”Ekonomik kriz etki etmeye başladı”

Devlet Bakanı Ekren, 2009 Programı, genel ekonomik hedefler, yatırımlar ve küresel ekonomik kriz konusunda değerlendirmelerde bulundu

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

 

ANKARA - "Kriz yokmuş gibi davranmadık. Böyle davranmadığımızı söyledik" şeklinde konuşan Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Nazım Ekren, küresel ekonomik krizin Türkiye'ye ticaret ve finansman kanalından etki etmeye başladığına dikkati çekti.

Ekren, Başbakanlık yeni binada düzenlediği basın toplantısında, 2009 Programı, genel ekonomik hedefler, yatırımlar ve küresel ekonomik kriz konusunda değerlendirmelerde bulundu.

Küresel krizin anatomisinin, eyleminin ve yönetiminin bugünkü verilerle daha kolay değerlendirilebileceğini kaydeden Ekren, ana hatlarıyla bakıldığında özellikle ABD'deki tutsat (mortgage) kredilerindeki ikinci kalite süreçle başlayan, fakat daha sonra anlaşıldığı şekilde başka sektörlerde de ikinci kalite menkul kıymetlerin olduğu varsayımına dayanan bu sürecin, zaman içinde sistematik tercih ve hatalarla da birleşince sistematik bir şok üretecek noktaya geldiğini kaydetti.

Krizi her ülkenin kurallı veya kuralsız ayrı bir yaklaşımla değerlendirdiğini ve çözüm üretmeye çalıştığını anlatan Ekren, önce zarar yazan büyük firmaların bilançolarının zararla kapatılmasından sonra sürecin daha kolay yönetileceğinin düşünüldüğünü, bu gerçekleşmeyince sermaye enjeksiyonu denilen birleşmeler, devir almalar, satın almalar, özel ve kamu sektörünün birbirine sermaye aktarımı şeklinde bir sürecin yaşandığını söyledi.

Son olarak krizin ulusal değil, küresel bir işbirliği ile çözülebileceği noktasına gelindiğini belirten Ekren, bütün bu gelişmeler sonucunda bütün ekonomi yönetimlerinin, yükselen piyasaların ve gelişmiş ekonomilerin haksız rekabet üreten, haksız maliyet üreten inisiyatifler konusunda da daha duyarlı hale geldiğini bildirdi.

Kriz ortamında türkiye'nin durumıu

Küresel kriz ortamında Türkiye ekonomisinin konumuyla ilgili de değerlendirmelerde bulunan Ekren, özel teşebbüs, teşebbüs özgürlüğü, şeffaf piyasalar, dışa açıklık, AB ile müzakere sürecine devam eden ve küresel bir aktör olma iddiasında bulunan Türkiye'nin, doğal olarak küresel ekonomik gelişmelerden etkileneceğini kaydetti.

Bu çerçevede ana politikalarını, "küresel krizden etkilenmemekten daha çok hasar minimizasyonu yaparak orta vadede Türkiye'nin geleceğini şekillendirecek temel dokümanlarda, temel göstergelerde fazla bir hasar oluşturmadan amaca ulaşmak" olarak özetleyen Ekren, şöyle konuştu:

"İşte Türkiye'de bu süreçte yeni mimari arayışlarında hak ettiği noktada bulunmak ve bu mimari arayışlarda krizden sonra özellikle Türkiye'nin orta vadeli perspektifini ve Türkiye'nin orta vadeli hedeflerini koruyacak bir düzenlemeyle de politika demetlerini belirlemiş olmak. Elbette bu krizin bütün ülkelere verdiği önemli mesajlar da var. Birinci nokta ulusal düzeyde olduğu kadar uluslararası düzeyde de karşılıklı işbirliği ve şeffaflığı zorunlu hale getirilmektedir. İkinci önemli nokta bütün riskleri tanımlamak, ölçmek, yönlendirmek, şekillendirmek mümkün. Fakat bir tanesini yine bu kriz çok maliyetli olarak herkese öğretmiş oldu. Buna da ahlaki riziko diyoruz. Belki de bu gelişmelerin sürecin bu noktaya gelmesinin arkasında yatan en önemli faktörlerden biri de budur."

