İş dünyasından durgunluğa çözüm önerileri...

Hakan GÜLDAĞ hakan.guldag@dunya.com

İş dünyası ekonomide bir U dönüşü bekliyor. Ancak yılın ilk üç ayında veriler bunu pek destekler nitelikte değil. Piyasa durgun. Peki ya iş dünyasının çözümü var mı?

Geçen yıl tam bu zamanlar Uluslararası Para Fonu, Türkiye için büyüme tahminini revize etmiş, yüzde 2.3 olarak açıklamıştı..
IMF'nin daha önceki tahmini yüzde 2.2'ydi...
2.2'lik tahmin yapıldığı zaman IMF Türkiye Temsilcisi Mark Lewis ile konuşmuştuk. Ben hararetle Türkiye'nin programda ilan edildiği gibi en az  yüzde 4 büyüyeceğini savunuyordum.
Hatta büyümenin hükümetin koyduğu hedefi de aşıp yüzde 5'i bulacağını iddia ediyordum.
   ***
Türkiye İstatistik Kurumu 1 Nisan'da açıkladı: 2012 yılı büyüme hızı yüzde 2.2...
IMF uzmanları haklı çıktı...
Hem de tahminlerini revize etmeseler tam isabetle...
Hani nasıl derler, kılı kılına...
Oysa ben, Lewis'le konuşurken ne kadar da kendimden emindim...
IMF, Türkiye'nin dinamizmini gerektiği gibi hesaba katamıyor diyordum...
   ***
Uzun uzun ahlanıp, vahlanacak değilim...
Ayrıca IMF de bütün tahminlerinde yanılmaz değil...
Ama bu tahmini ile bir tebriği hak ediyor doğrusu...
Kulağımın üstüne yatmak istemedim...
   ***
Bu köşenin dikkatli okurları hatırlayacaklar...
Geçen seneye girerken gözlemlerimizi paylaşmıştım...
Hem benim hem de Anadolu'yu sık sık dolaşan yazarlarımızın gözlemlerini...
Ve Anadolu'dan gelen sinyallerin yüzde 5 civarında bir büyümeye işaret ettiğini yazmıştım...
Aynı yazıda, İstanbul iş dünyasının görüşlerine de yer vermiştim...
İstanbul'dan gelen sinyaller ise 2012 büyümesinin yüzde 3 ya da altında çıkacağını söylüyordu...
İstanbul haklı çıktı...
İstanbul iş dünyasının hakkını da teslim etmek lazım...
   ***
Her neyse...
Gelelim bu yıla...
Geçen hafta TÜİK açıkladı: Sanayi üretimi şubat ayında geçen yılın aynı ayına göre yüzde 4.4 artış kaydetti...
Sanayi üretiminde, bir önceki aya, yani Ocak 2013'e göre artış ise yüzde 1.5...
Doğrusu her iki veri de parlak sayılmaz...
Bu gidişle ilk çeyrekte büyüme oranının yüzde 3'ü aşması zor görünüyor...
Kapasite kullanım oranlarına bakıyoruz... Orada da bir toparlanma sinyali yok...
Keza reel kesim güven endeksinde de...
   ***
Tuncay Bekiroğlu MAN Türkiye CEO'su...
Daha önce de bahsetmiştim...
Bekiroğlu'nun bir tür ‘kamyon' endeksi var...
Kamyon satışlarına bakarak Türkiye'nin büyümesini tahmin ediyor. İsabet oranı da hayli yüksek...
Geçen telefon açtım...
Tabii soru malum: "İşler nasıl gidiyor. Kamyoncu göstergesine göre Türkiye bu yıl kaç büyür?"
   ***
"Elimde mart sonu itibariyle bir veri var" dedi Bekiroğlu, "Kamyon piyasasında yılın ilk üç ayında ciddi daralma görünüyor. Ama ben ikinci çeyrekten itibaren bir hareketlenme bekliyorum. Bize gelen bilgiler işlerin açılacağı yönünde. Görünen o ki, 2013 de parlak bir yıl olmayacak. Ama biz yılın tamamında yüzde 4'lük bir büyümenin yakalanabileceği görüşündeyiz..."
   ***
Bizim de kulağımıza gelenler, geçen yıl frene basmak adına, müteahhitlere bilinçli olarak geciktirilen ödemelerin bir süredir yapılmaya başlandığı yönünde...
Sadece inşaat alanında değil...
Örneğin bir süredir, kredi genişlemesinde de frene pek basılmıyor...
Pek açıktan söylenmiyor ama...
Ufak ufak politika değişiklikleri kendini göstermeye başladı...
   ***
Kaldı ki, bunun işaretlerini görmeye başladık...
Başbakan Erdoğan'ın, Borsa İstanbul'un gongunu çalarken söylediği "Yüzde 6'ya düşen faiz hala yüksek' sözü...
Faiz oranlarıyla ilgili olarak Merkez Bankası'nı proaktif hareket etmediği için eleştiren Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan'ın, "Merkez Bankası faiz koridorunu biz söyledik diye indirdi" yönündeki konuşmaları...
Dikkat çekici...
   ***
Bu sözler, seçimlere yaklaştığımız bir dönemde bir politika değişikliği sinyalini veriyor. Hükümet içinde bu konuda farklı yaklaşımların olduğu da sır değil...
