AB ile Türkiye bütünleşmeli

Lüksemburg ile Avrupa’nın köprüsü durumundaki Türkiye arasındaki işbirliğinin çok başarılı olacağını belirten Gramegna, lojistik, bilgi işlem teknolojileri, otomotiv sektörlerindeki potansiyele dikkat çekti.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Didem ATALAY / Ferit B.PARLAK

LÜKSEMBURG - Avrupa Odalar Birliği Başkan Yardımcısı ve Lüksemburg Ticaret Odası Başkanı Pierre Gramegna, Türkiye’nin üç yıl aradan sonra yeniden AB müzakerelerine başlamasının çok sevindirici olduğunu belirterek, Avrupa’nın global oyuncu olmak istiyorsa bütünleşme çalışmalarına önem vermesinin şart olduğunu söyledi.

Türkiye’nin Avrupa Ortak Pazarı’na dahil olması gereken müthiş bir güç ve pazar olduğunu dile getiren Gramegna, Avrupa’nın kalbindeki Lüksemburg ile Avrupa ve Ortadoğu arasında köprü konumundaki Türkiye’nin üçüncü ülkelerde başarılı işbirliklerine imza atabileceklerini bildirdi.

Türkiye’ye verilen önem ve ilişkilerin gelişmesinden dolayı Luxair’in 2014 yılı Haziran ayından itibaren günlük seferlere başlayacağı bilgisini veren Pierre Gramegna, Avrupa GSMH’sının yüzde 70’inin Lüksemburg’a yapılan günübirlik ziyaretlerden kaynaklandığını aktardı. Ankara Sohbetleri’ne konuk olan Lüksemburg Ticaret Odası Başkanı Pierre Gramegna Ankara Temsilcimiz Ferit B. Parlak ve arkadaşımız Didem Atalay’ın sorularını yanıtladı.

> ABD’de başlayan ve Avrupa’da kendisini ağır koşullarda hissettiren ekonomik kriz, Avrupa’da harcama ve tüketim ekonomilerinden üretim ekonomisine yönelik bir geçişi hızlandırır mı?

Normal koşullarda üretimin tüketim ve harcamadan önce geldiğini görüyoruz. Bir ülkenin ekonomisinde yatırım, istihdam, bunlara bağlı olarak vergi gelirlerinin artması ve bütçe dengeleri çok önemlidir. Üretime gelince,  üretimin, yatırımlar, istihdam, vergi gelirleri ve bütçe dengesi gibi unsurların temel çerçevesini oluşturduğunu görüyoruz.

> Yaşanan kriz bize neyi anlatıyor?

Kriz, talebe dayalı ekonomik düzelmenin sınırları olduğunu gösteriyor. Temel etkenlerin ise girişimcilik ve yenilik olduğunu gözlemliyoruz. Krizde ülkeler ekonomik gelişmeyi yakalayabilmek için rekabet etmenin önemini kavradılar.

> Sizce üretim, tüketim, verimlilik, rekabet gibi unsurların arasında ne tür bir ilişki bulunmalıdır?

 “Üretim” ekonomisi ve “gider ve tüketim” ekonomisinin birbirinin ayrılmaz parçaları olduğunu görüyoruz. Üretim, beraberinde tüketim ve harcamaların yapılmasına olanak sağlıyor. Bunun yanı sıra harcama ve tüketimin de doğal olarak yeni üretim için yeni yatırım fırsatları ortaya çıkardığını görüyoruz. Yani üretim ve tüketim, asla birbirine zıt kavramlar değildir.

> Lüksemburg, mal ve hizmet üreticilerine ne tür avantajlar sağlıyor?

 Avrupa ekonomisinin 2 ağır sıklet ekonomik kıta gücü olan Almanya ve Fransa’nın arasındaki Lüksemburg, Avrupa’nın da kalbinde yer alıyor. Ayrıca  yasal ve idari açılardan gerek mevcut gerekse yeni yatırımcılara gerçekten dostça bir çalışma ortamı sunuyor.

> Ülke ekonomisinin temelini oluşturan ana unsurları nelerdir?

