Kasvetli ilim

Osman Ata ATAÇ İŞLETMECİLİK SOHBETLERİ oaatac@gmail.com

Ekonomi ilimine (ki iktisatçı dostlar küsmesinler bence ne ekonomi ne de işletme bilim olmamış uğraş alanlarıdır) bazen dismal science, yani bir Türkçe çevirisiyle kasvetli ilim derler. Son zamanlarda özellikle sosyal medyada izlediğim bazı iktisatçılar, hani eskiden spor toto tahminleriyle dalga geçenler 1’de olabilir, 0’da olabilir 2’de olabilir derledi ya, o tür “öyle de olur, böyle de olur” şeklinde suya sabuna dokunmadan analizler yerine oldukça kesin konuşmalar yapıyorlar, tahminlerde bulunuyorlar. Bu iyi bir şey. Hiç olmazssa bir analiz ve bir sonuç var. Kısacası, argo bir deyimle ‘geyik’ yapmıyorlar.

2019’u da neredeyse bitirdik. Her taraftan 2020 tahminleri yağıyor. Global ekonomik durum ne olacak? Dünya ticaretinde ne gibi gelişmeler bekleniyor? Raporlar, görüşler birbirini izliyor. İşiniz işletme yöneticiliği ise, hele hele dış ticaretle uğraşıyorsanız bu raporları eski deyimle tadat ediyorsunuzdur. Yani, birer birer sayıyorsunuzdur. Yok işiniz ekonomik politika kararları almakla ilgiliyse mutlaka inceliyorsunuzdur. İncelemiyorsanız halt ediyorsunuz.

Ben inceledim. İçim bayıldı, canım sıkıldı ama okurlarıma bunu yapmadan ahkam kesmek istemedim. Okudum da ne öğrendim? Bilmediğim fazla bir şey öğrenmedim. Uluslararası bir ankete cevap veren yöneticilerin dörtte üçü 2019 yılının son çeyreğinin ilk iki çeyrekten beter olduğunu söylemiş. Yani Global ekonomi tekliyormuş. Bunu biliyoruz. Hemen hemen aynı sayıda katılımcı bu durumun düzelmeyeceği ve Global büyümenin yavaşlayacağına inanıyormuş. Bunu da biliyoruz.

Ankete katılanlar milli ekonomilerinin betere gidip gitmedği konusunda ikiye bölünmüşler. Yarısı milli ekonomilerinin kötüye gideceğini söylerlerken yarısı düzelir ümidindeymiş. Asya-Pasifik ekonomilerinden ankete katılanların bazıları daha iyimserlerken bazı büyük ekonomilerden, söz gelimi Hindistan’dan katılanları %80’i oldukça ümitsiz bir tablo çizmişler. Kalkınmış ülkelerden katılanların ciddi bir kesimi kötümserler. Kuzey Amerika’dan, Latin Amerika’dan, Asya-Pasifik ekonomilerinden ve Avrupa’dan katılanların yarısı, kalkınmakta olan ülkelrden katılanların %61 ilerisinin pek parlak gözükmediğini söylemişler. Eh! Bu da çok şaşırtıcı değil.

Genellikle imalat sektöründe bulunanlar daha kötümsermiş. Söz gelimi, imalat sektöründe çalışanların dörtte üçü kötümserken, yüksek teknoloji ve iletişim sektörlerinde olanları %40’dan fazlası kötümserlermiş. Buna da pek şaşmamak gerek.
Peki neden yöneticiler bu kadar kötümser? İki neden belirtilmiş:

1) Ticaret savaşları

ve

2) Ülkelerde siyasi iktidarların zırt vırt ekonomi politikalarında değişiklik yapmaları.

Bir sayın bakanımızın sık kullandığı tabirle “Bakın işte bu çok önemli.”
Gerçekten de ticaret savaşlarının bulutları Global ekonomide eserken ve ve siyasi iktidarlar milli ekonomilerinin idaresiyle seçim propagandasını birbirlerine karıştırırlarken Global rekabet ortamında işletme yönetmek zor iş.

Genellikle ülkeler milli ekonomilerinde politika değişikliklerini kısa vade siyasi düşüncelere dayandırıyorlar. Bunda kızacak, şaşıracak bir şey yok. Başka türlüsünü, özellikle iktidarların serbest seçimlerle iş başına getirildiği rejimlerde, zaten mümkün değil. Bugün yıllardır ürettiğinden fazlasını tükettiği için sıkıntıda olan bir çok ülkede siyasi iktidarlar söylenmesi gereken şeyi söylerlerse, yani tüketimi kısacağız derlerse, bir dahaki seçimlerde oy değil nasihat alırlar. Acı fakat durum bu.

