“Çalışanlara şans tanıyacak ortamı yaratmayı önemsiyorum”
“Meslek seçimim insanlara yardım etmeyi sevmemle bağlantılı” diyen insan kaynakları profesyoneli Hilal Mungan, herkesin bir potansiyeli olduğuna inandığını vurguluyor. Mungan'a göre mesleğinde “Eğitim temel ve en gerekli olan şey...”
EMRE ALKİN
Bugünkü konuğum Hilal Mungan. Uzun yıllar insan kaynakları alanında çalıştıktan sonra kendi şirketini kurmuş ve danışmanlık vermeye başlamış. Herkesin bir potansiyeli olduğuna inanan Mungan, bu potansiyeli ortaya çıkaracak ve çalışanlara şans tanıyacak durumları yaratmak peşinde. Kolay bir iş değil yaptığı. Uluslararası tecrübesiyle, Türkiye’nin giderek çeşitlenen insan kaynakları dünyasına şekil vermeye çalışıyor. Hayalleri var Hilal Hanım’ın. En çok bu hoşuma gitti. Çünkü hayal etmeden başarmak mümkün değil. Paylaşmasak olmazdı.
- Okuyucuların tanıması için bugüne kadar ne yaptığınızı kısaca anlatır mısınız?
Ben insan kaynakları (İK) profesyoneliyim. Uluslararası bir kurumsal şirket bünyesinde Türkiye, Çin, Mısır, Hindistan ve İngiltere’de çalıştım. İşe alımdan, çalışanların kariyer gelişiminden ve iş hedeflerine ulaşmada insana dair politikaların yönetilmesi sürecinden sorumluydum.
- Yaptığınız işi seçmenizde yaşadıklarınız mı etkili oldu yoksa çocukluktan gelen bir motivasyon mu?
Sanırım insanlara yardım etmeyi sevmemle bağlantılı oldu meslek seçimim. Hayatlara dokunabilmeyi seviyor ve önemsiyorum. Herkesin bir potansiyeli olduğuna inancım hep oldu. İş hayatında bu potansiyeli ortaya çıkaracak, çalışanlara şans tanıyacak ortam ve durumları yaratmayı çok önemsedim. İş arkadaşlarımın bir kısmının şu anda iyi yerlerde olduğunu görmekten de büyük mutluluk yaşıyorum.
- Bu işi yapmaya ne zaman karar verdiniz? Bugün istediğiniz yere geldiğinizi düşünüyor musunuz?
İşe girdikten çok kısa süre sonra en yakın hissettiğim insan kaynakları alanında çalışmak istedim ve şans o ki açılan bir pozisyonla bu alanda çalışmaya başladım. Eğitimini aldıkça karakterimle de uyuştuğunu gördüm ve severek devam ettim. Kariyerimden de, geldiğim yerden de gayet memnunum. Edindiğim tecrübeler sayesinde bu alanda faaliyet gösteren şirketimi, Diamond Sentio Eğitim ve Danışmanlık'ı kurdum.
“Sosyal medya sağlıklı bilgi vermek için kullanılmalı"
- Sosyal medya yaptığınız işte ne kadar etkili? Kendimizi ve yaptıklarımızı duyurabilmek adına etkili olduğunu düşünüyorum. Yoksa sizi kim, nasıl duyacak?
Başlık olarak kim olduğumuzu ve yaptıklarımızı sosyal medya aracılığıyla duyuruyoruz, detaylar için bizimle iletişime geçilmesini dileyerek tabii ki. Sosyal medya kullanımının da şovdan ziyade sizi izleyenlere faaliyetlerinizle ilgili sağlıklı bilgi aktarılan bir platform olarak kullanılması taraftarıyım. Şova dönüşünce gerçekliğin yitirildiğini düşünüyorum.
- Yaptığınız iş dünden bugüne ne kadar değişti?
Fazlasıyla değişti. Öncelikle kendi eğitim ve danışmanlık şirketimi kurduğumdan şimdi masanın karşı tarafındayım. Kurumsal hayattan geçmiş olmanın faydasını çok iyi görebiliyorum; çünkü ben kurumsal realitenin içinden geldim ve iş dünyasının ihtiyaçlarını çok iyi anlayabiliyorum. Proje çalışmalarında İK profesyoneli yönümle sanki o şirketin İK’sıymışım gibi çalışıyorum. Zira beklentileri kendi iş hayatımdan da çok iyi biliyorum. İK, politikalarıyla şirket bütününe etki ediyor. O yüzden proje yaparken de bunun etkilerini hesaba katarak ilerleyebiliyor ve bu konuya azami dikkat gösteriyorum.
- Başka hangi mesleği tercih ederdiniz ya da ne yapmak isterdiniz?
