Vergi incelemesinde süre sorunu

Vergi incelemesi, hiç şüphesiz vergi idaresi açısından en önemli denetim araçlarından biri. Etkin bir vergi denetimi, mükelleflerin vergiye uyumu ve verginin tabi olduğu anayasal ilkelerin hayata geçmesi bakımından oldukça mühim.

Vergi incelemesi, hiç şüphesiz vergi idaresi açısından en önemli denetim araçlarından biri. Etkin bir vergi denetimi, mükelleflerin vergiye uyumu ve verginin tabi olduğu anayasal ilkelerin hayata geçmesi bakımından oldukça mühim.

Bu önemli denetim aracının tabi olduğu sınırlar ve işleyişi zaman zaman çeşitli yönleriyle tartışma konusu olmaktadır. Bu anlamda, vergi incelemesinin süresinde bitirilmemesi ve bunun tarhiyata hukuki etkisinin ne olacağı sorusu sıklıkla öne çıkan bir konu.

Yasal düzenleme

 Vergi incelemesinde süre konusu, incelemenin türüne göre Vergi Usul Kanunu’nda ele alınmaktadır. Buna göre, incelemenin, tam inceleme yapılması halinde en fazla bir yıl, sınırlı inceleme yapılması halinde en fazla altı ay, katma değer vergisi iade incelemelerinde ise en fazla üç ay içinde bitirilmesi esastır. Bu süreler içinde incelemenin bitirilememesi halinde ek süre talep edilebilir. Tam ve sınırlı incelemelerde altı ayı, katma değer vergisi iade incelemelerinde ise iki ayı geçmemek üzere ek süre verilebilir. (m.140/6)

Danıştay yaklaşımı

Vergi incelemesinin süresinde bitirilmemesi ve bunun hukuki etkisi, mükellefler tarafından açılan davalarda haklı bir argüman olarak ileri sürülmektedir. Konuyla ilgili görülen çeşitli uyuşmazlıklarda Danıştay yaklaşımı eleştiriye açık bir görünüm taşımaktadır.

Bu konuda bazı örnekler şu şekildedir; Davacı şirket temsilcisinin isteği üzerine incelemenin denetim elamanının çalışma yerinde yapıldığı, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 140. maddesinde düzenlenen sürelerin düzenleyici olduğu, belirtilen süreler içerisinde incelemenin sonuçlandırılmamasının tarhiyatı kusurlandırmayacağı belirtilerek, incelemenin süresi içerisinde mükellef kurumun iş yerinde tamamlanmadığına dair usule ilişkin itirazların reddine yönelik karar onanmıştır.

(Danıştay 7.Daire, E.2018/789, K.2021/4723) İlk Derece Mahkemesi kararında, Vergi Usul Kanunu’nun 140(1)-6 maddesindeki süre sınırları belirtilmiş ve ilgili birimlerin vergi incelemesinin öngörülen süreler içerisinde bitirilmesi için gerekli tedbirleri alma yükümlülüğünde oldukları hüküm altına alınmasına karşın iade talebinin uzunca bir süredir karşılanmadığı, bu durumun hukuki belirlilik ve öngörülebilirlik ilkelerine aykırılık oluşturduğu gerekçesiyle dava konusu işlem iptal edilmiştir.

Konuyu inceleyen Danıştay dairesi, Yönetmelik’in “İnceleme Süresi” başlıklı  23.  maddesi dikkate alındığında, inceleme süresinin idarenin iç işleyişine ilişkin olduğu anlaşıldığından vergi incelemesinin öngörülen süre içinde tamamlanmamasının tek başına iptal sebebi olarak kabul edilemeyeceği neticesine varmış, kararda sonucu itibarıyla hukuka aykırılık olmadığı sonucuna ulaşmıştır. (Danıştay 3. Daire, E. 2023/3417, K. 2023/3999)

Sürelerin tasniflenmesi

Hukukun her alanında olduğu gibi vergi hukukunda da süreler bir hakkın kullanılması yahut kaybedilmesinde önemli bir yere sahiptir. Niteliği, amacı ve işlevinden hareketle de çeşitli şekillerde sınıflandırılmaktadırlar. Anlaşılmaktadır ki Danıştay güncel kararıyla kanunda belirtilen yasal süreye düzenleyici veya iç işlem mahiyeti atfetmektedir. Vergi hukukunda sürelerin sınıflandırılmasına ilişkin kuramsal açıklamalar bu yazının kapsamı dışındadır. Bununla birlikte, kanunla belirlenen bir süreye iç işleyiş yahut düzenleyici nitelik atfı verginin yasallığı ilkesi, anayasal ilkeler ve ölçülülük tartışmalarını kaçınılmaz biçimde gündeme getirir. Söz konusu kararlar, bu yönüyle tartışmaya açıktır.

Tüm yazılarını göster