Kadın iş gücü buharlaşıyor

Zuhal GÜRÇİMEN İŞ'te topuk sesleri zuhal@zuhalgurcimen.com

Merhaba,
2019 yılının ilk haftalarında bu köşede siz değerli okurlarla bir araya gelmenin heyecanını yaşıyorum.

Bu vesileyle tüm okurlarımızın yeni yılını kutlarım.

Günümüz dünyasında bilgiye çok daha kolay ulaştığımız hepimizin malumu. Bilgiyle sentezleme gayretinde olduğum deneyimlerimi paylaşma fırsatı verdikleri için Dünya Gazetesine teşekkür ederim.

Finans, muhasebe ve İnsan Kaynakları çalışma alanlarında bulunan kurumsal yaşamımı 2011 yılında Eczacıbaşı-Beiersdorf şirketinde sonlandırdığımdan beri, ikinci kariyerimi yürütüyorum. Sabahları uyanmak için geceden tatlı heyecanını duyduğum bir işi yapmak, yaşamımın çok önemli bir parçası oldu.

Kariyer danışmanlığı, kurumsal eğitimler ve ikinci kariyer konularında adım atmak isteyen profesyonellere yönelik yürüttüğüm uzun dönemli eğitim programları ve kendini yeni bir konuda gerçekleştirmek isteyen insanlarla birlikte çalışmak son yıllarda yazarlık çalışmalarımla birleşti. İş yaşamında ‘Başımıza gelen iş’’leri konu ve hikaye ettiğim kitabımda yer alan ve onun dışında güncel içeriklere yer vereceğim yazılar haftalık olarak "İŞ’TE TOPUK SESLERİ" isimli bu köşede yer alacak.

Zaman zaman da, sorular ve kavramlar üzerinden, paydaşı olduğumuz sorunların yanıt arayışlarına değinmeye gayret edeceğim. Yani ben de sizi okumak istiyorum.
Amacım sizlerle birlikte üretmek ve paylaşmak.

İş ve kariyer dünyası hakkında konuşup yazacağım gibi, edebiyat, yaşam ve varoluş konularında da etkileşimli olarak yazmaya devam edeceğim. Bahsetmiş olduğum konular dışındaki yeni başlıkları da sizlerden gelen soru ve taleplerle belirleyebilmek arzusundayım.

İlk yazının konusunu ‘Kadın Potansiyelinin Performansa Dönüşmesi ve Yaşama Geçmesi’ olarak seçtim.

Kısaca birkaç istatistikî veriden başlamak istiyorum.

“2017 TÜİK istatistiklerine göre Türkiye’de kadınların istihdama katılım oranı, yüzde 29”...

Bu verilerin alt açılımlarına bakacak olursak;
Kadın çalışma hayatına katılımı, toplam istihdamın içinde her yıl tersine bir hızda düşüyor; yani en çok kadınlar işten çıkarılıyor veya kendiliğinden ayrılıyor.

Tepe Yöneticilerin sadece %3’ünün kadın olduğunu gösteren bir TÜİK verisi daha var.

Bir diğer araştırma sonucu:

500 Global Şirketin Sadece 24’ünün CEO’su Kadın sayılarıyla karşımıza çıkıyor.

Orta kademe yöneticilerin yaklaşık %45’inin kadın olduğunu bu sonuçlarla karşılaştırdığımızda, aradaki fark ‘buharlaşıp uçan’ kadın iş potansiyelini gösteriyor bize.

Bütün bu veriler ışığında hemen fikir yürüteceğimiz bir kaç sebep hepimizin aklımıza gelirken, ‘buharlaşan kadın gücü’ beni çok fazla düşündürdüğü gibi aynı zamanda kaygılandırıyor.

Konunun geniş açıdan sonuçlarına baktığımda, aşağıdaki maddeleri not olarak bu yazıya ekleme ihtiyacı hissediyorum.

Demek ki:
-Yüksek hacimli iş yöneten girişimciler kadın değil,
-Şirket yönetim kurullarının başında kadınlar oturmuyor,
-Şirketlerde C level altındaki kadınları ise tek tük sayabiliyoruz.
Toplumun kağıt üstündeki eğitim düzeyi yükselmesine rağmen bu oranlar yerinde sayıyor veya yukarıda belirttiğim gibi geriye doğru gidiyor.

Hepimiz sorumluyuz!

İş yaşamındaki insanlar olarak bu meseleyi ülkemizin ve dünyanın gideceği nokta için ciddiyetle incelememiz ve rakamları pozitife çevirecek yönde önlemler almamız, girişimlerde bulunmamız gerekiyor.

Kadın derneklerine bağışlarda bulunan, markasının satışlarında kadın yüzünü değerlendiren, her yıl 8 Mart tarihinde birbirinden yaratıcı videolar üreten, ucu kadına değen bütün pazarlama faaliyetlerini kadın üzerinden yürüten şirketlerin, kadının kariyer yolculuğu hakkında net bir değişimi başlatan taraf olması gerektiğine inanıyorum.