Benim hiç düşünmediğim şey bu oldu kariyerim boyunca. Yaptığım işi çok sevdim, kendimi ve işimi geliştirmek için çok emek sarf ettim. İyi de etmişim, iş hayatımdan da, geldiğim yerden de çok mutluyum. Tek söyleyebileceğim ek olarak işletme okuyabilirdim diye düşünüyorum. Zira işe bütünsel bakış kazanmanın yollarından birisi, bu alanda eğitim görmek olurdu.
“Şu sıralar bir kitap yazıyorum..."
- Bu işte eğitimin, ilişkilerin ve tecrübenin payı size göre yüzde kaçtır?
Özellikle sizin mesleğinizde... Eğitim temel ve en gerekli olan şey. Ancak bundan sonrası sizin üstüne ne inşa ettiğinizle alâkalı. İyi bir network olmadan sadece kendi çabanızla sesinizi duyurmanız kolay değil. İyi bir ekip olmak, konunuzla ilgili mecralarda yer almak ve sesinizi duyurmak önemli. Ayrıca kendi kariyerinizin de takipçisi olmak için fırsatları kollamalı ve yeri geldiğinde değerlendirmeli, hatta kendiniz için fırsat yaratmalısınız. Eğitim yüzde 40’sa network ve tecrübe de yüzde 30-30 derdim.
- Bu işte ekmek var mı? Varsa nereden başlamalı?
İşinizde kendinize güvenecek kadar (objektif olarak tabii) bilgi, birikim ve tecrübeniz varsa, her işte olduğu gibi kurumsal eğitim ve danışmanlık işinde de ekmek var. Sizin iyi olmanız kadar ekibinizin de güçlü olması gerekiyor tabii ki. İşe başlamak için gerekli yetkinlikleri bilmek ve uygulamak birinci basamak. Sonra ekibi oluşturmak, beraber yol haritanızı oluşturup sesinizi duyurmak ve sonrasında iddianızı gösterecek kaliteli işlere imzanızı atmak gerekiyor.
- Hiç unutamadığınız bir anı var mı? Sizi çok güldüren ya da şaşırtan, belki de kızdıran...
Hem güldüren hem de kızdıran şey işe başladığım 90’lı yılların ilk senelerinde, Amerika’daki şirket merkezinde yapılan toplantılarda sorulan “İşe deveyle mi gidiyorsun” sorusuydu. O kadar yılmıştım ki bu sorudan, her yanıma oturmak isteyene “Evet, ama deveyle ilgili soru sormayacaksan” diyordum peşin peşin.
- Yaptığınız işte örnek aldığınız kim ya da kimlerdir?
Ben Betûl Mardin’i kendime örnek aldım, iş dünyasına girdim gireli. Kendisinin şahsına, bilgisine, çalışkanlığına, duruşuna ve duayenliğine hayranım. İyi bir takipçisiyim ve sanırım işinde en iyi örneklerden birini kendime örnek aldım. Bunu şu anda İK alanında yazmakta olduğum kitapta da belirttim. Kitabım da birkaç aya raflarda yerini alacak. Kimbilir belki kendisiyle de tanışma şansını bulurum. Meselâ imza günüme gelirmiş. Ne şahane, ne gurur duyacağım bir anı olurdu ya da bana “Getir bakayım şu kitabını, ne yazdın” dese...
“Babamdan disiplini, annemden cesareti öğrendim..."
- Anne ve babanızın, ailenizin hayattaki seçimlerinize etkisi oldu mu? Nasıl bir ailede büyüdünüz?
Memur bir baba ve ev hanımı bir annenin üç kızından ortanca olanım. Ortancalara has olan özelliklerin çoğu; özellikle de özgür olma ve denge kurma bende fazlasıyla mevcut. O yüzden iş hayatında ve ilişkiler arasında denge kurmaya çabuk alıştım. Ortanca çocukların en iyi yaptığı şey denge kurmak ve kendini göstermek. Zira ne büyüksün ne küçük. Birisi ablan, diğeri kardeşin; o yüzden her zaman daha çok çaba sarf etmek zorundasın kendini göstermek için. Tek faydasını gördüm: Annem bize kızdığında küçüğünüz de aynı, büyüğünüz de derdi. İşte o; “Ortancaya bir şey demedi ki” demek. Babamdan iş disiplini, annemdense cesaretli olmayı öğrendim. Babam için işini iyi yapmak zaten olması gereken bir durumdu. “Bana mazeretini değil, maharetini göster” onun mottosu, yönetim tarzıydı. Çalıştığı kurumu kendisininmişçesine korur, savunur ve o şekilde çalışırdı. Bankası hâlâ özeldir onun için. Çalıştığı tüm şubelerde fark yaratırdı. Sevilen ama ciddi bir karakterdi iş hayatında. Annem iş hayatında olsaydı, sanırım babam onunla epeyce uğraşırdı. Zira annem talepkâr bir çalışan olurdu, aynı şekilde başarılı da.