Gençler artık pek hatırlamaz 12 Mart muhtırasından sonra 19 Mart 1971’de Nihat Erim Başbakan olarak atandı ve bir teknokratlar kabinesi kurdu. Siyasal bilgiler mezunu, eski Devlet Planlama Teşiklatı çalışanlarından Attila Karaosmanoğlu Dünya Bankası’ndan getirildi. Karaosmanoğlu hem iktisatçıydı hem de Global ekonomiyi iyi biliyordu. Doğruyu söyledi “Acı ilaç” falan dedi. Sonunda 11’ler olayı diye bilinen bir anlaşmazlık sonucu istifa etti. Yani, gerekli olsa da “acı ilaç” söylemleri siyasi iktidar DNA’sıyla uyuşmuyor.

Peki çok da parlak gözükmeyen ilerisi için işletme yöneticileri ne yapsınlar neye baksınlar. Bence Türkiye’de fazla bir esrar-ı engiz bir durum yok. Ekonomi iyi değil, yatırmlar düşüyor, enflasyon yüksek, işsizlik facia, borç hem bireyler, hem işletmelerde içler acısı. Bu durumda siyasi iktidar her siyasi iktidarın yapacağını yapacak ve ekonomiyi canlandıracak ‘ekonomik’ paketler açacak, açıyor da. Bunların ülke eknomisinin sorunlarını çözecek temel çözümler olmadığını onlar da biliyorlar nama dedim ya işin doğası bu. Zaten temel çözümler ciddi bir ekonomik transformasyon ister ki iktidar mücadelesinin kızışacağı belli olan ortamlarda bu tür ciddi değişikliklere gitmek zordur.

Peki, global ekonomilerdeki değişiklikler konusunda neye bakacağız. Vallahi İngilizce biliyorsanız ne ala, yok bilmiyorsanız bilen biriyle oturup ABD’nin özellikle, ABD’nin başında oturan Bay Trump’ın ne haltlar karıştırdığına bakacaksınız. Trump’ın bazı sıkıntıları var. Eğer artan demokrat parti baskılarına dayanabilir ve senatoda hakimiyeti elinde bulunduran cumhuriyetçilerin kanadına sığınabilirse önce hakkındaki ‘azil’ girişimlerini atlatacak ondan sonra da gelecek seçimlere hazırlanacak. ‘Amerikayı yeniden büyük’ yapacağım platformuyla seçilen Trump ABD ekonomisinin ‘iyi’ gittiğini her fırsatta söylüyor. Anlaşılan, o da sağa sola çıkışarak saçmalamanın yeterli oyları getirmeyeceğini anladı. Eğer herkesin tahmin ettiği gibi ABD ekonomisi yavaşlarsa bu Trump için seçimler öncesinde hiç iyi olmaz.

Trump’un Çin’le didişmesi siyasi amaçlarla yapılan bir ‘ticaret savaşı’ deklarasyonu gibi gözüküyor. Hazret zaten detaylı analizler yapamadığı gibi yapanları da dinlemediği için aklına geldiği gibi konuşuyor taleplerde bulunuyor.

Bir de Jerome Powell denen kişiyi dinlemek gerekiyor. Adam bir ağzını açıyor hisse senedi piyasası düşüyor. Bir kapıyor petrol fiyatları çöküyor. Jerome Powell Trump’un ABD Merkez Bankası Başkanlığı’na atadığı bir iktisatçı. Trump atadı ama her Allah’ın günü adamı eleştiriyor. Ekonomiyi canlı tutması için piyasaya para sürmeye zorluyor.

ABD nezle olursa global ekonomi zatürreye yakalanıyor. Bu arada Brexit ve İngiltere Başbakanı olan ilginç karakter, Çin’in ABD’ye cevabı, Suudi Arabistan ve Orta Doğu’nun diğer ülkelerinde olabilecek tatsız gelişmeler, Filistin’in Doğu Akdeniz’de Yunanistan ile petrol anlaşması yapması falan gibi konulara değinmiyorum. Değinsem benim ömrüm biter bu yazı bitmez.

Özetle aklı pek başında gözükmeyen Trump’un, eğer azil edilmezse, seçimlere kadar önümüzde bulunan iki yıl içinde yapması muhtemel işler Global ekonomiyi iyi etkilemeyecek gibi gözüküyor. Onun için;

1) ABD’de neler oluyor iyi izlemek;
2) ABD Merkez Bankası’nın Trump’un baskıları karşısında ne yapacağını da yakından takip etmek gerekiyor.

Elbette git gide milli ekonomimizde yapılan ve yapılacak politika değişikliklerini de izleyeceğiz. Bu kadar belirsizlik arasında, her zaman söylediğim gibi, işletme yötecisiyseniz, Allah kolaylık versin ve..

Sağlıcakla kalın

NOT: Bir okurum yetki devri konusunu işlememi önermiş. Bu konuya daha önceki yazılarımda değinmiştim ama fırsat olursa tekrar değinirim.

Tüm yazılarını göster