Çok sayıda dile hâkim nüfusu ve bulunduğu stratejik nokta sayesinde Lüksemburg, uluslararası yatırımlar merkezi haline gelmiş durumda. Avrupa Gayrı Safi Milli Hasılasının yüzde 70’i Lüksemburg’a yapılan bir günlük ziyaretlerden kaynaklanıyor. Bu çok önemli bir rakam. Lüksemburg  ekonomik krizler ya da krize aday dönemler için güçlü bir makroekonomik yapıya sahip. Siyasi ve sosyal istikrara sahip olması da olumlu unsur. Çok ilginç bir bilgi, Lüksemburg’da hiç grev yapılmamaktadır. Siyasi, ekonomik ve sosyal liderler arasında diyalog ve şirketler arası sosyal diyalog Lüksemburg’un uzun süredir devam etmekte olan gelenekleridir.

>Lüksemburg’un altyapı yönünden sunduğu avantajlardan da bahsedebilir misiniz?

Lüksemburg, ulaşım veya hizmet ağları, dijital bağlantı ve güvenlik konularındaki modern altyapılarıyla gurur duyuyor. Avrupa’daki karar verme merkezlerine yakınlığıyla dikkat çekiyor.

> Öne çıkan sektörler hakkında bilgi verebilir misiniz?

Ülkemizde çok güçlü, çeşit sayısı fazla olan sanayi tabanı ciddi şekilde korunuyor. Bunlar arasında çelik ve çelik dışı sanayi, otomotiv aksamlarını gösterebiliriz. Hepsinin temelinde ise Ar-Ge faaliyetlerine odaklanılması yatıyor.

Finans sektörünü de çok güçlü. Coğrafi erişim ile temin edilen ürün ve hizmetlerle ilgili bilgilere http://www.luxembourgforbusiness.lu/financial-sector adresinden ulaşılabilir.

> Lüksemburg’un Avrupa’nın merkezi konumunda olması  lojistik yönünden de avantajlar sağlıyor mu?

Batı Avrupa’nın “merkezinde” yer alan Lüksemburg çok kapsamlı bir yaklaşım benimseyerek (hava kargo, Lüksemburg’dan Güney Avrupa’ya sırt çantasıyla seyahat, ARA limanlarının iç limanı olma özelliği, Avrupa’ya yapılan ithalatların idari işlemleri …)lojistik ağında bir sonraki jenerasyonu oluşturmakta ve toplam değer zincirini geliştirmektedir.

> Türkiye ile Lüksemburg arasındaki ticari ilişkileri değerlendirebilir misiniz?

İki ülke arasındaki ticaret hacminde son yıllarda gelişme gözlense de gerçek potansiyeli yansıtmadığını söyleyebiliriz. 2002’de 40 milyon 763 milyon euro seviyesinde olan ticaret hacmi, 2003’te neredeyse aynı seviyede yani 39 milyon 170 bin Euro olurken, bu tarihten itibaren ta ki krizin başladığı yıla kadar oldukça düzenli ve istikrarlı bir artış gösterdi. 2004’te 72 milyon 188 bin euroya çıkan ticaret hacmi, 2005’te 96 milyon 119 bin euro, 2006 yılında ise 113 milyon 677 milyon dolara çıktı. İki ülke arasındaki ticaret hacmi en yüksek değerine 176 milyon 196 bin euro ile 2007 yılında ulaştı. 2007’den sonra tüm dünyayı saran ekonomik kriz, diğer ülkelerde olduğu gibi Türkiye ile Lüksemburg arasındaki ticaret hacmine de yansıdı. 2008’de 114 milyon 754 bin euroya gerileyen ticaret, krizin pik noktaya ulaştığı 2009’da 63 milyon 283 bin euroya düştü. Krizin etkilerinin azalmasıyla tekrar artışa geçen ticaret hacmi, 2010 yılında 117 milyon 73 bin 2011’de 155 milyon 672 bin euro oldu. Geçen yıl ise 143 milyon 330 bin euro düzeyinde ticaret yapıldı.

