Finansal analiz 101

Cüneyt DİRİCAN cuneyt.dirican@dunya.com

TCMB’nin reel sektör istatistikleri içinde sektör bilançoları ve gelir tabloları var. Pek bilinen ve tartışılan veriler değil. Oysa Türkiye ekonomisi hakkında çok şey söylüyor. 2009’da 558 bin, 2021’de 935 bin bilanço esasına göre çalışan şirketlerin verisi ile Türkiye genelini yansıtıyor denilebilir.

Henüz 2022 verileri açıklanmadı. 2022’de 2018-2019 verilerine benzer yönde eğilim ve yüzdeler çıkabilir ama en önemli fark yine kar kaleminde oluşacaktır. Malum dünyada “kar güdümlü şirket, yüksek kar çekişli enflasyon(u)” başlıkları tartışılıyor. Açgözlülük enflasyonu olarak da adlandırılıyor.

Avrupa Merkez Bankası raporunda dahi, şirket karlarının ücretlerden daha fazla enflasyonda etki oluşturduğu yer alıyor. Bizde durum farklı değil. 2022 BİST KAP verilerine bakıldığında, dünyadakine paralel olarak şirket karlılıklarının artışının genelde enflasyonun çok üzerinde olduğu görülebilir.

Sermaye Açığı ve Borçlanma

Finansal analiz, yatay, dikey, eğilim ve mali analiz olarak başlıklara ayrılır. Mali analiz en kritik olandır. Kredi verilirken, yatırım yapılırken bakılan en önemli oranlardır. Bütçe gibi çok fazla şirket tarafından yeteri önceliği alamayan başlıklardır.

2016-2021 yılları arası TCMB tarafından yayınlanan şirket bilanço ve gelir tablosu verileri ile mali analiz, eğilim analizi ve çeşitli seçilmiş oranlar ile şirketlerimizin genel durumuna bakıldığında, aradaki yılların verileri dışarıda bırakılarak, 2016 ve 2021 yıllarının durumu şu şekilde özetlenebilir. Net dönem karının özsermayeye oranı ile bulunan sermaye karlılığı yüzde 5,29’dan yüzde 12,02’ye çıkmış. Net dönem karının toplam varlıklara oranı olan aktif karlılığı ise yüzde 1,23’den 1,83’e gelmiş.

Mali analiz verilerinde ise bu karın aynı şekilde sermayelere geçmediği görülebiliyor. Şirketlerin sermaye açığının borçlanarak karşılandığı çok net. Finansal kaldıraç yüzde 50’ye kadar uygun olarak kabul görürken yüzde 67,89 olan oran yüzde 74,94’e yükselmiş.

Şirketlerimiz çok borçlu demek bu. Kısa vadeli borçların özkaynaklara oranı yüzde 138,64’den 193,36’ya, toplam borçların özkaynaklara oranı yüzde 211,42’den yüzde 299,11’e çıkmış durumda.

Özkaynakların aktiflere oranı ise yüzde 32,11’den yüzde 25,06’ya düşmüş. Eğilim analizinde kısa vadeli ve ticari borçların eğilimi özkaynaklar ve ödenmiş sermaye eğilim yüzdelerinden daha fazla artmış durumda. Nitekim net işletme sermayesi yıllar itibarı ile mutlak olarak artarken net işletme sermayesi devir hızı dramatik olarak düşüşe devam ediyor.

Kur Farkı ve Faizin Etkisi

Eğilim analizine göre kambiyo karları ve zararları kafa kafaya ilerliyor. Mutlak değerde kur farkı zararı ve karı toplamının gelir tablosundaki etkileri finansman giderlerine göre çok daha düşük seviyede. Yani faiz gelirleri ve finansman giderleri toplamı şirket karlılıklarında kambiyo kar ve zararı toplamından daha olumsuz etki yaratıyor.

Nitekim 2018 sonrasında borçlanmanın maliyetinin artış oranı hızı daha yüksek. Satışların maliyetinin net satışlara oranı yüzde 85,25’den yüzde 84,29’a ve stoklara oranı yüzde 417,04’den yüzde 411,86’a neredeyse aynı kalırken satışların maliyetinin faaliyet ve net dönem karına oranı dramatik şekilde düşüyor. Sattığımız malı aynı fiyattan yerine koyamıyoruz söylemini pek destekleyen oranlar değil. Yani satışların maliyeti azalıyor veya karlılık artıyor (ki öyle) demek doğru olanı.

Kurun etkisinden çok finansman giderlerinin dönem net karındaki etkisi daha yüksekken, satışların maliyetinde TÜFE ve ÜFE’yi destekleyecek bir söylem yok gibi görünüyor. Bu rakamlarla sorulacak soru şu? Sermaye açığı varken, borçlanma artıyorken, satışların maliyeti nispeten sabit oranda ilerlerken karlılık üzerinde kurdan çok finansman maliyeti etkiliyse, sermaye açığının giderilmesinde hangi maliyet kaleminin yükü hafifletilmeli?

İnovasyon, AR-GE

 Faaliyet giderleri içerisindeki “Araştırma ve Geliştirme Giderlerinin” dönem net karına oranı 2016’da yüzde 9,13 iken 2021 yılında yüzde 9,77 olurken, aynı yıllarda taşıtlar hesabına oranı yüzde 3,18’den yüzde 1,27’ye gerilemiş. Şirketler taşıtlara daha fazla yatırım yapmış veya AR-GE miktarları düşmüş. Belki de taşıt fiyatları çok fazla artmış. AR-GE giderlerinin net satışlara ve aktiflere oranı ise binde bir seviyesinden binde 2’ye gelmiş. 2022 verileri bakalım farklı neler diyecek?

Tüm yazılarını göster