ATM’lerin ortak kullanımında komisyon sorunu
İlhan SUNGUR
Bu aralar, banka yöneticilerinin, Murphy yasalarından “hayatta hiçbir iyilik cezasız kalmaz” kuralını andıklarını düşünüyorum. Yaptıkları iyi bir girişimin kamuoyunda bu kadar kötü algılandığı başka bir örnek oldu mu hatırlamıyorum doğrusu. En az 10 yıldır zaman zaman dile getirilen, ülkemizdeki tüm ATM’lerin bütün kartlara açık olması hayali nihayet gerçekleştirildi ve kamuoyuna gururla duyuruldu. Banka kartları sektörü için gerçekten önemli bir aşama gerçekleştirildi. Fakat alınan işlem komisyonlarının ön plana çıkmasıyla, bankaların kendilerine yeni gelir kaynakları yaratma çabasından ibaret bir girişim değerlendirmesiyle yüz yüze geliverdi. Kart hamillerine getirilen geniş ATM ağına sahip oluverme avantajı bir kenara bırakılıverdi. Tüketici dernekleri, emekçi haklarını koruyan sendikalardan çok daha cevval bir şekilde bu konuda savaşıyor. Takdir etmek lazım. Bankacılar ise “Bedava hizmet verilemez, elbette her hizmetin bir bedeli olacak!” diye uygulamalarını savunuyorlar. Kimin ne kadar haklı olduğunu anlamak için bu uygulamayı biraz daha detaylı analiz etmek gerekiyor.
Tarihsel gelişim
Tüm ATM’lerin ortak kullanılmadığı dönemde, bankalar üç gruba ayrılmıştı. Bir grup Altın Nokta altında toplanmıştı, görece büyük bankalardı. Karşılarında da küçük ve orta ölçekli bankaların oluşturduğu Ortak Nokta grubu vardı. Üçüncü grup ise hiçbir grupta yer almayan, ATM’lerini prensip olarak paylaşıma açmayan İş Bankası ve Ziraat Bankası gibi bankalardı. ATM’lerin paylaşımında asıl problemin, banka kartları cephesinde çıktığını özellikle belirtelim. Kredi kartlarında kimse cimrilik yapmıyordu.
Banka kartlarında sorun çıkmasının nedeni ise banka kartlarının arkasında bir mevduat hesabı olması. Banka kartları sadece vadesiz mevduat hesabı olan müşterilere veriliyor. Kredi kartları için ise hesap zorunluluğu bulunmuyor. Vadesiz tasarruf mevduatı bankalar için stratejik öneme sahip bir ürün. Bankalar, mevduat müşterisini kaptırmamak adına ATM’lerinde banka kartlarının kullanımına, özel anlaşmalar dışında, izin vermediler.
En büyük sıkıntıyı da orta ve küçük ölçekli bankalar çekiyordu. Her birinin ATM sayısı sınırlı olduğundan, binlerce ATM sahibi olan büyükler karşısında rekabet şansları kalmıyordu. O nedenle paylaşım onlar için hayati bir zorunluluktu. Ortak nokta bu nedenle kurulmuştu.
Sorunlarını da önemli ölçüde halletmişti, çünkü küçükler bir araya geldiklerinde büyük bir ATM havuzu ortaya çıkıverdi ve küçük bankalar da büyükler kadar yaygın bir ATM şebekesinden hizmet alır hale geliverdiler. Bu durum büyüklerin küçüklere karşı elde tuttukları donanımdaki rekabet üstünlüğünü de ortadan kaldırmıştı. Gerek Ortak Nokta gerekse Altın Nokta grupları kendi içlerinde başka banka ATM’lerinden para çekilmesi halinde ATM’si kullanılan bankaya, kartı ihraç eden banka tarafından komisyon ödenmesi prensibini uyguluyorlardı.
Bunun anlaşılır bir nedeni vardı; çok sayıda ATM sahibi banka daha az sayıda ATM sahibi bankaya ATM yatırımlarından yararlanma hakkını tanıyorsa, doğal olarak bu yatırıma da yararlandığı oranda katılmasını talep edecekti. Zaten bankalar baştan beri akreditiflerde, para transferlerinde olduğu gibi, birbirlerine verdikleri her hizmet için komisyon alırlardı. Komisyon bu nedenle “bankalar arasında” bir komisyon olarak ortaya çıktı.
