Müsiad Başkanı Özdemir’den özeleştiri: Para ucuz olsa yine aynı hataya düşeriz
“Finansmana erişimin zorlaştığı ve sanayicinin adım atacak yeri olmadığı söyleniyor ama para ucuzken de biz aldık ve yeni fabrikalar mı kurduk?” diye soran MÜSİAD Genel Başkanı Burhan Özdemir, “Para ucuz olsa reel sektör yine aynı hataya düşecek” dedi. Özdemir, ikinci nesil reformlara işaret etti.
Recep ERÇİN
MÜSİAD ve Uluslararası Teknolojik Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Vakfı (UTESAV), Orta Gelir Tuzağından Çıkış başlıklı raporunu açıkladı. Raporun temel çıkış noktası; 2000’lerde finans alanındaki birinci reformları gerçekleştiren Türkiye’nin, 2010’larda parasal genişleme dönemi ile birlikte ikinci nesil reformları yapmaması yüzünden, bugün verimsiz bir ekonomik büyüme ile karşı karşıya kalması olarak özetlendi. Prof. Dr. Nurullah Gür tarafından kaleme alınan rapora ilişkin düzenlenen sohbet toplantısında konuşan MÜSİAD Başkanı Burhan Özdemir, Türkiye’nin mutlak surette ikinci nesil reformları hayata geçirmesi gerektiğini ifade etti.
Türkiye’nin hedefli bir kalkınma stratejisi güdülmediği için para bolluğu dönemindeki fırsatı kaçırdığını ve imkânı olduğu halde reformları hayata geçirmediğini vurgulayan Özdemir, “Birçok OSB’de teşvik almak için fabrika inşa edilmiş ama içi boş.
Ben çok üst düzey devlet kademesi ile yapılan toplantıda da bunu söyledim; bence daha çok reel sektör sorumlu ve suçlu. Finansmana erişimin zorlaştığı ve sanayicinin adım atacak yeri olmadığı söyleniyor ama para ucuzken de biz aldık ve yeni fabrikalar mı kurduk? Yeni makineler mi aldık? Para ucuz olsa reel sektör yine aynı hataya düşecek" dedi.
“Büyüme var ama niteliği tartışmalı”
MÜSİAD Başkanı Özdemir’in tespit ve yorumları özetle şöyle oldu:
-Enflasyona karşı doların baskılandığı bir dönemde dolar bazında yüksek gelirin nasıl okunması gerektiği konusu tartışmalı.
-Ülkemiz uluslararası sermayeye aşırı bağımlı hale geldi.
-Büyüme var ama tabana çok da yayılmadığını görüyoruz.
-Kamu ile reel sektör paydaşları arasında bir eşgüdüm sağlanmadı.
-Ülkemiz büyüyor bu bir başarı ama büyüme ne kadar nitelikli son derece tartışmalı.
-Yüksek gelir grubuna geçeceğiz ama ne kadar üretkenlik artışı ve nitelikli olduğu tartışma konusu. Hane halkının bundan ne kadar pay aldığı önemli.
-Yüksek gelirli ülkeler ligine girerken emek yoğun sektörlerle gidemeyeceğimiz aşikâr.
-Emek yoğun sektörlerden tekstil Mısır’a gidiyor. Tamam tekstilden çıkalım ama o insanlar nerede istihdam edilecek?
“Gelir artar ama sosyolojik yapı bozulur”
-2008’den sonraki parasal genişlemeyi biz ıskaladık. O dönemki reformları o gün uygulamaya başlamış olsaydık zaten ciddi gelişmiş bir ülke olarak o dönemki kaynağı çok daha anlamlı kullanabilirdik.
-Daha çok şirketleri döviz bazında borçlandırma yolunda benzer iş alanları iştigal eden işletmelerin benzer yatırımları yapması yüzünden çok fazla atıl kapasite oluştu. Yatırımlar ikinci, üçüncü nesil alanlara yönelmedi.
-Devlet Planlama Teşkilatı’nın tasfiyesi en büyük problemlerden bir tanesi idi.
-Vergi politikalarının adil olmadığını düşünüyoruz. Reform önerisi üzerine çalışıyoruz.
-Katma değeri yüksek ihracat; ithal bir ürünün üzerine bir kamera takıp ihraç edince katma değerli oluyor ama ipliğinden, işçiliğine Türk olan pantolon üreten teşvikten faydalanamıyor.
-Reformlar yapılmazsa da büyüme olur ama kalkınma olmaz. Gelir tabana yayılmaz; bu rapor onu söylüyor. Gelir artacak ama sosyolojik yapı darmaduman olacak. 20 bin dolar geliri olanla 3 bin dolar olan gettolar oluşacak.
Gıdaya ‘tam maliyet temelli’ fiyat kriteri önerdi
MÜSİAD olarak fiyatlama davranışları üzerine çalışma yaptıklarını anlatan Genel Başkan Özdemir, şunları dile getirdi: “Ben inşaat yüksek mühendisiyim ama müteahhit değilim. Müşavirlik işlerim var. İnşaatta şu vardır. Kamu birim fiyatları açıklar. Tam maliyet temelli fiyatlama metodolojisi vardır. Bir duvara kaç tuğla vs. kilin maliyetine kadar iner. Birim fiyat analizi çıkar. Devlet ‘fiyat budur’ der.