"2009 büyüme oranı yüzde 4 seviyesinde yeniden şekillendirildi"

Merkezi bütçe belirleme ve bütçenin TBMM'ye aktarılma sürecinde oluşturulan temel makro hedefleri anlatan Ekren, 2009 yılına ilişkin olarak belirledikleri temel makro hedeflerden bir tanesi hariç tüm değişkenleri ve tüm göstergeleri Orta Vadeli Program ve Orta Vadeli Mali Plan'da yer aldığı şekilde yerleştirildiğini söyledi.

Ekren, bu çerçevede üzerinde revizyon yapılan tek değişkenin büyüme oranı olduğunu, 2009 yılında yüzde 5 olarak hedeflenen büyüme oranının yüzde 4 seviyesinde yeniden şekillendirildiğini bildirdi.

Enflasyon, faiz dışı fazla ve kamu borç stokunun milli gelire oranı ile bütçe açığının Gayri Safi Yurtiçi Hasıla'ya (GSYİH) oranlarının Orta Vadeli Program çerçevesinde korunduğunu belirten Ekren, "Buradan vermek istediğimiz en önemli mesaj ekonomik yönetiminin rol ve fonksiyonu bakımından makro ve finansal istikrarı korumaktır" dedi.

"Orta vadeli programda revizyon ihtiyacı olabilir"

Dünyadaki ekonomik veri ve bilgilerin hızla değiştiği, her gelen habere göre revizyonların yapıldığı bir ortamda Orta Vadeli Program, Orta Vadeli Mali Plan ve bütçenin hazırlandığı dönemdeki veri ve bilgi setinini kullandıklarını belirten Ekren, önümüzdeki dönemdeki gelişmelere bağlı olarak, 2009 yılının ortalarında büyük bir ihtimalle Mayın ayında ihtiyaç duyulduğunda Orta Vadeli Programda da bir revizyon düşünülebileceğini vurguladı.

Yatırımlar

2009 yılı yatırımları konusunda bilgi veren Ekren, merkezi yönetim bütçesinde 2008 yılında 11 milyar YTL olan rakamın 2009 yılında yüzde 46 artırdıklarını bildirdi.

Ekren, 2008 yılında program hedefi olarak 3,2 milyar YTL olan KİT yatırımlarının 2009 yılında 4,3 milyar YTL'ye çıkarıldığını, merkezi yönetim, döner sermaye, KİT, özelleştirme kapsamındaki kuruluşlar ve İller Bankası'nın toplamı olarak düşünüldüğünde 2008 yılında program hedefi olarak 17,1 milyar YTL olan toplam yatırımların da 2009 yılı programında 23,3 milyar YTL'ye çıkarıldığını söyledi.

Başbakan Yardımcısı Ekren, diğer mahalli idareleri ve genişletilmiş kamu da düşünüldüğü zaman 2008 yılı içinde program hedefi bakımından belirlenmiş olan 30,5 milyar YTL'lik kamu yatırımının da 2009 yılında 37,7 milyar YTL'ye çıktığını, böylece Türkiye'nin bütünü olarak bakıldığında genişletilmiş kamuda, kamu yatırımlarının artış oranı yüzde 22,9 olduğunu kaydetti.

GAP, DAP, KOP yatırımları

"İyi kurgulanmış, hedefleri belirlenmiş bir kamu yatırımının özellikle bir GAP bölgesinde GAP ve KOP çerçevesinde bakıldığında altyapı yatırımlarının özel sektörün de yatırım yapma arzu ve isteğini daha yüksek bir oranda gerçekleştireceğini ifade etmek gerekir" diyen Ekren, sözlerine şöyle devam etti:

"GAP'ın sadece ulusal değil, yabancı ülke yatırımcıları için de cazip bir konuma geldiğini ifade etmek gerekir. Bu çerçevede sadece ekonomik kalkınma değil, sadece sadece sosyal gelişme değil, sadece altyapının oluşturulması değil, kurumsal kapasitenin geliştirilmesi değil, Türkiye'nin bir bütün olarak bölgelerindeki imkan ve kaynaklarının farkındalığını artırarak, bölgelerin tümünün Türkiye ekonomisine çok daha sağlıklı ve güçlü entegrasyonu sağlamayı amaçladığımızı da ifade etmek isterim."

