Sakin işletmeler (2) Büyümemek bir tercih olabilir mi?

Dr. Uygar ÖZESMİ uygar@good4trust.org

Geçen yazımızda sizlerle Doç.Dr. Senem Göl Beşer, Doç.Dr. Ayşe Begüm Ötken ve Doç. Dr. Elif Yolbulan Okan ile Sakin (Cüce) işletmeler konusundaki sohbetimizi anlatmaya başlamıştım, devam ediyoruz. Sakin işletmeleri yaşça büyük, en az üç kuşaktır var olan, uzun süre değişmeyen bir şirket büyüklüğünde, az sayıda çalışanı ve ürün çeşitliliği olan, yerel ölçekte yani belli bir coğrafi pazarda faaliyet gösteren, yıllarca ayakta kalırken sahiplerine de tatmin edici bir hayat standardı sunan, doğaya ve topluma saygılı işletmeler olarak tanımlamıştık. Araştırma ekibinin sakin işletmeler konusunda Dünya literatürüne yeni olarak getirdiği 2 önemli kavram var. Birincisi büyümeme tercihi… Halbuki İtalyan literatüründe büyümeme durumu (stunted) kaynaklarlara bağlı bir zorunluluk olarak anlatılıyor, bu durum pek çok işletmenin büyümemeyi bilinçli olarak seçtiği gerçeğini yansıtmıyor. Bu durumda, bu bakış açısıyla bakıldığında, bir KOBİ sakin işletme olmuyor; çünkü KOBİ’lerin hedefi büyümek. İkinci getirdikleri yeni kavram ise ekolojik ve sosyal açıdan duyarlı olmaları. Büyümeme tercihlerinin sadece ticari kaygılarla değil, çevresel ve sosyal nedenlerle de veriliyor olması gerekiyor sakin olabilmek için… Sakin işletmelerin Türetim Ekonomisi ile iç içe girdikleri nokta da bu, çünkü Türetim Ekonomisi içindeki işletmelerin doğaya ve insana verdikleri zararı en aza indirmeleri, kendi aralarında dayanışma ağı ile döngüsel bir ekonomi kurarak sinerji oluşturmaları bekleniyor.

Bana sakin işletme kavramının neredeyse etik bir duruş gibi geldiğini söylüyorum, bunun üzerine Doç. Dr. Elif Yolbulan Okan diyor ki: “Sanırım 2014’de Gaziantep’te 19. Ulusal Pazarlama Kongresi’ndeydim, açılış konuşmasını Polaris’in sahibi Ahmet Ziylan yapıyordu, dediğine göre bütün bayilerine ayakkabılarını aynı fiyattan verirmiş, bir gün İstanbul’dan bir mağaza çok sıkı bir pazarlıkla daha düşük fiyata almış ayakkabılarını, bunun üzerine dönmüş fiyat farkını Anadolu’daki bütün diğer bayilerine iade etmiş. Bunu duyunca kendi dedem aklıma geldi. Dedem Mehmet Özesmi, Ödemiş’te tütün tüccarıymış, üreticilerden aldığı tütünü çok iyi bir fiyata satar ve beklediğinden çok kazanırsa, dönüp kar fazlasını çiftçilere dağıtırmış.

“Bu anlayışla bugün hangi işletme ayakta kalabilir ki?” diye sorduğumda Yolbulan Okan bu etik davranışların sosyo-kültürel tarihimizin bir parçası olduğunu ve Ahilik teşkilatı içindeki dayanışma geleneği içinde ekonomik olarak da sürdürülebilir olacaklarını söylüyor. Senem Göl Beşer ise sakin işletmelerin mevcut piyasa ortamında rekabet yerine işbirliği ile var olabileceklerini vurguluyor: “Siz Türetim Ekonomisi makalenizde Darwinist rekabet yerine Kropotkin’i ve işbirliğini koymuşsunuz, biz de Wallace ile kıyaslıyoruz. Sosyal Darwinist bakış açısı, hayatın, eğitimden ekonomiye her alanına sızmış. Wallace’ı kimse bilmiyor, o işbirliği var, üstelik örgütlü bir işbirliği var diyor ama biz çok az görüyoruz… Niye? Sistem onun bilinmesini istemiyor… işbirliğini konuşmuyoruz, hep rekabet ve büyüme konuşuyoruz.”

Bu bağlamda araştırma ekibi müşterek değerden ve bir değer zinciri oluşturmaktan bahsediyor. Konuya bu açıdan bakar isek, dedemin kar fazlasını çiftçilere dağıtmasını özgecil (altruistic) bir davranış olarak değil, müşterek değer oluşturmak ve dolayısıyla güven tesis ederek değer zincirini pekiştirmek şeklinde değerlendirebiliriz.

Yayınlayabilir miyiz diye ürktük!

Bir akademisyen olarak farklı fikirlerin ne kadar zor yayınlandığı bilinciyle soruyorum: “Siz bunu nasıl yayınlatmayı başardınız?” Senem Göl Beşer itiraf ediyor “Yayınlayabilir miyiz diye ürktük! Sonuçta sistemin desteklediği bir görüşü ifade eden bir makale olmadı, sisteme dair bir eleştiri yapıyorsunuz. Akademik ortamda büyümemek bir tercih, hem de “güzel bir tercih” demek hiç dile getirilmiyordu. Esamesi yoktu, endişemiz buydu… Basılmayabilirdi… Ama öte yandan sistem öyle tıkanmaya başladı ki, Harvard Business Review (HBR) bile küçük kalma üzerine makale yayınladı. O sistemin içinden bir dergi olarak bunu söylüyor, çünkü artık sistem tıkanmış durumda. Büyüdüğünüz zaman diğer firmalara yer kalmayacak diyor HBR. Hatta, Facebook da büyümesin, başka firmalar da büyümesin diyor. Yani, benzer şeyleri söylemeye başlıyoruz.”

● Devamı yarın

Tüm yazılarını göster