Düşük prim için verilen yanlış beyan tüketiciye kaybettiriyor

Deprem felaketi sonrası sigortalılık oranı yeniden gündeme geldi. Sigortanın doğru bilgilerle yapılmasının önemine dikkat çeken Howden Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı Atınç Yılmaz, “DASK’ta daha az prim ödemek için evler olduğundan daha düşük gösteriliyor. Bu da maalesef zararın çok düşük bir kısmının sigorta sistemine devredilmesine neden oluyor” dedi.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Türkiye’de sigorta sektöründe 2022'de yaklaşık 213 milyar TL’lik prim üretimi gerçekleştirildiğini kaydeden Howden Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı ve Bölge CEO’su Atınç Yılmaz, “Bu da toplam yurtiçi hasıladan yüzde 2’nin biraz üzerinde bir pay alındığını gösteriyor.

Ancak dünya ortalaması olan yüzde 7’lere gidecek hala uzun bir yol var. Nitekim ilk 3 aylık prim rakamlarına göre 100 milyar TL’ye yaklaşan bir tutarla enflasyonun da çok üstünde bir büyüme görülüyor ” dedi. Türk sigorta sektörünün reasürans koruması konusunda oldukça bilinçli olduğunu vurgulayan Yılmaz, “Oto ve sağlık sigortaları dışındaki branşlarda yüzde 90’lara varan reasürans korumaları bulunuyor.

Ayrıca bütün branşlarda sigortacıların üzerinde kalan riskler içinde, deprem başta olmak üzere doğal afetler için ayrı korumalar alınıyor. Ek olarak SEDDK de düzenli olarak sigortacıların doğru miktarda koruma alıp almadığını kontrol ediyor. Özetle Türk sigorta sektörü bugün 50 trilyon TL üzerindeki bir riski üstlenip, gerekli reasürans korumasını sağlayıp, hasarını yönetebilecek seviyede” diye konuştu.

Penetrasyon düşük seviyede

 6 Şubat depremlerinde onbinlerce insanın yaşamını yitirdiğini, binlerce fabrika ve işletmenin zarar gördüğünü kaydeden Yılmaz, “Yaşanan acılar ve yitirilen hayatlar geri getirilemez ama bunun dışındaki mali kayıplar mutlaka telafi edilebilir. Burada sigorta sistemimize büyük iş düşüyor.

Zaten olması gereken de böylesi riskler gerçekleştiğinde sigorta sisteminin işlemesi ve mali yükü vatandaşlar ve dolaylı olarak da devletin üzerinden almasıdır. Burada üzülerek söylemeliyiz ki bu bölgede sigortalılık beklediğimiz seviyenin oldukça altında idi. Zorunlu olan DASK’ta bile yüzde 50’nin altında bir oran görüyoruz. Kaskoda yüzde 17, konutta yüzde 10 gibi düşük oranlarda sigortalılık var” dedi.

Orta ve büyük ölçekli sanayi işletmelerinde sigorta penetrasyonunun biraz daha yüksek olduğunu ancak küçük ölçekli sınai ve ticari işletmelerinde yine çok düşük penetrasyon oranlarına tanıklık ettiklerini belirten Yılmaz, “Tabii burada başka bir soru daha karşımıza çıkıyor, penetrasyonun yanında doğru bedellerle poliçenin yapılmış olması.

Özellikle DASK’ta karşılaştığımız sorun, evlerin olduğundan daha düşük metrekarelerde gösterilmiş olması. Düşük prim ödemek için örneğin 150 metrekare bir evin 35 metrekare olarak gösterilmesi gibi sorunlara çokça rastlıyoruz. Bu da maalesef zararın çok düşük bir kısmının sigorta sistemine devredilmesine neden oluyor” diye konuştu.

Afetlere karşı kalıcı çözüm sigortadır

Gelişmiş ekonomilerde sigortacılığın, bireysel ve kurumsal risk yönetiminin en önemli unsuru olduğunu dile getiren Atınç Yılmaz, “Bu ekonomilerde ana koruyucu unsur devlet değil, sigorta sistemidir. Bu bilinç, tüketicide de, devlette de bu şekilde oluşuyor.

Yani buralarda başlarına bir felaket geldiğinde ‘devlet bizi kurtarsın’ anlayışından ziyade, bugünler için yatırımını yaptığım, riskimi devrettiğim sigortacı zararımı karşılasın anlayışı hakim. Bu yüzden gerekirse zorunlu sigorta kapsamını genişletip, doğru sigorta korumalarının alınmasını sağlamak ve bu şekilde sigortayı tabana yaymak gerekiyor. Böylece devletin, dolayısıyla bütün vatandaşın sırtında bir yük olarak kalmasının önüne geçilmesinin sağlanması gerekli” dedi.