Üzerinde fiyat verilemez. Bunun inşaatta uygulaması var gıdada ve başka hiçbir sektörde uygulamıyoruz. Dondurma fiyatını bir marka belirliyor. Orada ne ise çıpa ona göre oluyor. Bir kahve içeceksiniz burada 50, orada 100, başka yerde 300 lira. Hane halkına dokunan bazı temel tüketim kalemlerine yönelik tam maliyet fiyatlama mekanizması geçilebilir.”
“48 yaşında istemeyerek emekli oldum”
Erken emekliliği eleştiren MÜSİAD Başkanı Özdemir, “Ben 48 yaşındayım ama istemeye istemeye emekli oldum. İkinci nesil reform dediğimiz şu; bayramda bana 5 bin lira ikramiye yatıyor. Onu bana değil ihtiyacı olana yatıracak bir sistem” dedi. Özdemir, ülkede hangi sektöre hangi nitelikte personel lazımsa ona göre bir eğitim ve iş gücü reformu yapılmasını önerdi. Özdemir, ihracat teşviki ile çözüm aramak yerine çocuklu ve kirada oturan ailelere destek verilerek de iş gücü maliyetlerinin ucuzlatılabileceği metotlar olduğunu anlattı.
TÜSİAD’a “tebrik” sitemi
“Orta Gelir Tuzağından Çıkış” raporundan hareketle MÜSİAD Genel Başkanı Özdemir’e, TÜSİAD-Türkonfed’in “Orta demokrasi tuzağı” kavramını da bunun yanına koyduğunu, kendilerinin bu görüşe katılıp katılmadığını sorduğumuzda şu yanıtı aldık: “TÜSİAD ülkemizin güzide bir kurumu. Ama tabi haklı haksız yaşadıkları bir süreç var. Açıkçası o süreçte söyledikleri ve paylaştıkları şeyleri tasvip etmiyoruz. İş dünyasının o denli gireceği konular olduğunu düşünmüyorum.
Ama onların da fikri ise fikridir. Benim haddime değil. Bunun karşılığında gördükleri yaklaşımın sert olduğunu düşünüyorum. Daha yumuşak yürütülebilirdi. Ama TÜSİAD bizi yeni genel kurulda tebrik etmedi. Demokrasi, hukuk gibi kavramlar; o kavramların işlemediğini iddia edenlerin eline geçince de çok fazla işlediği söylenemez. Ciddi bir kamplaşma var. Demokrasi denince neyin demokrasisi olduğunu da ifade etmekte fayda var.”
“Yoğun sermaye girişleri tembelliğe itti”
Raporun yazarı Prof. Dr. Nurullah Gür’ün değerlendirmeleri ise özetle şöyle oldu: “Ana argüman şu; yoğun sermaye girişleri maalesef Türkiye’yi kalkındırma noktasında bir fayda sağlamadı. Geçici refah artışı sağladı ama ülkeyi bir tembelliğe soktu. İlk nesil reformlar kamu maliyesini düzeltmek üzerineydi. Türkiye’de teşvikler seçici değil. Sektör odaklı politikalara 2008’den sonra geçmemiz gerekiyordu. 8-10 yıldır geriden takip var. Bol sermaye bu politikalara olan ihtiyacı öteledi. İçerde dışarda yaşananlar da etkiledi. 2018’den sonra yerli-milli sanayiyi önceleyen politikalar uygulanmaya başladı. Ama yeterli değil, iyi işlemiyor.”
“Asgari ücrette aynı yerdeyim”
MÜSİAD Genel Başkanı Özdemir, geçen günlerde asgari ücret zammına yönelik “gerçekleşen enflasyonun dikkate alınması ve bunun üzerine büyümenin eklenmesini” önermişti. Bu öneri tartışmalara neden oldu. Konu sorulduğunda “Aynı yerdeyim” diyen Özdemir, “Kurum görüşümüz değildi. Ama benim düşüncem bu. Yarın da aynı cevabı veririm. Birbirimizi kandırmamıza gerek yok. Hane halkının çok daha yüksek hissettiği bir enflasyon var. Yüzde 16 üzerine 4-5 koyalım denirse sosyo-ekonomik anlamda kopuştan söz ederiz. En azından gerçekleşen enflasyon ve üzerine olması yüzde 35 açıklaması gerekir” diye konuştu.
“Sosyalist değil İslami bir duruş”
Gerek ücretlilere kira desteği, gerekse asgari ücret açıklamaları üzerine Özdemir’e, “MÜSİAD söylem mi değiştiriyor, ortanın solu bir söylem?” sorusunu yönelttik. “Sosyalist filan gibi kavramlar değil hümanist ve insan odaklı olmamız gerektiğini düşünüyorum” diyen Özdemir, “Kendi kurumumdan hareketle, sizin şirketinizde çalışan insanlar mutlu değilse yapması gereken işi yapmazlar. Bir şirketin sahibi sadece para odaklı çalışıyorsa o kazancın helal olduğunu düşünmüyorum. Biz şirketimizde yılda 2 kez ücret artışı yapıyoruz. Başımı yastığa rahat koyuyorum. İslami bir duruş… İnsani bir bakış. Çalışacak insan bulunamıyor. Artık insanlar o paraya çalışmak istemiyor., haksız da değiller” ifadelerini kullandı.