Ancak öte yandan, doğru olup olmadığı bir yana...
Ekonomi politikalarını değiştirmek öyle kolay değil...
Örneğin bugün toplanacak Merkez Bankası Para Kurulu'nun faiz oranında ciddi bir indirime gitmesi bir çözüm getirmeyebilir...
Üstelik piyasaya, yeniden yüksek enflasyon ve cari açık dönemine geri dönüleceği sinyalini verip işleri daha kötü karıştırabilir.
   ***
Doğrusu, Başbakan Yardımcısı Ali Babacan ve ekonomi yönetiminin işi kolay değil...
2011 Kasımı'nda yapılan politika değişikliği korkulan cari açığın düşürülmesini sağladı...
Türkiye ekonomisi 2010 ve 2011'de görüldüğü gibi peş peşe yüksek büyümeden sonra belki de tarihinde ilk defa bir kriz yaşamadan kontrollü olarak yavaşladı. Ancak, alınan tedbirlerin 2013'ten başlayarak ekonomide yeniden bir canlanma dönemine girilmesini sağlayacağı yönündeki açıklamalar henüz doğrulanmadı..
Ne veriler ne de piyasa tarafından...
   ***
Son dönemde, Adapazarı'ndan Gaziantep'e...
Trabzon'dan İzmir'e...
Adana, Bursa, Eskişehir, Konya, Mersin...
Birçok yerde iş dünyası ile görüşme fırsatımız oldu...
Doğrusu geçen yıla göre daha fazla olumsuz sinyal duyuyoruz...
İşlerin sıkıştığı, karsızlığın bel büktüğü yorumlarıyla daha sık karşılaşır olduk...
İş dünyası, ekonomide U dönüşünün başladığını gerçekten görmek istiyor. İç talebi canlandıracak önlemleri alma zamanının gelip geçmekte olduğu düşüncesinde....
   ***
Kredi hacminin artırılması bir rahatlama sağlayabilir...
Ancak TCMB uzmanları son dönemde araştırmalarında sık sık altını çiziyor...
Kredi genişlemesinde yüzde 15 sınırını aşmak cari açığa davetiye çıkarmak demek...
Peki kilidi nasıl açarız? Bu konuda kimi iş insanlarının önerisi dikkat çekici: "Tamam" diyorlar, "Kredi genişlemesinde gerekiyorsa yüzde 15 sınırı korunsun. Ama bu kadar sıkı bir kredi perhizine girip kendi ayağımıza da kurşun sıkmayalım. Türkiye'nin büyümesi gerek. Yatırıma, ihracata, projelere yönelik kredilerde sınırı daha yukarı çekelim. Örneğin yüzde 20'ye...
Öte yandan, tüketici kredilerinde ise daha da aşağıya indirelim. Örneğin yüzde 10'a... Böylece, ortalamada krediler yüzde 15-16 genişler. Hem girişimciler ihtiyaç duydukları kredilere kavuşur,
hem de Merkez Bankası'nın çabaları heba olmaz..."
   ***
Örnek mi? Mehmet Büyükekşi...
Türkiye İhracatçılar Meclisi Başkanı...
Bu yılın ilk ihracat rakamlarını Afyonkarahisar'da açıklarken ihracatçıların önerisini de dile getirmişti: Bir, ihracat ve ihracata yönelik yatırım kredileri yüzde 15'lik sınırın dışında tutulsun. İki,
bankaların ihracata yönelik kredilerinde karşılık düşürülsün. Üç, Bakanlar Kurulu, Banka ve Sigorta Muameleleri Vergisi'nde oranını düşürsün...
   ***
"Eğer" diyordu Büyükekşi, Genel Yayın Yönetmen Yardımcımız Talip Aktaş'a, "İhracata dayalı kalkınma modeli uyguluyoruz diyorsak bunun gereklerini yerine getirmeliyiz.  İhracata dayalı kalkınmayı bu alandaki kaynak maliyetini azaltarak sağlamanın da yolunu bulmalıyız. Kaynağı ucuzlatmanın devlet, bankalar ya da başka kurumlar açısından zarar doğuracak yanı da yok. Türkiye
Bankalar Birliği ile de görüştük ve mutabakata vardık..."
   ***
İkinci öneri ise dünyada da tartışılıyor...
Basitçe şöyle formüle edilebilir: Enflasyon hedeflemesi yerine büyüme hedeflemesine geçilmesi... Yani deniyor ki, fiyat istikrarını tamamen bir kenara koymayalım...
Ama tüketim harcamalarının daraldığı bir süreçte biraz enflasyon çok da zararlı sayılmaz...
Çin dahil, dünya ekonomisinin beklenen performansı gösteremediği bir süreçte geçici de olsa bu yola başvurulabilir...
   ***
Bizim işimiz, toplumdan aldığımızı yine topluma yansıtmak... Ve bunu bir ayna gibi yapmak...
Burada özetlemeye çalıştığım görüşleri muhabirlerimiz her gün özenle kamuoyuna aktarıyor...
Yazarlarımız titizlikle yorumluyor...
Ve bir işe yaradığını düşündüğümüz sürece öyle yapmaya da devam edeceğiz.. Bıkıp usanmadan...

Tüm yazılarını göster