Birinci Beş Yıllık Sanayi Planı ışığında devletçilik anlayışının yansımaları
Birinci Beş Yıllık Sanayi Planı, temel tüketim maddelerinin yurtiçinde üretilmesini öngören ithal ikameci bir anlayışla hazırlanır. Planda özellikle üç beyazlar (un, şeker ve pamuk) ve üç siyahlar (petrol, kömür ve demir) üretimine ağırlık verilmesi hedeflenir. Birinci Beş Yıllık Sanayi Planı’nda öngörülen yatırımların finansmanı için İş Bankası ve Sümerbank görevlendirilir.
Atatürk’ün İzmir İktisat Kongresi’nde dile getirdiği “İktisadi bağımsızlık” olmadan siyasi bağımsızlığın korunamayacağı fikri, yeni devletin iktisadi bağımsızlığı da siyasi bağımsızlık kadar çetin bir şekilde savunacağının ilk işaretiydi. Milli sanayinin kurulması ve mümkün olan en üst seviyede milli kaynaklarla finanse edilmesi cumhuriyet hükümetinin önceliği idi. Fabrikaların kurulması kadar, hammaddenin, insan gücünün ve finansmanın sağlanması gereği, devletin iktisadi sahada kurumsallaşmayı sağlayacak adımları atmasına sebep oldu.
Planlı dönem
Dönem 1929 Buhranı’nın en güçlü hissedildiği dönemdi. Zamanın ruhu ve dönemin şartları “Devletçi” modeli dayatıyordu. Türkiye’de devletçilik ve sanayi sektöründe uygulanan planlama modeli, 1929 yılında Ali İktisat Meclisi’ne bir iktisadi rapor hazırlama görevinin verilmesiyle başladı.
Dönemin İktisat Vekili’nin başkanlığında başlatılan komisyon çalışmaları sonradan İktisat Vekaleti’ne aktarıldı ve özellikle ağırlıklı olarak dokuma, kağıt ve demir-çelik sektörlerini içeren “İktisadi Vaziyetimize Dair Rapor” yazıldı. 1929 Buhranı sonrası dünya ekonomisinin genelinde devlet müdahalesini gerekli kılan planlama deneyimleri yaşanıyordu. Bu süreçte buhrandan neredeyse hiç etkilenmeyen Sovyetler Birliği, başarıyla uyguladığı planlamayla dikkat çekiyordu.
Türkiye’de planlı sanayileşme anlayışının hayata geçirilmesine karar verildiğinde Sovyet uzmanların görüşlerine başvuruldu. İsmet İnönü, 1930’lu yıllarda sanayileşmenin planlama yolu ile gerçekleştirilmesinde Sovyetler Birliği’nin rolünü şu sözleriyle belirtir: “Plan meselesini, 1932’de Rusya’ya yaptığım seyahatin başlıca hedeflerinden biri olarak düşünmüşümdür.
İktisadi buhran devreleri, bizim plan hususundaki görüşümüzü ve ihtiyacımızı meydana çıkaran önemli seneler olmuştur. Ruslar planın malî kaynaklarını nasıl buluyorlar, şimdiye kadar plandan ne gibi neticeler almışlardır, bugünkü durumları nedir, kendi ihtiyacımıza ve halimize göre çıkaracağımız neticeler ve tedbirler ne olabilir? Rusya seyahatinde başlıca hedefim bunları keşfetmeye çalışmak olmuştur.”
Sovyetlerden ve ABD’den görüş alındı
Ağırlıklı olarak akademisyenlerden oluşan Sovyet heyeti, 1932 yılında Türkiye’ye gelir ve çeşitli illerde farklı sanayi sektörleri üzerine incelemeler yapar. Tüm bu incelemelerin sonucunda “Türkiye’de Pamuk, Keten, Kendir, Kenevir, Kimya, Demir Sanayisi” başlıklı bir rapor kaleme alan Sovyet uzmanlar, Türkiye’ye bir sanayi projeleri dizisi önerir.
Türk hükümeti yalnızca Sovyet uzmanlarla yetinmez Türkiye’nin ekonomik bir tetkikinin yapılması için New York merkezli bir şirketle anlaşma yaparak bir de ABD’li uzmanların görüşü alınır. Türkiye’ye Haziran 1933 tarihinde gelen ABD’li uzmanlar geniş kapsamlı raporlarını ancak Mayıs 1934 tarihinde tamamlarlar.
Sovyet ve ABD’li uzmanların hazırladıkları raporlarla ilgili çalışmalar ve raporların bizatihi kendileri, devletçilik ve plan fikrinin oluşması ile ilgili süreçte bir birikim oluşturur. İktisat Vekaleti, 1933 yılında, “Sınai Tesisat ve İşletme ve Vekalet Teşkilatına İlaveler Hakkında Raporlar” başlıklı belgeyi hükümete sunar.
