Kriz fırsat yaratır

Gültekin KARA OTOSTOP gultekin.kara@dunya.com

Son bir yıldır, Türkiye’de ekonomik, sosyolojik, stratejik, politik vs… yaşanan gelişmeleri, bu gelişmelere bağlı olarak oluşan gündem örneğin Norveç’te olsa ya da İsviçre’de yemin ederim, halkın yarısı sürmenaj olurdu. Türkiye’de ise bir alışılmışlık söz konusu olduğundan hayat devam ediyor.

Ancak her şey göründüğü gibi mi diye sorsalar bence değil.

Siyaset ve ulusal güvenlik stratejileri ekonomiye yön veren unsurların başında geldiği için içinden geçtiğimiz dönemde piyasaların ve ışıl ışıl parlaması beklenemez. Lakin atılan adımlarla birlikte ekonomiye pansuman yapıldığı da bir gerçek.

Özellikle, hükümet kanadından gelen tüketim artırıcı paketler ve finans kesimine yapılan çağrılar, hane halkını harcamaya teşvik etmek amacını taşıyor. Çünkü, rakamlar ne derse desin özellikle KOBİ ve esnaf düzeyinde satış/ödeme/tahsilat bacaklarında sıkıntı var. Kurların artışının hammaddeyi yurtdışından alan firmaların üstüne ek yük bindirdiği de bir gerçek.

Ancak büyük üstad rahmetli Çetin Altan’ın deyimiyle de “Enseyi karartmamak lazım.”
Çünkü bu durum bazı sektörler için pozitif getiriler barındırıyor olabilir. Bunların başında ise hiç şüphesiz otomotiv geliyor.

Öncelikle herkes pazar büyümesinin hayati bir önem taşıdığının ancak pazar büyürse yatırımların gelebileceğini belirtirken, ben bu yaklaşıma temkinli bakanlar arasındayım. Zira, Türkiye’de otomotiv pazarı yüzde 70 oranında ithalat ağırlıklı büyümektedir. Bu durumun ülke ekonomisine yarattığı katma değer oldukça sınırlıdır.

Her ne kadar otomotiv sektörü kümülatif anlamda cari dengesi artı veren bir sektör olsa da ithal/yerli dengesinde eşit ya da eşite yakın bir dağılım memleket ekonomisine çok daha artı değer yaratacaktır.

Kaldı ki geçmişin aksine bugün Türkiye’de aktif olarak binek araç üreten 5 fabrika bulunmaktadır. Bu beş fabrikanın ürettiği araçların, tüketici taleplerini karşılama oranı (segment bazında) oldukça yüksektir. Dolayısıyla geçmişteki “otomatik vites ürettiler de almadık mı” söylemlerinin çok daha ilerisinde bir yerli üretim mevcuttur.

İşte bu yüzden yazının giriş satırlarında belirttiğim olumsuz durum, mantıklı bir stratejiyle otomotiv ve özellikle yerli üretim açısından fırsata çevrilebilir. Yaşanan devalüasyon, yerli üreticilerin ihracat kanalında elini güçlendirmektedir. Bununla birlikte eğer genel merkez desteği alınmadığı takdirde ithal araçlarda fiyat artışlarının da devreye girmesiyle, diğer sektörlerin aksine otomotivin rotasında dalga boyu daha düşük görünüyor.

O yüzden hükümetin aldığı hibrit kararı gibi yerli üretimlere yönelik destek kararlarının devamı gelmelidir. Gümrük Birliği açısından ürün menşeine göre ayrım yapılamadığını biliyoruz.

Lakin, istendiği taktirde ithalata yönelik tarife dışı engeller de getirilebilir. Bakın tekrar vurgulamak istiyorum ki kesinlikle ithalata karşı yasaklar getirilsin demiyorum zaten bu fiili olarak da mümkün değil.

Sadece hükümetin otomotive yönelik alacağı destek kararlarının önceliğinin Pazar artırmaktan ziyade yerli üretimi ve satışı artırmak temeline oturmasını ümit ediyorum. İstikrarlı yerli üretim ağırlığı ile büyüyen bir otomotiv pazarının gerek yeni yatırımları çekme gerekse otomotivden edinilen katma değeri artırmada çok önemli bir rolü olacaktır. Bu çalkantılı günlerde bu yönde atılacak bir adım, alttan alta ısınan bir ekonomide lokomotif sektör için bir fırsat yaratacaktır.

Tüm yazılarını göster