Kaza gibi cinayetlere kurban gitmezsek ortalama yaşam süremiz 76 yıl

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ ala.aktas@gmail.com

Yaya kaldırımında yürürken üstümüze bir otobüs çıkmazsa... Metroda giderken dışarıdan bir boru gelip vücudumuza saplanmazsa... 

Kaskı kolumuza geçirip motosikleti saçlarımızı dalgalandıra dalgalandıra sürmezsek... 

Emniyet kemerimiz bağlı olmadığı için en küçük bir darbede kafamız camdan çıkmazsa... 

Küçücük çocuğumuzu, ön koltukta annesinin "güçlü ve adaleli" kollarının şefk atli tutuşuna emanet etmezsek... Hatta hatta, "Durmuyor ne yapayım" diye çocuğumuzu araba kullanırken kucağımıza oturtmazsak... 

Oy için daha çok kömür dağıtabilmek uğruna kömür ocaklarını "Ne yaparsan yap, nasıl gerçekleştirirsen gerçekleştir, ama daha çok kömür üret" diye neredeyse hiçbir denetime tabi tutmadan özel sektöre açmazsak... 

"Madenlerde yaşam odası da neymiş" mantığıyla üç beş kişiyi daha da zengin etme güdüsünden kurtulabilirsek... 
"O asansöre ben de binmiştim" diyerek sorumluluktan kurtulmaya çalışan müteahhitleri baş tacı etmekten vazgeçebilir ve sorumluları cezalandırmaya başlayabilirsek... 

"Bana yar olmadın ha, bir de boşanmak istiyorsun" ya da "Sen benim evlenme teklifimi nasıl reddedersin" diyen erkek görünümlü yaratıkların, neredeyse her gün bir kadını katletmesini önleyebilirsek... 

Ayağını suya adeta ilk kez sokan insanlarımızın, özellikle çocuklarımızın, "Herkes yüzüyor, ben de yüzerim" diye denize, göle, gölete girmesinin hiç de akıl karı olmadığını öğrenmelerini sağlayabilir, onları bu bilince ulaştırabilirsek... 

Bayram tatillerinde yola çıkanların, tatilin ulaşılacak yerde değil, evden çıkıldığı an başladığı bilinciyle daha sakin ve kurallara uyarak araç kullanmasını sağlayabilirsek... 

Trafikte emniyet şeridinin bir takım sivil ve burayı kullanma hakkını kendinde gören resmi magandaların geçmesi için oluşturulmadığını, bu şeridin gerektiğinde kullanılmak üzere hep açık tutulması gerektiğini idrak edebilirsek... 

Kırmızı ışık yandığında araçların duracağından emin olabilirsek ve dolayısıyla yayaya yeşil yandığında kuşku duymadan karşıdan karşıya geçebilir hale gelirsek, yani yeşilde karşıya geçerken bir araç altında ezilmezsek... 
Alkollü ya da ehliyetsiz araç kullanan veya telefonda konuştuğu için dikkati dağılmış bir sürücünün kurbanı olmazsak... 

Büyük şehirlerimizde, çeyrek yüzyıldır başkanlık yapanların "Üç ayda, beş ayda bitirdik, nasıl hızlı çalışıyoruz ama" diye övündükleri alt geçitlerde biraz yağmur yağınca biriken suda boğulmazsak... 

Yaya kaldırımı tam oradan geçtiğimiz an çökmez ve kanalizasyon sisteminde bir kilometre öteye sürüklenerek boğulup can vermezsek... 

Düğünlerde coşan magandaların kurşunlarından sakınabilirsek... 

★★★ 

İşte o zaman TÜİK'in dün açıkladığı "normal" ömrümüzü sürebilir; ortalama olarak kadınlarımızın 79.4, erkeklerimizin 73.7 yıl yaşadığını görebiliriz. Toplamdaki yaşam süremiz ise 76.3 yıl olarak gerçekleşir. 

Bunlar, 2013 itibariyle doğumda beklenen yaşam süresi. Belli yaşlara ulaştıkça beklenen yaşam süresi de değişiyor ister istemez. Örneğin, doğumda 76 olan yaşam süresine ulaşmış olanların 9.5 yıl daha yaşayacakları ve toplam yaşlarının 87'yi bulacağı varsayılıyor. 

Ama dedik ya, bunlar bizim kaza saydığımız cinayet gibi tuhafl ıklar başımıza gelmediğinde geçerli süreler. 

Türkiye için 76.3 olarak belirlenen doğumda beklenen yaşam süresi, AB üyesi ülkelerden daha düşük. Avrupa Birliği İstatistik Ofisi'nin 2012 verilerine göre, AB üyesi 28 ülkenin doğuşta beklenen ortalama yaşam süresi 80.3 yıl. Yani bu ülkelerdeki süre, Türkiye'deki süreden 4 yıl kadar daha fazla. 

Türkiye'de erkeklerde 73.7 yıl olan beklenen yaşam süresi AB ülkelerinde 77.5 yıl. Türkiye'de kadınlarda 79.4 yıl olan süre de AB ülkelerinde 83.1 yıl düzeyinde. 

Bu farkın birçok nedeni var elbette. Beslenme koşulları, sağlık hizmeti olanakları, genetik yapı, doğa koşulları, çok üstünde durulmuyor olsa da toplum stresi gibi etkenler, yaşam süresini değiştiriyor. Kaldı ki, Türkiye'de de beklenen yaşam süresi ilden ile farklılık gösterebiliyor.

Tüm yazılarını göster