Rus ruleti

Osman Ata ATAÇ İŞLETMECİLİK SOHBETLERİ oaatac@gmail.com

Bugün daha önce de değindiğim bir konuya geri döneceğim. O nedenle de 2014’te gazetenizde çıkan makalelerimden alıntı yapacağım. Yok! Tembelliğimden değil. Olur a sürçülisan ederim de okurların bazıları benim hanım gibidir unutmaz ve “Sen bana 1969 Ekim’inde şöyle demiştin” misali “Hoca! Daha önce öyle dememiştin” der. Konu bilirkişilik iddiasında olamayacağım ekonomi-politik. Uzman dostlardan özür dileyerek başlayayım.

Devletin veya devleti kontrolü altında bulunduran siyasi iktidarların iç ve dış politikada yaptıkları işler aldıkları kararlar iş hayatını her zaman bazen de ciddi şekilde hem olumlu hem de olumsuz yönde etkiler. Bu nedenle iş insanları iktidarların iç politika kararlarını yakından izlerler, güçleri yetenler lobicilik yaparlar. Çoğu da siyasi iktidarla iyi ilişkiler!! Kurmak isterler. Dış politikada iş biraz farklı. Bu alanda atılan adımları bizim gibi coğrafi konumundan başka aman aman bir sermayesi olmayan ülkelerin dikkatli atılması gerekir. Dış politikada içeride kulağa hoş gelebilecek girişimlerin ortalığı alt üst edecek ekonomik sonuçları olabilir. Olup bitenler sadece içerideki iktidarın değil dışarıdaki iktidarların kararlarına bağlıdır. Bu bağlamda bir konuya tekrar dikkatlerinizi çekmek istiyorum.

ABD’nin dünyada ABD Doları’nın ticarette kullanılan para birimi olması dolayısıyla özel bir yeri var. 1971 yılına kadar ABD Doları altın esasına dayalıydı. Dolar yine ticarette kullanılan ana para birimiydi. Bu nedenle ticaret için ABD Doları’na gereksinim duyan ülkeler bugün olduğu gibi dolar rezervleri tutuyorlardı. O yıllarda ABD’nin elinde diğer ülkelerin elindeki dolar rezervlerinin beşte biri kadar altın vardı. Başka bir deyişle ABD’de dünyada dolaşan doları karşılayacak altın yoktu. 1971 yılında ABD, dolarını altın standardından çıkardı. Altın standardından çıkan dolar 1973 enerji krizinin ortalık yerinde kendine yeni bir standart buldu: Petrol. Bu tarihte ABD Suudi Arabistan’la basit bir anlaşma yaptı. Bu anlaşmaya göre Suudiler petrollerini sadece dolar karşılığı satacaklar ve elde ettikleri dolarların olabildiğince çoğunu ABD banka ve sermaye pazarlarında değerlendireceklerdi. ABD’de bu paraların bir kısmını IMF’ye aktaracak; IMF’de yaratılan bu fonları petrol ithal eden ülkelere faiz ve ana paranın dolar olarak ödenmesi şartıyla petrol ithali için verecekti. 1975 yılında bu sistem diğer OPEC ülkelerini kapsayacak şekilde genişletildi. Böylece ABD Doları altın standardından petrol standardına geçti. ABD artık para arzını “Yeteri kadar altın rezervimiz var mı?” sorusunu sormadan istediği gibi artırabiliyordu. Enerjiye, özellikle petrole olan artan talep dolara talebe dönüşüyor ve bu sistemi sigorta altına alıyordu. ABD Doları böylece dünya ticaretinin en önemli kalemi olan petrol ticaretinin ana para birimi haline geldi. Modern çağda petrole olan talep bu ürünün tarımdan, sanayiye, tüketim mallarından yatırım mallarına, nakliyeden tıbba her yerde kullanılmasından dolayı artarak devam ediyor. Bu talep devam ettiği ve ABD Doları petrol ticaretinin ana para birimi kaldığı sürece ABD’nin para politikaları herhangi bir baskı altına girmiyor. Hal böyle olunca da ABD istediği zaman istediği kadar dolar basabiliyor (24 Eylül 2014 DÜNYA).

De-dolarizasyon ticarette temel para biriminin dolar dışında başka para birimleriyle yapılması demek. Ticaret globalleştikten sonra bu konuda euro, yen, yuan, ruble gibi adaylar olması, en azından bazı ticaretin bu para birimleri cinsinden yapılması kimseye garip gelmiyor... dünya ticaretinin yaklaşık yüzde üç-üç buçuğunu oluşturan tekstil ve hazır giyim ticaretinin Çin Yuan’ı hatta Türk Lirası cinsinden yapılması kimsenin umuru değil.

En azından bir süre dünya ticaretinin ana para birimi veya en azından ana para birimlerinden birinin dolar olarak kalmaya devam edeceğe benziyor. Benziyor ama doların ticaretin ana para birimi olarak kalmaması yönünde çalışmalar hızlanarak devam ediyor.

Özellikle petrol/doğalgaz ticaretinin de-dolarizasyonu gerek ABD ve gerekse paralarını dolara dayandıran, rezervlerini dolar olarak tutan ve belki de onun kadar önemlisi ellerinde ABD’nin borç senetleri olan (Çin gibi) ülkeler için önemli sonuçlar doğuracak bir girişim... doların petrol ve doğal gaz ticareti üstünde oluşturduğu hakimiyetini değiştirmek isteyenler var. Başını BRIC (Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin) ülkelerinin, son yıllarda da (özellikle 2013’den sonra) Rusya’nın çektiği bir grup ticarette doların kullanılmaması ve merkez bankası rezervlerinin dolar cinsinden tutulmaması konusunu masaya koyuyorlar...