> Türkiye ve Lüksemburg’un birlikte bir başka ülkede yatırım yapması imkanı var mı?

 Globalleşen dünyada kuşkusuz iki ülke yatırımcısının üçüncü ülkelerde ortak işbirliği yapma imkanları oldukça geniş. Lojistik ile bilgi ve iletişim teknolojileri sektörlerinde güzel işbirlikleri sergilenebilir. Otomotiv ve finans sektörlerinde de işbirliği konusunda ciddi potansiyel var. Fransız, Alman ve Benelüks piyasalarının yanı sıra orta Avrupa pazarlarında da Türk yatırımcıların ürün ve hizmetleri için yer var.

> Lüksemburg iş dünyasının temsilcisi olarak Türkiye’nin AB üyeliği hakkında ne düşünüyorsunuz?

 Nasıl Lüksemburg Avrupa’nın kalbinde çok stratejik bir konumda yer alıyorsa Türkiye de stratejik bir noktada bulunuyor. Türkiye, Avrupa ile Ortadoğu arasında bir köprü görevini görmekte. AB üyeliği konusunda ise Türkiye’nin Avrupa Ortak Pazarına dahil olması gereken müthiş bir pazar olduğunu düşünüyorum. Ülkemiz,  Türkiye’nin AB müzakerelerine yeniden başlamasını çok memnuniyetle karşılıyor. Ekonomik bütünleşme siyasi işbirliğini de teşvik etmekte olup; Avrupa ülkeleri birbirlerine daha yakın olmalı. Avrupa’nın Gayrı Safi Milli Hasıla paylarının azalmakta olduğu bir dünyada Avrupa gerçek bir global oyuncu olarak kalabilmek için işbirliği ve bütünleşme çalışmalarını güçlendirmeli.

> Eurochambres Başkan yardımcılığına seçildiniz. Rifat Hisarcıklıoğlu ile birlikte bu görevi yürüteceksiniz, ne düşünüyorsunuz?

Avrupa Odalar Birliği seçiminde rekor oyla başkan yardımcılığına seçilen Rifat Bey’i kutluyorum. Avrupa’nın geleceği için birlikte çalışacağız.

“Lüksemburg, Avrupa’nın e-merkezi”

Bilgi ve haberleşme teknolojisi (ICT)  ve e-ticaret’te konusunda çok iddialı bir ülkede yaşıyoruz. Lüksemburg’un Avrupa’nın e-merkezi olduğunu rahatlıkla  söyleyebilirim. Lüksemburg’u Avrupa’da farklı kılan, bir dizi farklı unsuru harmanlayarak bünyesinde birleştirebilme özelliğidir.

Bağlantı ve veri merkezleriyle Lüksemburg’un modern altyapısının yanı sıra, üstün hukuki, finansal ve teknik becerileri, menkul kıymet ve yediemin hizmetleri merkezi konusunda Lüksemburg’u birçok ülkeden ayrı kılıyor. İdari altyapısının iş odaklı şekilde oluşması, hükümetimizin proaktif ve iş hayatını destekleyen yapısı diğer avantaj unsurlarını oluşturuyor. Bilgi ve haberleşme teknolojilerinin çeşitlilik stratejisinin temel taşları arasında, e-ticaret, veri merkezleri, sunucu ve oyun merkezleri yer alıyor.

Binalarda yenilenebilir enerji, atık yönetimi, enerji etkililiği gibi temiz teknolojilerle Lüksemburg Avrupa’da lider konumda olup sıfır enerjili binalar konusundaki AB hedeflerine hızla yaklaşıyor, bu konudaki detaylı bilgilere http://www.luxembourgforbusiness.lu/green-technology sayfalarından ulaşılabilir.