Ekren, 2009 yılında kamu sabit sermaye yatırımlarının sektörel dağılımında öne çıkacak sektörlerin "tarım, enerji, ulaştırma, eğitim, sağlık ve sosyal sektörler" olduğunu da vurguladı.

Kamu kurum ve kuruluşlarının esnekliği asnekliği artırıldı

2009 yılı programında geçmişe oranla yeniden şekillendirilen bakanlıkların, kamu kurum ve kuruluşların esnekliğini de artırıldığını belirten Ekren, bu kuruluşların yeni proje açmadan farklı iş yapma esnekliğine de 2009 yılında kavuşmuş olacaklarını bildirdi. Ekren, konuyla ilgili şunları söyledi:

"Bakan yetkilerini rutin işler kısmında alt kademeye aktarma işlemine de başlamış olduk. Bir başka önemli husus da ek ödeneklerin kullanılması ve değerlendirilmesinde de bir standart getirerek projelerin ulaştığı aşamalara göre bunu kullandırmayı planlıyoruz. En önemli husus özellikle kamu yatırımlarının bakanlıklar, kamu kurum ve kuruluşlar bakımından esneklik oranları artırarak ilgili kurumların belirlenen hedef ve amaçlara ulaşmada tümüyle kendi inisiyatiflerine bırakılacak bir süreç de başlatılmıştır.

Sektör içi artırmalarla GAP, KOP ve DAP içi aktarmalar sınırsız hale getirilmiştir. Baştan belirlenmiş olması koşuluyla sene başında ilgili kamu kurum ve kuruluşlarla mutabakata varılmış kural ve prensipler çerçevesinde bu esneklik sağlanmış olacak."

"En önemli enstrümanı rekabet gücünün artırılması"

Ekren, Orta Vadeli Programın uygulama yönünün eksik olduğu yönündeki eleştirilere 2009 yılı programıyla önemli ölçüde cevap verdiklerini kaydetti. Programda politika tedbirleri ve önceliklerini 6 önemli eksende topladıklarını anlatan Ekren, bunların, "rekabet gücünün artırılması, istihdamın artırılması, sermaye ve sosyal dayanışmanın güçlendirilmesi, bölgesel gelişmenin sağlanması, kamu hizmetlerinde kalite ve etkinliğin artırılması, AB ve dış ekonomik ilişkiler" olduğunu söyledi.

2009 yılında üzerinde durdukları temel politika öncelik ve tercihlerinin rakamsal toplamının 233 olduğunu belirten Ekren, bunun 140 tanesinin rekabet gücünün artırılmasına yönelik politika tercih veya dokümanı olduğunu, bunun içinde de 34 politika tedbirine büyük önem verdiklerini vurguladı.

Ekren, "Buradan da verilmek istenen mesaj çok açıktır. Türkiye'nin kısa ve orta vadeli ekonomik olarak arzu ettiği hedeflere ve amaçlara ulaşmada en önemli enstrümanı rekabet gücünün artırılması olacaktır" dedi.

GAP, DAP, KOP ve kalkınma ajansları yoluyla bölgesel kalkınmanın yeni dönemde daha da hızlandırılacağını ifade eden Ekren, önümüzdeki dönemde Türkiye için ekonomik kalkınmanın yerel ve bölgesel dinamiklerinin çok daha kritik rol oynayacak hale getirileceğini vurguladı.