Dünya ticaretinden ABD Doları’nı kovmaya çalışanlar bunda başarılı olamadılar ama, bu konuda girişimler oldu. Önce 2000 yılının Eylül ayında Irak Başkanı Saddam Hüseyin Irak petrollerini artık dolarla değil Avroyla satacağını açıkladı. Saddam bu projesini tamamlamaya bilinen nedenlerle fırsat bulamadı. Diğer taraftan İran 2004 yılından beri ısrarla bir bağımsız, ana para birimi ABD doları olmayan, bir petrol borsası kurulması yönünde çalışmalar yapmaya başladı. Bu konuda Saddam’dan daha talihli olan İran, 2011 yılında ana para birimi dolar olmayan petrol ihracatına başladı. ABD’nin ısrarlarıyla ticaret ve para transferleri konusunda ambargo yiyen İran bu ticaretten elde ettiği paraları zaman zaman resmi bazen de gayrı resmi yollardan zaman zaman da altın olarak tahsil etti. 2008 yılında Rusya Rus Rublesi’ni uluslararası rezerve para birimi haline getirme gayretlerinin ilk adımı olarak tanıtılan çevrim işi yakıt borasını açtı...

2009 yılında Muammer Kaddafi Afrika Birliği Başkanlığı’na seçildi. Yıllardır başına geçmek için uğraştığı bu örgütte ilk işi tek bir para birimine bağlı bir birlik kurulması teklifini sunmasıydı. Aynı yıl Afrika Birliği “Afrika için para birliği” adı altında Afrika ülkelerinin tek bir para birimine bağlanmasını konu alan bir doküman yayınladı. Bu dokümanda yeni paranın altın standardına bağlanması teklif ediliyordu. Muammer Kaddafi’nin de bu projeyi gerçekleştirmeye fırsatı olmadı. Chavez de aynı fikirdeydi üç kere kanser oldu ve öldü (1 Ekim 2014 DÜNYA).

De-dolarizasyon rus ruleti oynamaya benzer. Oynayacaksak şunlara dikkat etmek gerek. ABD de-dolarizasyonu gerekirse zor kullanarak engelleyecektir; ABD de-dolarizasyon konusunda işbirliği yapan ülkeleri sıkıştıracaktır; Arupa Birliği’nin (AB) enerji kaynaklarına olan açlığının artarak devam edeceği belli olduğuna göre, AB ülkelerinin enerji kaynakları konusunda tek tedarik edici (Rusya gibi) ve tek dağıtıcı kanalına (Ukrayna gibi) bağımlı kalmama kendisine ulaşacak petrol ve doğal gaz hatlarının emniyet ve sürdürülebilirliği konularında kendisine zarar verecek girişimlere ciddi tepki gösterecektir; Güney ve Doğu Akdeniz ile Dünya’nın başka bölgelerinde bulunan yeni doğal gaz ve petrol rezervlerinin bir şekilde Avrupa ve Çin-Hindistan-Pasifik ülkelerine bir şekilde ama mutlaka ulaştırılacağı kesin olduğuna göre bu ülkeler bu konuda adımlar atacaklardır; Şimdiye kadar Suudi Arabistan ve OPEC paralarının IMF tarafından petrol ve doğal gaz ihracatı için kullanılması üzerine kurulu IMF modelinin geçerliliğinin sorgulandığı şu devirde 2035 yılına kadar 35 trilyon doları bulacağı tahmin edilen petrol-gaz ihracat gelirlerinin nerede, kim tarafından, nasıl kullanılacağının kim tarafından nasıl şekillendirileceği tartışılacaktır (22 Ekim 2014 DÜNYA).

Bunlara dikkat etmeden dış politikada adımlar atarsak Rahip Bronson, S-400 falan gibi göstermelik sıkıntıları aratacak sıkıntılara düşeriz. Bilmiyorum siz de gördünüz mü sosyal medyada dolaşan bir video var. Bir bey Konya’daki uzay üssümüzden!? Attığımız uzay mekiğinin!? Jüpiter’de bor madeni bulduğunu!? bunu Mars gezegeninde işleyeceğimizi!? Jüpiter-Mars ve Dünya arasında hava boşluğu olduğu için!? Nakliyenin kolay olduğunu!? Sadece dünyaya yaklaşıldığında hava boşluğu!? Olmadığı için işlenmiş madenin Türkiye’ye taşınması için boru döşeyeceğimizi!? Batı ülkelerinin öğrendiğini ve bu nedenle bizi sabote ettiklerini!? Ciddi ciddi anlatıyor. Jüpiter’deki bor madenini Türkiye’ye getirmeyelim diye Türkiye’nin altını oyarlar mı oymazlar mı bilemem ama de-dolarizasyon oyununa dahil olursak bu Rus ruleti oynamak istiyoruz gibi bir kanı uyandırabilir ki bazı sıkıntılara razı olmamız gerekebilir.
Sağlıcakla kalın

---
(1) Rus ruleti (Russian roulette) malum ‘Deer Hunter’ filminde Robert de Niro ve bir diğer esir olan Christopher Walken’nın Vietkong askerleri tarafından, şimdi bir sinema klasiği olan, içinde bir kurşun bulunan bir tabancayı sırayla kafalarına sıkmaya zorlanması sahnesindeki ölümcül oyun.

Tüm yazılarını göster