Türkiye ve GOÜ’ler: Büyüme dinamikleri karşılaştırması

Fatma MELEK PİYASA GÖZÜYLE fatma.melek@akbank.com

2002-2013 döneminde Türkiye ile gelişmekte olan ülkeler (GOÜ) arasında, kişi başı milli gelir, milli gelir büyümesi, ihracat pazar payları  karşılaştırmalı analiz edildiğinde; Türkiye’nin 2002-2007 döneminde kısmen düşük bazın da etkisiyle kişi başı milli gelirinin beş yılda 2.6 kat, dünyanın 1.6 kat; GOU’nün; 2.2 kat büyüdüğünü görmekteyiz. Türkiye daha iyi performans göstermiş. Reel büyümeler karşılaştırıldığında Türkiye 2002-2007 döneminde ortalamada : %6.8; Dünya: %4.5; Çin hariç GOÜ: %5.3 büyümüş. 

2007 finansal kriz ve sonrası dönemde ise Türkiye’de enflasyon ve milli gelir büyümesinin oynaklığı, GOÜ’lere göre belirgin bir artış gösterdi. 2009’da %4.8 daralmanın ardından 2010-2011 ortalama: %9 büyüme; 2012-2013 ortalama: %3 büyüme. Diğer GOÜ’ler daha dengeli bir performans göstermiş. Türkiye’de 2008’den itibaren kişi başı milli gelirdeki artış %17; Dünya: %20. Bu dönemde diğer GOÜ’ler özellikle Asya olmak üzere- belirgin ayrıştı; %64 artış.

Bu farklılıkta dış ticaret yapısı ön plana çıkıyor. Türkiye’nin ihracatının milli gelire oranı %19. Halbuki kişi başı milli geliri 18 bin -22 bin $ üstü civarındaki ülkelerin dışa açıklığı çok daha yüksek.

İhracat/milli gelir: Çek Cumhuriyeti: %80; Güney Kore: %48; Portekiz: %27.

Ayrıca Türkiye ihracatının dünya ticaretindeki payı %0.8; 2002-2007’de dünya pazar payında %50’lik bir artış sağlanmasına rağmen, bu tarihten itibaren yatay bir seyir var.

20bin $ ve üstü kişi başı milli gelire karşılık gelen ihracat/milli gelir oranına yakınsayabilmek için dahi (ihracat/milli gelir: %25) Türkiye’nin dünya ticaretindeki payını %0.8’den %1.5’e çıkarması gerekiyor (yaklaşık %90 artış). Bunun önümüzdeki 10 yılda yapılabilmesi için gerekli yıllık ortalama ihracat büyümesinin %12 olması gerekiyor.  

Bu ihracat büyümesini yakalayabilmek için ihracata yönelik sürekli yeni yatırım gerekiyor. Türkiye’nin toplam yatırım/milli gelir oranı %20 - Tasarruf oranı ise %12.6. Bu aradaki fark, belirgin bir yurt dışı finansman ihtiyacına, dolayısıyla cari işlemler açığına denk düşüyor. 

Ancak, global likidite koşullarının daha sıkılaştığı bir ortamda, göreli yüksek cari işlemler açığı veren ülkelere yönelik yatırımcı muhafazarkarlığı da artmış durumda.

Türkiye 2013 için %7.5’un üstünde öngördüğümüz cari açığın milli gelire oranını düşürmek zorunda. Tasarruflar da kısa vadede belirgin bir şekilde artmayacağından Türkiye yatırım oranını da düşürmek durumunda. Bu da daha düşük potansiyel büyüme oranına işaret ediyor. 

Tüm bu resimden çıkartacağımız sonuç; daha dengeli bir yatırım-tüketim kompozisyonu; yatırımların verimli tahsisi; dış ticaret yapısında belirgin bir değişikliğin gerekli olduğu. Örneğin; 20 bin $ ve üstü milli gelire sahip ülkelerde makine ve ulaşım araçlarının payı:%40+; Türkiye: %25.

Tüm yazılarını göster