaya mı çalışıyor? Belli ki Finansal İstikrar Komitesi, mevcut para otoritesi yönetiminin hassasiyetlerine katılmıyor ve radikal değişikliklere hazırlanmaya başlamış gibi görünüyor! Yan tesirlere takılmayacak ve para politikasını olabildiğince seri bir şekilde gevşetecek, yeni bir Merkez Bankası Yönetimi aranıyor; bu yöndeki niyetleri gizlemek adına, Yeni Para Piyasası maskesinin arkasına saklanma ihtiyacı duyuluyor! Yerleşiklerin gözlerini boyama çabası ön plana çıkarılıyor, fakat bu yaklaşım ile yabancıları aldatamayacakları gerçeği unutuluyor! 

Para piyasalarımızdaki net likidite açığı 100 milyar Türk Lirası düzeyini aşıyor ve bu açık para otoritesi tarafından karşılanıyor. Bu finansman karşılığında alınan Türk Lirası cinsinden teminatların, ülkemiz dışında herhangi bir geçerliliği bulunmuyor; teknik deyimle karşılıksız para basılıyor, fakat yan tesirleri sınırlamak adına faizler nispeten yüksek ve vadeler zorunlu olarak çok kısa tutuluyor. Rezerv opsiyon mekanizması ile de toplam açığın büyümesini makul düzeylerde tutmak için dört yıldır çaba harcanıyor; ayrıca döviz rezervlerinin de oldukça yetersiz olduğu biliniyor. İş dünyası ve siyasi irade, bu hassas dengeden çıkmanın yan tesirlerini düşünemeyecek kadar çaresiz bir görüntü sergiliyor! 

Bu girişimler Türk Lirasını, borçlanmak için daha cazip hale getirebilir; Türk Lirası cinsinden yatırım iştahını, çaresizlerin düşündüğünün aksine tümü ile kurutabilir! İş dünyası ve yabancılar, taşıdıkları kur riskini azaltmak için birbirleri ile yarışmak durumunda kalabilir!  

Tüm yazılarını göster