Ekonomi koordinasyon kurulu

AB ile ilişkiler sürecinde düşündükleri politika tedbirleri ve önceliğinin somutlaştığı en önemli dokümanının Ulusal Program olduğunu kaydeden Ekren, Ulusal Programın ekonomik kriterlerle ilgili kısmında özellikle AB'nin de üzerinde durduğu Ekonomi Koordinasyon Kurulunun yasal ve fonksiyonel yapısının 2009 yılı içinde tamamlanmış olacağını bildirdi.

Böylece Ekonomi Koordinasyon Kurulunun hem yasal çerçevede, hem de görev, yetki ve sorumluluk alanlarının yasal olarak belirlenip, uyulamaya geçmiş olacağını belirten Ekren, şöyle konuştu:

"Yine Orta Vadeli Program ile Ulusal Programın örtüştüğü ve ekonomik bakımından önem kazanan bir başka kurumsal yapılanma da Ekonomik ve Sosyal Konseyin içeriğinin, yapısal ve fonksiyonel yapısının da yeniden şekillendirileceğidir. Bu çerçevede özellikle yeni dönemde ekonomi ve finansal yönetişimin önem kazandığı, kamu ve özel sektör taraflarının birlikte davranarak bu süreci etkin şekilde yönetmenin ortaya çıkarttığı doğal sonuç Ekonomi Koordinasyon Kurulu kadar, Ekonomik  ve Sosyal Konseyin de yasal ve fonksiyonel yapısını güçlendirerek AB'ye üye olmayı düşündüğümüz bu süreçte önemli bir inisiyatif olacaktır."

Bireysel ve kurumsal tasarrufun artırılması

Yapısal reformlar içerisinde özellikle vurguladıkları önemli bir enstrüman da özel sektör ve kamu sektörüyle birlikte başlattıkları, "Bireysel ve Kurumsal Tasarrufların Türkiye'de Artırılma Projesi" olduğunu söyleyen Ekren, söz konusu projenin Aralık sonuna kadar tamamlanacağını, bireysel ve kurumsal bakımdan Türkiye'nin tasarruflarını artırmada hangi araçların kullanılacağını zamanı geldiğinde de kamuoyu ile paylaşacaklarını bildirdi.

Önem verdikleri bir diğer politika aracının da kamu mali yönetiminde mali kuralın belirlenmesi hususu olduğunu dile getiren Ekren, "Böylece hangi göstergelerle mali kuralların izleneceği, bunun alt ve üst limitlerinin ne olacağını, ilgili kurum ve kuruluşlarla çok kısa bir süre içinde belirleyerek takdim edeceğiz" diye konuştu.

Kamu Harcama Yönetimi Raporu çalışmalarına da hız verileceğini kaydeden Ekren, özellikle bu dönemde iyi hedeflenmiş, iyi kurgulanmış ve amaca yönelik kamu harcamalarının özel bir önem taşıdığını, dolayısıyla kamu harcamalarının, Türkiye ekonomisi, Türk toplumu ve özel sektörünün ihtiyaç duyduğu şekilde yeniden kurgulanacağını söyledi.

Kayıtdışı ile Mücadele Eylem Planı'nın da bu dönemde uygulamaya başlayacağını açıklayan Ekren, Kayıtdışılıkla Mücadele Mutabakatının da çok kısa bir zaman içinde açıklanacağını kaydetti.

İstanbul'un finans merkezi yapılması

Önemli yapısal önceliklerden bir tanesinin de İstanbul'u finans merkezi yapma projesi olduğunu belirten Ekren, "2009 yılında Dünya Bankası ve IMF toplantılarının Türkiye'de yapılıyor olmasını dikkate alarak, İstanbul'u finans merkezi yapmaya yönelik olarak bir strateji belgesini de o tarihte küresel toplumda ve Türkiye ile paylaşmayı planlıyoruz" dedi. Ekren, yeni dönemde öncelik verdikleri diğer politika konularını şöyle sıraladı:

"Kamu ve Özel Sektörün İşbirliği Kanunu yeni dönemde üzerinde duracağımız ekonomimizin verimliliğini artıracak önemli enstrümanlarından biri olarak görüyoruz. Türk Uzay Kurumunun kurulmasına yönelik eylemi de yine bu tarihlerde başlatmış olacağız. Ürün Güvenliği Kanunu, Ekonomik ve Sosyal Konseyin yasal altyapısı, Bölgesel Gelişme Ulusal Stratejisi, kalkınma ajanslarının kurulması, e-devlet , 233 tane politika tedbiri ve önceliği içinde biraz daha ön plana çıkarttığımız politikalardan olacak."