Bankalar bu komisyonu müşteriye yansıtıp yansıtmamak konusunda kararlarını kendileri veriyordu. Bankaların tümü, kredi kartı ile çekilen nakit avanslar nedeniyle müşteri hesaplarına komisyon yansıtmakta hiç tereddüt etmediler. Müşteriler de bunu banka kaynağını kullanmanın bedeli olarak itirazsız kabullendiler. Ancak banka kartları konusunda bu ücretleri yansıtmada o kadar rahat değillerdi, çünkü müşteri banka kaynağını kullanmıyor, kendi parasını çekiyordu. Kendi parasını çeken kişiye, kendi parasını çektiği için ücret tahakkuk ettirmek o kadar kolay değildi. Nitekim bir çok banka bu komisyonu müşterisine yansıtmadı, kendi giderlerinden karşıladı.
Paylaşımın tüm banka ve ATM’leri kapsamına alması
Kısıtlamaların getirdiği rekabet üstünlüğünün ortadan kalktığı günümüzde, uygulama esasları da aynı olan bankaların ATM’lerini tümüyle birbirlerinin kullanımına açmaları beklenen bir şeydi. Bu kilidi açan anahtar ise, işlemler için ATM’si kullanılan bankaya, menfaatler dengesinin korunması için ödenen ücret oldu. Bankalar arasında yapılan işlemlerin karşılıklı ücretlendirilmesi, ATM’lere büyük yatırım yapmış olan bankaların menfaatini veya haklarını koruyor, onların ATM’lerinden daha fazla işlem yapılacağı için alacakları komisyon ile ödeyecekleri komisyon arasında lehlerine net bir fark olacağından, yatırımlarından ek gelir elde etme olanağını sağlamış oluyor. Az ATM’si olan bankaları düşünürsek, onların kartları daha çok diğer ATM’lerde çalışacağından ödedikleri ücretler tahsil ettikleri ücretlerden fazla olacak, yararlandıkları hizmet için net bir bedel ödemiş olacaklar.
Komisyon alımı
Peki, bankalar ATM yatırımlarını müşterilerine daha önce yansıtıyor muydu? Elbette hayır. ATM yatırımlarını yaparken, bunu banka kartları ile kullanacak olan kendi müşterisine ödetmeyi değil, bu yatırımın sağlayacağı verim artışına güveniyorlardı. Başka kartlara verilen hizmetlerden alınan ek ücretler ise yatırımın geri dönüş süresini kısaltan ek gelirler olarak değerlendirildi.
Peki, şimdi hiç ATM yatırımı yapmamış veya çok az yapmış bankalar, yatırım yapsa bu ATM’ler için ödeyeceği bedelleri neden müşterisine, üzerine kar da koyarak yansıtıyor? Neden bunu uzun döneme yayılmış bir ATM yatırımı harcaması olarak değerlendirmiyor? Kendisi ATM yatırımı yapsaydı bu bedelleri peşin olarak ödeyecek ve hesap sahibi kart hamillerine yansıtamayacaktı. Şimdi hangi gerekçeyle yansıtıyor? Yansıtmakla kalmayıp doğrudan gelir kaynağı olarak kullanıyor?
Tüm bankalar eşit sayıda ATM’ye sahip olsa ve hepsi de dengeli bir şekilde kullanılsa, karşılıklı olarak alınan ve verilen ücretler eşit olacağından kimse birbirlerinden net gelir elde edemeyecekti. Bu durumda böyle bir ücret alışverişinin anlamı kalmayacağından, bankalar birbirlerinin ATM’lerini ücretsiz kullanacaklar, kullandıracaklar, böylece kart kullanıcılarına yansıtılacak ekstra bir gider de söz konusu olmayacaktı. Bu konuda bir eşitsizlik olduğundan, ücret, ATM’lere fazla yatırım yapmış olan bankaların haklarını korumak açısından dengeleyici bir göreve sahip. Bu ücretin kart hamillerine yansıtılmasının etik olup olmadığına bir de bu yönden bakmak gerek. Siz hem yeterli ATM yatırımı yapmayacaksınız, hem de bu hizmeti hazır ATM yatırımlarından alıp, bedelini birkaç katıyla kart hamillerine ödeteceksiniz. Kart hamilleriniz size vadesiz mevduat yatırırken bir kabahat mi işliyorlar ki onları cezalandırıyorsunuz?
