Son yıllarda dünyada olduğu gibi ülkemizde de gün geçtikçe hak ettiği önemi kazanan ve hemen her alanda karşımıza çıkan sürdürülebilirlik kavramı, kurumların uzun vadeli başarısı için belirleyici bir faktör hâline gelmektedir. Kurumlar; ayakta kalabilmek, yarınlarda var olabilmek ve büyümek için sürdürülebilirlik üzerine odaklanmalılar.
Kurumlar, amaç odaklı kültür yapılarıdır. Kurumların sürdürülebilirlik kavramını, Yetenek, Çevre ve Toplum sürdürülebilirliği olarak ele almaları gerektiğini düşünüyorum.
Teknolojinin gelişmesi, maliyetlerin artması, yeni veya değişen yasal düzenlemeler, çevresel ve toplumsal konulara olan duyarlılık gibi unsurların etkisiyle artık kurumlar, sürdürülebilirlik anlayışı doğrultusunda hareket etmeye yönelmekte, yönlendirilmektedir. Bu doğrultuda kurumların sürdürülebilir odaklı dönüşüm yaklaşımını benimsemelerinde insan kaynakları ekiplerinin bu dönüşümü kolaylaştırıcı ve destekleyici bir role sahip olmaları da son derece önemlidir. Buna en güzel örnek de İnsan kaynakları departmanlarının dönüşüme önce kendi bölüm isimlerinin değişiminden başladığıdır. İnsan kaynakları yerine artık birçok kurumda İnsan ve Kültür olarak adlandırılmaktadır.
Peki insan kaynakları ekipleri kurumlarda sürdürülebilir odaklı dönüşümü nasıl sağlayabilirler? İlk adımın, sürdürülebilir bir kurumsal kültür yaratmak olduğuna inanıyorum. Adaylık aşamasından başlayarak çalışan deneyimine önem vermek, çalışanların mutluluk ve motivasyonlarını, çalışanların kararlara katılımını teşvik etmek, kariyer gelişimlerini desteklemek, dijitalleşme ile süreçleri yeniden yapılandırmak, şeffaf, açık iletişim ve adil yönetim sistemleri kurgulamak, kurumsal kültürün temellerini oluşturuyor. Gerek mevcut çalışanlar ve yeteneklerin gerekse yeni ve yetenekli çalışanların kurumda bağlılıklarını sağlamanın tüm bu adımların tamamlanması ile gerçekleştiğini düşünüyorum. Yapılan araştırmalar incelendiğinde, bağlılığı yüksek çalışanların, kurumun gerek ticari gerekse kültür odaklı sürdürülebilirliğine çok büyük katkı sağladığını belirtmek isterim.
Diğer yandan kurum kültürünü sürdürülebilir kılmak için iş bilgisi ve kurumsal hafızanın sürdürülebilirliğini sağlamanın çok değerli olduğunu düşünüyorum. Bunun için de en önemli araç dijitalleşme. Gerek iş ile ilgili teknik ve kritik bilgilerin sisteme aktarılması gerekse deneyimli çalışanların deneyim katkılarının sisteme entegre edilmesi gerekiyor.
sisteme entegre edilmesi gerekiyor. Çevre ile ilgili sürdürülebilirlik ve kaynakların verimli kullanılması, gerek bireysel gerekse kurumsal bir sorumluluk. Özellikle kurumlar artık çevre ile ilgili sürdürülebilirliğe ‘’mış’’ gibi yapmak yerine çok daha gerçekçi, amacına uygun, hayatın içinden çözümlerle katkı sağlıyorlar veya sağlamak zorundalar.
İnsan Kaynakları ekipleri, çevresel konular ve kaynak kullanımının daha verimli hâle getirilmesi gibi konularda çalışanlar için eğitim programları düzenleyerek farkındalığın artmasını hedefliyorlar. Bu eğitimler kurumun çevresel sorumluluklarını çalışanlarına aktarmada yardımcı olacağı gibi daha sürdürülebilir iş süreçleri hakkında bilgi sahibi olmalarını da sağlayacaktır. Kurumlar, iş yerinde enerji tasarrufu, atık azaltma ve çevre dostu uygulamalar konusunda çalışanların dikkatini çekerek, çalışanların katılımını sağlayarak hem kurum hem de Toplum ’un farkındalığını arttırarak sürdürülebilirliğe katkı sağlıyorlar.
İşe alım süreçlerinde dahi artık yeni jenerasyonlar kurumun sürdürülebilirlik politikalarını merak ediyor, öğrenmek istiyor ve o kurumda çalışıp çalışmayacağına kurumun sürdürülebilirlik yaklaşımına göre karar veriyorlar.
Sürdürülebilirlik, dünyanın geleceği için kritik bir rol oynamaktadır. Kurumlarda ise bu kritik rolün, insan ve kültür ekiplerinin yoğun çalışması ve katkı sağlaması ile gerçekleşeceğine inanıyorum. Cumhuriyetimizin 100. Yılı kutlu olsun. Bir lider ki yüz yıl önce tarih yazmış, bir ülkenin nasıl var olacağını, bağımsız ve sürdürülebilir olacağının en güzel örneğini bizlere göstermiştir. Yaşasın Cumhuriyet…