Ekonomik geleceğimizi düşünenler de var

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ ala.aktas@gmail.com

EKO ANALİZ / Alaattin Aktaş ala.aktas@gmail.com Türkiye ile ilgili hiçbir bilgisi ve fikri olmayan birine son dönemde yaşadıklarımızı, uğruna mücadele ve kavga verdiklerimizi, "bir gün mutlaka olacak" diye ayak dirediğimiz konuları anlatsanız, eminim "bu ülke tüm ekonomik ve sosyal sorunlarını çözmüş, artık başka şeylerle uğraşma lüksüne erişmiş" diye düşünür. Oysa, bizim son dönem tüm dikkatimizi ve enerjimizi verdiğimiz konular, bilinç altımızda su yüzüne çıkmayı bekleyen ve bizi hiç rahat bırakmayan dürtülerimiz kadar, bir ölçüde de, başta ekonomik olmak üzere aslında diğer sorunlarımızı çözemediğimiz için gündeme gelmiyor mu? Bireylerin ekonomik sorunları duruyor, ülkenin ekonomik sorunları da dağ gibi yığılıyor ve doğal olarak duruyor. Kim bilir bazen, karanlıkta mezarlıktan geçerken ıslık çalmak ve ruh gibi bir güruhla etrafımızı çevirmek işimize geliyordur, bunu çare olarak görüyoruzdur. Neyse ki, ekonomik geleceğimizi düşünen, kafa yoran, çözüm önerileri sunmaya çalışanların bulunması bir teselli. Geleceğimizi şekillendirecek kısır ve tehlikeli çekişmelerle uğraşanlar kadar, ekonomide henüz pek hissedilmeyen tıkanıklıkları aşmak için çaba gösterenler de var. TEPAV ile DEİK, "Gelecek 10 Yılda Türkiye İçin Dış Ticaret ve Yatırım Stratejisi Arayışları" konulu bir arama konferansı düzenledi. Türkiye, son günlere damgasını vuran bazı "önemli" konularda çok uzun soluklu politikalar üretiyor, ama ülke ekonomisini ilgilendiren politikalarda vade çok kısa kalıyor. İşte TEPAV ve DEİK'in biraz da bu boşluğu doldurma çabası ve heyecanı ile açıklanabilecek "arama konferansı" ilgilenenlere ışık tutacak, yol gösterecek nitelikteydi. Konferansın son günü oluşturulan gruplar, dört temel konuda kafa yordu, sorular üretti ve bunların yanıtlarını vermeye çalıştı. Öncelikli konu dış ticaretti ve "daha rekabetçi ve istikrarlı bir dış ticaret politikası için yapılması gerekenler" irdelendi. Bu çerçevede, "enerjide dışa bağımlılığın azaltılması, sanayi politikasıyla ilişkilendirilmiş bir dış ticaret politikası yürütülmesi, yüksek nitelikli ürün üretimi, dış sistemin kısıtlarının dikkate alınması, bankaların özellikle KOBİ'lere daha yoğun olmak üzere dış ticarete yönelik projelere daha çok finansman sağlaması, işgücü politikasına önem verilmesi" gibi başlıklarla bu konu ele alındı. Bir diğer önemli konu, yabancı yatırımlardı. Konferansta, bu konuda "yurtdışından gelen, yurtdışına giden doğrudan sermaye yatırımları konusunda nasıl bir strateji izlenmelidir" sorusuna yanıt arandı. Türkiye'de yapılacak yabancı yatırımlara kimsenin itirazı yok. Ancak, son dönemde sanki yurtdışına sermaye ihracına biraz soğuk bakılır olmuştu. Bu konu da ele alındı. Giden sermayenin geri dönüşümünün sağlanması üstünde duruldu. Bu dönüşüm; "kâr, sermaye ve AR-GE dönüşümü ile enerji bağımlılığının azaltılması yoluyla" sağlanabilirdi. Enerji bağımsızlığının azaltılması konusuna Kazakistan'daki petrol yatırımları örnek verildi. Bütün bu gerekçelerle, yurtdışında yapılacak yatırımlara sınır konulmaması gerektiğinin altı çizildi. Yanıt aranan bir başka soru, "sürdürülebilir ve rekabetçi bir dış ticaret ve yatırım stratejisi için karar mercileri ve kamu kurumları açısından kapasite gelişimine olan ihtiyaç nedir" sorusuydu. Son olarak da "dış ticaret ve yatırım stratejisinin oluşturulmasında özel sektör kuruluşlarının (DEİK, TOBB, TÜSİAD gibi) ve diğer ilgili paydaşların rolleri neler olmalıdır" sorusuna yanıt arandı. TEPAV ve DEİK'in ortaklaşa gerçekleştirdiği konferansta bu sorulara yanıt arayanların ağırlıkla akademisyenlerden, ekonomi bürokrasisinden ve işadamlarından oluştuğunu da belirtelim. Yapılan bir fikir jimnastiğiydi. Zaten "arama konferansı" da "ortak akıl yaratmayı amaçlayan katılımlı bir planlama metodolojisi" değil miydi? Konferansta aranan "ortak akıl"dı ve o da bulundu. Bundan sonrası, bu şekilde üretilmiş ortak akıldan yararlanması gereken "akıllar"a kalıyor.

Tüm yazılarını göster