Komisyonların müşteriye yansıtılmasında parametreler
Hakkaniyet bankalar arasında ATM kullanımının ücretlendirilmesini gerektiriyor. Ancak uygulamada görüyoruz ki, kart veren bankalar, ATM sahibi olan bankalara ödedikleri ücreti kart hamili müşterilerine yansıtma konusunda çok farklı politikalara sahipler. Bankaların birbirlerine ödeyeceği kullanım ücretleri sabit olduğu halde, bu ücretlerin kart hamiline yansıtılması hususunda tam bir serbestlik bulunmaktadır. Bu noktada bankalar ayrışmaya başlıyor.
Eğer bir banka, kart hamili müşterilerinin başka banka ATM’lerini kullanmasını istemiyorsa, başka banka ATM’sini kullanma ücretini müşterisine yüksek yansıtacaktır. Kendi ATM’lerinin kullanımı beklenen verimliliğe ulaşmamış bir banka bu yöntemi tercih edebilir. Önce kendi kart hamillerinin başka banka ATM’lerini kullanmaktan caydıracak, diğer bankaların müşterilerinin kendi ATM’lerini kullanmasını sağlayıp, ATM’lerini yüksek kapasitede ve yüksek verimlilikle çalıştırmayı amaçlayacaktır.
Eğer bir banka, kart hamili müşterilerinin başka banka ATM’lerini kullanmasını teşvik etmek istiyorsa, başka banka ATM’sini kullanma ücretini müşterisine düşük yansıtacak, hatta hiç yansıtmayacaktır. Bu banka, ATM yatırımı yapmaktansa ücretini ödeyerek hizmeti almayı, bir anlamda ATM hizmetini dış kaynak kullanım yöntemiyle (outsource) çözmeyi tercih ediyor demektir. Veya ATM’leri tam kapasite çalışıyordur ama müşterileri bekleme sürelerinden şikâyetçi olmaya başlamıştır, diğer ATM’lere yönlendirme ihtiyacı vardır. Diğer ATM’leri kullanım ücretini kar marjı koymaksızın aynen yansıtacak ya da masrafı kendisi üstlenecek, müşterisini koruyacaktır.
Nasıl yaklaşılmalı?
Bence sorun, “bedava hizmet yok” anlayışı arkasında müşterilerden ekstra ücret/komisyon tahsil etmekte yatıyor. Bir kart hamilinizin, başka banka ATM’sini kullandığı için o bankaya ödediğiniz ücreti müşterinize yansıtmayı, müşterinize izah edebilirsiniz. Ancak bu ücreti müşterinize ikiye üçe katlayarak yansıtmayı izah edemezsiniz. Bedava karşılıksız hizmet yok söylemi sizi burada kurtarmaz. Çünkü müşteri aldığı hizmetin karşılığını size zaten vadesiz mevduat olarak önceden yatırdı. Vadesiz mevduatın bankacılar için değeri ortada. Vadesiz mevduat artışı, bankaların kaynak maliyetini düşürüyor, düşen kaynak maliyeti, faizleri daha rekabetçi seviyelere çekiyor. Yani, size en değerli kaynağı yaratmış olan vadesiz mevduat müşterisine, hesabından başka banka ATM’si aracılığıyla para çekti diye ceza uyguluyorsunuz? ATM’ler bankalar için maliyet düşürücü bir ürün, böyle bir, müşteri için nasıl ek masraf kaynağı olur? Kaldı ki ATM’lerin ve banka kartlarının yaygınlığı ve ulaşılabilirliği arttıkça, vadesiz mevduatta para tutma oranı da yükseliyor.
Başka hizmetlerden de komisyon alabilirsiniz…
Eğer verdiğiniz hizmetin kaynağını, müşterinizin size yatırdığı vadesiz mevduat olarak görmezseniz, kendi ATM’nizden, hatta gişelerinizden bile ödeme yaptığınızda işlem komisyonu kesebilir hale gelirsiniz. Başka banka ATM’lerinin kullanımı bahanesine bağlamanız da gerekmiyor. Komisyon almak veya ücret tahakkuk ettirmek istediğinizde, belediyelerin veya maliyecilerin yaratıcılığını gösterip, pek çok alandan komisyon/ücret almaya başlayabilirsiniz
Komisyonlar cüzi mi?