Ülkemizde gelişmekte olan bir başka sektör de sağlık teknolojileri sektörü. Kişiselleştirilmiş tıp ve örnekleme (bütünleştirilmiş Biobank) geliştirilmekte olan sektörler arasında yer alıyor. Bu alanlarda: Kritik kitlelere odaklanılıyor, kamu ve özel sektör arasında işbirliği oluşturuluyor. Fikri mülkiyet hakları ve Araştırma ve Geliştirme faaliyetleri üzerine odaklanılıyor. Küme inisiyatifi konusuna  http://www.eco.public.lu/salle_de_presse/com_presse_et_art_actu/2013/10/Clusters/index.html adresinden erişilebilir. Lüksemburg, kurumsal ve bölgesel merkezler için mükemmel avantajlar da sağlıyor.

Luxsair 2014 Haziran ayından itibaren günlük uçuşlara başlıyor

İki ülke arasındaki ilişkilerdeki gelişme karşılıklı ulaşım faaliyetlerinde de değişim gösteriyor. Bunun en güzel örneğini ise Luxair’in faaliyetlerinden gösterebiliriz. Luxair aldığı bir kararla birlikte 2014 yılı Haziran ayından itibaren günlük uçuşlara başlayacak. Ayrıca somut yeni yatırımlar konusunda da CFL ile Mars Lojistik arasında geliştirilmesi kesin olan  bir ortaklık sözkonusu. JETCO ise Haziran ayında tescil edilirken, ilk ortak toplantının ülke ziyareti sırasında gerçekleştirileceğini  söyleyebilirim.

1 milyar 250 milyon dolar doğrudan yatırımımız var

2012’de Türkiye’ye doğrudan yatırım yapan ülkeler arasında Lüksemburg’un 3’üncü sırada yer aldığını memnuniyetle söyleyebilirim. Lüksemburg 1 milyar 250 milyon dolarlık doğrudan yatırımla, Türkiye’nin aldığı doğrudan yatırımların yüzde 13’ünü sağlamıştır.

İstanbul Ticaret Odası tarafından yürütülen bir çalışmadan elde ettiğimiz verilere göre sadece 2012’de 30 adet Lüksemburglu yatırımcı, Türkiye’de yatırım yaptı. Yatırımcılar kaynaklarını özellikle sağlık, eğitim ile sigorta ve bankacılık sektörlerine tahsis etti. Lüksemburg sermayeli Türk şirketlerinin toplam sayısı 2011’de 283 iken 2012’de 305’e olou. Türkiye’den Lüksemburg’a yapılan doğrudan yatırımlarda ise 2010’da 46 milyon dolarlık yatırım, 2011’de 102 milyon dolar seviyesine ulaştı.

>>Gramegna’nın dikkat çektikleri

Geçtiğimiz hafta TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu birlikte Eurochambres Başkan Yardımcılığı’na seçilen Lüksemburg Ticaret Odası Başkanı Pierre Gramegna ile AB krizini ve Türkiye ile Lüksemburg arasındaki ticari ilişkileri konuştuk Lüksemburg’da. Öncelikle krizin yoğun olarak hissedildiği 2008 yılında yaptığı 3 milyar doları aşkın doğrudan yatırım, Lüksemburg iş dünyasının Türkiye’ye olan güvenini gösteriyor. Sonraki 3 yılda yapılan toplam 3 milyar dolarlık yatırım ise Türkiye’ye yapılan yatırımların devam edeceğinin sinyalini veriyor. Dünyanın en büyük ikinci fonuna ev sahipliği yapan Lüksemburg ile ilişkiler, bu fonların Türkiye’de yapabileceği yatırımlar için de önem taşıyor. Ayrıca, 85 bin doları aşan kişi başı gelir ile Lüksemburg, turizm sektörü için de potansiyel barındıyor. Pierre Gramegna’nın, “Türkiye Avrupa Ortak Pazarı’na dahil olması gereken müthiş bir güç”, “Avrupa’nın kalbindeki Lüksemburg ile Avrupa’nın köprüsü Türkiye’nin işbirliği çok başarılı olur”, “Lojistik ve bilgi işlem teknolojilerinde güçlü işbirliği potansiyeli var”, “Lüksemburg’un Türkiye’de ki yatırımları artarak sürecek.” şeklindeki düşünceleri ise potansiyelin fark edildiğini ve harekete geçildiğini gösteriyor. 

Bu konularda ilginizi çekebilir