Sonradan, Birinci Beş Yıllık Sanayi Planı olarak anılacak olan bu belge, genç cumhuriyetin sanayileşmesinin temel ilkelerini belirlemektedir. 1932 yılında hazırlanan, 9 Ocak 1934’de onaylanarak 17 Nisan 1934’te yürürlüğe giren Birinci Beş Yıllık Sanayi Planı tarım ve hizmet sektörlerini kapsamamaktadır. Cumhuriyet hükümetinin ilk hedefi sanayinin kurulmasıdır.
3 beyaz 3 siyah
Birinci Beş Yıllık Sanayi Planı, temel tüketim maddelerinin yurtiçinde üretilmesini öngören ithal ikameci bir anlayışla hazırlanır. Planda özellikle üç beyazlar (un, şeker ve pamuk) ve üç siyahlar (petrol, kömür ve demir) üretimine ağırlık verilmesi hedeflenir. Birinci Beş Yıllık Sanayi Planı’nda öngörülen yatırımların finansmanı için İş Bankası ve Sümerbank görevlendirilir.
Sanayileşmenin kamu finansman ayağını oluşturan kuruluşlardan 3 Haziran 1933 tarih ve 2262 sayılı kanunla kurulan ve ana amacı Birinci Beş Yıllık Sanayi Planı’nın uygulamasını sağlamak olan Sümerbank’ın Genel Müdürü Nurullah Esat Sümer, 1936 yılında sanayileşmek için planlamanın önemini şu şekilde vurgular: “Türkiye’nin fiili ve açık bir hedef olarak endüstrileşme hareketi, devletin yüksek otoritesinin millet ekonomisine müdahalesi ile başlar.
Bu müdahalenin mevzuu, Türkiye’de ana sanayiyi devlet eliyle kurmak ve Türkiye’yi hava gibi, su gibi ve güneş gibi artık ihmal edilemez birer ihtiyaç halini almış olan ana sanayi branşlarında muhtar bir hâle getirmekten ibarettir.”
Planın dikkat çeken ilkeleri
Birinci Beş Yıllık Sanayi Planı iki kısımdan oluşur; birinci kısımda kurulması kararlaştırılan sanayi tesisleri, ikinci kısımda İktisat Vekaleti teşkilat kanununda düzenleme önerileri yer alır. İktisadi açıdan kurumsallaşmayı sağlayan süreç böylece başlar.
Birinci Beş Yıllık Sanayi Planı’nda, kurulması öngörülen ve büyük ölçüde gerçekleştirilen dokuma, maden, selüloz, kimya ve seramik sanayilerinde temel strateji devlet işletmeciliği ile özel teşebbüsün bir arada ekonomik faaliyette bulunmasıdır.
Temel hammaddeleri yurt içinde üretilen veya üretilecek olan sınaî tesislere, büyük sermaye ve ileri teknoloji gerektiren projelere ve kuruluş kapasitelerinin iç tüketimi karşılayacak düzeyde tutulmasına öncelik verilir.
Yatırım kararlarının proje bazında ele alındığı planda “en az maliyet ilkesi”, “geri kalmış bölgelerin geliştirilmesi ilkesi” ve “milli savunma gereklerine uygunluk ilkesi” kurulacak tesislerin kapasite ve yer seçimi kararlarında etkili olur. Bu plan sayesinde “devletçilik” uygulanabilir bir iktisat modeli olarak kurumlaşır. Öz kaynaklar ve kontrollü dış kredilerin devlet elinde daha etkin olduğu görülür. “Kamu sektörü” ve “özel sektör” gibi iki temel sektörel ayırım getirilerek karma ekonominin temeli atılır.
Planlama sürecinde ekonomide bir dizi millileştirme gerçekleştirilir ve başarılı sonuçlar alınarak ekonominin yabancı unsurlara yapısal bağımlılığı minimize edilir. Planın bağımsız karakteri sayesinde ekonominin dışa bağımlılığı hızla azaltılır ve teknik eğitime yönelik çalışmalarla insan gücü yetiştirmede bir başarı sağlanır.
100 milyon liralık yatırım
Birinci Beş Yıllık Sanayi Planı’nın tamamıyla uygulanması 1934-1948 yılları arasına yayılır. Planın uygulanması Sümerbank eliyle gerçekleştirilir. Bir özel banka yapısında olan İş Bankası ve sonradan kurulan Etibank ve Maden Tetkik ve Arama Enstitüsü de bu uygulamada rol ve yer alırlar. 44 milyon liraya gerçekleştirilmesi öngörülen tesisler 100 milyon lira harcanarak tamamlanabilir.
İkinci Dünya Savaşı’nın etkisiyle bazı yatırımların gerçekleştirilmesinde maliyet artışları ve gecikmeler yaşanır. Ancak 1938 yılına gelindiğinde, planda ön görülen 23 fabrikadan sadece 4’ünün temelinin atılmadığı görülür. Atatürk’ün belirlediği iktisadi bağımsızlığa giden yol işte bu fabrikalardan geçmektedir. O sebeple Atatürk demiştir ki “Her fabrika bir kaledir”.