Ekren, yeni dönemde düzenli aralıklarla düzenleyecekleri basın toplantıları ile ekonomik gelişmeleri kamuoyu ile paylaşmaya devam edeceklerini de sözlerine ekledi.

"Kriz yokmuş gibi davranmadık"

Toplantının ardından gazetecilerin sorularını yanıtlayan Ekren, 2009 yılı programında, "küresel finansal kriz yokmuş" gibi davranıldığının belirtilmesi üzerine, "Kriz yokmuş gibi davranmadık. Böyle davranmadığımızı söyledik" dedi.

Milli gelirdeki büyüme oranını yüzde 5'ten yüzde 4'e düşürdüklerini anımsatan Ekren, harcama performansı ile gelir performansının örtüşmesi gerektiğini söyledi. Ekren, "Gelir kaynağı bulmadan, bu düşündüğümüz geliri oluşturmadan harcamaları da kolay yapma ihtimalimiz olmaz. Ama şu andaki tablo, şu andaki veri ve bilgi seti bu bütçenin uygulanabilir olduğunu gösteriyor" dedi.

Bütçede de reel sektöre yönelik olarak ciddi inisiyatifler kullandıklarını ifade eden Ekren, şöyle devam etti:

"Esnaf kredi faiz sübvansiyonlarında, yani Halk Bankasının yaptıklarında 2008 bütçesi ile 2009 bütçe tasarısını dikkate aldığınızda artış oranı yüzde 30, tarımsal kredi faiz desteğinde artış yüzde 19, ihracat desteklerinde yüzde 43, KOBİ'lerde sağlanan desteklerde yüzde 82. Tabii 5 puanlık indirim var. Bu sene çok yansımadı o, ama bütün yılı kapsayacağı için seneye çok büyük bir yansıma sağlayacak. Orada da çok astronomik bir artış söz konusu. Böyle bakıldığında reel sektörün en azından bu süreçte etkilenebileceği alanlara yönelik olarak ekonomi yönetiminin bütçe imkanları çerçevesinde çok ciddi bir sinyal verdiğini söyleyebiliriz. Hatta genç ve kadın istihdamında işveren payının ödenmesini de buna koyarsanız, aslında bütçe mantığı çerçevesinde özel sektörün reel kısmıyla ilgili beklentilerin hepsini karşılamasa bile sahip olduğunuz imkan ve kaynaklar ölçüsünde bir sinyaldir."

"Kriz öncesi dönemle şu andaki dönem arasında hiçbir fark gözetmiyorsunuz" yaklaşımının doğru olmadığını belirten Ekren, "Bu program, bu plan sonuçta elbette birtakım maliyet ve riskleri içeriyor. Ama hiç kriz yokmuş gibi bir bakış tarzını taşıdığını bir haksızlık olarak görmek gerekir. Biraz daha rakamlar üzerinde tartıştığımız zaman farklı bir sonuca gelebiliriz" dedi.

Ekren, küresel ekonomik krizin Türkiye'ye ticaret ve finansman kanalından etki etmeye başladığına dikkati çekti. Ekren, "Önce finansman maliyetleri, sonra finansman miktarında bir değişiklik zaten kaçınılmaz. Türkiye küresel bir aktör ve oyuncu. Türkiye'nin böyle bir iş olmazaydı bile kendine has konjonktüründen dolayı birtakım şeyleri yapması gerekiyordu" diye konuştu.