Bankalarımız, alınan ücretlerin 3-4 lira gibi küçük miktarlar olduğunu savunabilir. Ancak yaygın ATM ve banka kartı ağının en önemli etkisi, insanları para taşımaktan vazgeçirmesidir. Müşteri gerek duyduğu parayı en yakın ATM’den ihtiyacı kadar çekecektir. Bu miktarlarda genellikle büyük değildir. 10-50 lira arası işlemler oldukça yoğundur. Büyük ödemeler için ATM’lerden para çekmeye gerek yok, bu ödemeler günümüzde internet üzerinden gerçekleştiriliyor veya kendi bankanızın ATM’sinden havale yapabiliyorsunuz. 10 lira çeken müşteriden 4 lira komisyon alırsanız yüzde 40-50 lira çekenden 4 lira alırsanız yüzde 8 işlem komisyonu tahsil etmiş olursunuz. Bu oranları kim savunabilir.
Yasal durum nedir?
Devletin ana görevlerinden biri, sistemin sürekliliği için çatışan çıkarları birbirlerini yok etmeyecek şekilde dengelemektir. Banka kartları konusunda Devlet bu görevini, 5464 sayılı Kredi Kartları ve Banka Kartları Yasası‘nı çıkartmak suretiyle önemli ölçüde yerine getirmiştir.
Kart hamillerinden talep edilecek ücret ve komisyon masrafları konusunda yasa, 24/4 maddesinde “Kart hamilinin yaptığı işlemler nedeniyle, sözleşmede yer almayan faiz, komisyon veya masraf gibi adlar altında hiçbir şekil ve surette ödeme talep edilemez ve kart hamilinin hesabından kesinti yapılamaz” şeklinde bir düzenleme yaparak, kart hizmeti sunan kuruluşların sözleşmelerde göstermedikleri sürece her hangi bir ücret tahsil edemeyeceklerini hükme bağlamıştır. Bu hükümle, müşterilerin, alacakları hizmete ilişkin olarak ne gibi yükümlülükler altına gireceği hususunda önceden bilgi sahibi olması, herhangi bir sürprizle karşı karşıya kalmaması amaçlanmıştır.
Bu durumda bankalarımızın yapması gereken, sözleşmelere bu konuda açık bir madde koymak, başka banka ATM’lerinin kullanılması halinde alacakları komisyonu sözleşme maddesinde açıkça göstermek, oransal bir ücret ise oranı, maktu bir ücret ise ücret tutarını göstermektir. Kapalı ve yuvarlak geçilmiş maddeler bankaları koruyamaz. Kart ücretleri konusundaki yargının yerleşik hale gelmiş kararları açıktır. Ücret sözleşmede açıkça yer almıyorsa tahsil edilememektedir.
Beklenen
Bankaların ATM’leri tüm kart kullanıcılarına açmış olmaları son derece isabetli bir karardı ve beklentilere uygundu. Aksini kamuoyuna açıklamak mümkün olmuyordu. Yurtdışından gelen herhangi biri elindeki banka kartı ile istediği ATM’den para çekebilirken aynı karta sahip yurttaşımız sınırlamalar ve yasaklamalarla karşı karşıya idi.
Ancak komisyon uygulaması konusunda yaşanan tutarsızlıklar ve keyfilik kamuoyunun bu olaya tepki göstermesi sonucunu doğurdu. Üstelik de bankalar bu komisyonu savunmak hususunda maalesef çok zayıf argümanlara sahip. Bu olay, çok daha haklı oldukları kart ücretleri konusunda bile ciddi şekilde hırpalanan bankacılık imajını daha derinden yaralayabilecektir.
Kimseye ek bir maliyet getirmeyecek olan, aksine bankalarda verimlilik artışı yaratacak olan bu paylaşım nedeniyle mevduat sahiplerinin, komisyon mükellefiyeti ilecezalandırılmasını anlamakta zorlanıyoruz. Kamu otoritelerini
bu konuda göreve davet etmek, şüphesiz sistemi n mantığına ters bir tutumdur, ancak banka yöneticilerinden de nalıncı keseri anlayışını terk ederek biraz daha sorumlu ve bir tutum içinde olmalarını beklemek kamuoyunun hakkıdır. Bu niteliklere sahip yöneticilere sahip olduğumuzu biliyoruz.