Sosyal sorumluluk projelerinin gerçekliği, sahiciliği ve inandırıcılığı, profesyonel hayatın pratiğinde kadını daha fazla görmemizle mümkün. İş hayatında kadın, reklam yüzü olmanın ötesinde bir yer edinmek zorunda.Bütün bunları yazarken de, kadın istihdamını kuvvetlendirmek için yıllardır çaba gösteren kuruluşları tenzih ederek yapıyorum tespitlerimi. Maalesef istisnalar, tüm dünya için genel kaideyi bozamayacak kadar az. İş dünyasının bu konuları çözmek niyetiyle aşağıdaki ve benzeri soruları gündeme getirmesi başlangıç için birer çıkış noktası olarak düşünülebilir.

-Kadın istihadımı nasıl artar?

-İşe alımlarda aynı pozisyona başvuran kadınlara yönelik pozitif ayrımcılık yapmak kuruluş bazında mümkün mü?

-Kadının yaşamında baskın olan rollerinden biri de annelik. Adaleti ve dengeyi bozmayacak şekilde Anne olan kadına dönemsel evden çalışma fırsatı tanınabilir mi?

-Aynı pozisyon için Kadın ve Erkek çalışanlar arasında ücret farklılıkları bulunuyor mu?

-Dil bütün yaşamda hepimizin algısını etkileyen çok önemli bir olgu. İş yerinizde erkek egemen ya da cinsiyetçi bir dil mi kullanılıyor?

-Eşitlik ilkesini ön plana çıkaran İnsan Kaynakları düzenlemeleri için nelere ihtiyacınız var?

-Terfi ve atama zamanlarında, aynı pozisyon noktasında erkek çalışanın seçilmesine sebep olan “daha avantajlı” durumlar nelerdir?

-Memnuniyet anketlerinde şirketinizin bu konudaki gerçek durumunu görmek için ayrı bir bölüm ayrılabilir mi?

-Kadın üst düzey yönetici sayısını arttırmak için, yine tüm şirket üst düzey yöneticilerinin içinde bulunduğu “iyileştirme takımları” oluşturulabilir mi?

-Kadın istihdamı konusunu iyi bir seviyede yöneten şirketler hangileridir? Rol model alarak uygulamalar yapmanız için bir strateji belirlemeniz mümkün mü?

Bu ve benzeri sorulara samimiyetle verilen cevapların çözüm bulmak için gerçekçi adımları getirmeye yardımcı olacaktır. Elbette hepsi bir başlangıç.

Bu sonuçların devamında değinmek istediğim meselenin diğer yüzü, danışanlarım ve eğitimlere gelen katılımcılarımızın arasında yaptığım bir anketin sonucu ise şöyle:

Türkiye'de çalışan kadınların yüzde 55'i kariyerini sabote ediyor

Uzun vadeli kariyer planlarında kendini tepe noktalarda göremeyen kadın yavaşlıyor ve kısa bir mola için işten ayrıldığında bile geri dönüşün zorlu köşelerini hesaplamamış olabiliyor.

Konunun kahramanı kadın çalışan olarak baktığımızda, bu sonuçların değişebilmesi için kadının neler yaptığı veya oluşturabileceği alternatif yolları değerlendirmemiz önemli. Bütün bu kariyer hikayesinde çalışan ve iş yaşamına ara vermek isteyen kadınlara, kendilerine sorabilecekleri bir kaç maddelik soru listesiyle bugünkü yazıma son vermek istiyorum.

Şöyle ki;

- Ara vermek isteğimin altında yatan sebep bulunduğum iş ortamından kaynaklı olabilir mi?

- Mesleğe ara vermek ile işe ara vermeyi karıştırıyor olabilir miyim?

- Mola almak istememin sebebi çocuk sahibi olmak ise; bu konuda ailemden, eşimden yardım istemek konusunda kendimi nasıl hissediyorum? Yardım istemek bana kendimi aciz mi hissettiriyor?

- Mola vermek zorunda olduğumu hissediyorsam, yarı zamanlı veya evden çalışma şeklinde işimi yürütecek ortam yaratabilir miyim?

- Yoksa bu bir kaçış mı?

- Çözmekte zorlandığım sorunların üzerini örtmek için bir bahane mi?

- Kendime ait bir dünya kurma isteğiyle başka somut sebepleri öne sürerek (çocuk sahibi olmak gibi) kendime bile itiraf edemediğim gizli ajandamı yürütüyor olabilir miyim?

- İş yaşamına geri dönüşle ilgili belirli bir planım var mı? Bağlantılarımı devam ettirmek için bir şey yapıyor muyum?

- Bireysel gelişimimle ilgili çaba gösteriyor muyum? Kendimi güncel tutacak şekilde araştırmalarım ve sektörlerle iletişimim devam ediyor mu?

Mutlu ve tatmin edici bir iş dünyasının, hepimiz için olması dileğimle.

Tüm yazılarını göster