Türkiye, daha fazla uluslararası doğrudan yatırım çekmek için vites yükseltecek

İstanbul, dönem başkanlığını Türkiye’nin yürüttüğü doğrudan yabancı sermaye zirvesine ev sahipliği yapıyor

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

KEZBAN KARABOĞA

G20 ve Dünya Yatırım Ajansları Birliği’nin (WAIPA) Türkiye dönem başkanlığı dolayısıyla düzenlenen Doğrudan Yabancı Yatırım Konferansı bugün İstanbul’da başlıyor. Sürdürülebilir kalkınma için doğrudan yatırımların kolaylaştırılmasında yeni işbirliği modellerinin tartışılacağı zirve, çok sayıda ülkeden yatırım ajansları ile ilgili hükümet yetkililerini bir araya getiriyor. TYDTA ve WAIPA Başkanı İlker Aycı, Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerin gelecek yıllarda uluslararası doğrudan yatırım çekmede daha etkin bir rol oynayacaklarını söyledi. B20 ve TOBB Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu da, yabancı yatırımlara tedarikçi ve çözüm ortağı olarak, KOBİ’Lerin küresel değer zincirinde daha fazla yer alması gerektiğine işaret etti.

Türkiye, son 12 yılda 149 milyar dolar uluslararası doğrudan yatırım (UDY) çekti. Bu rakam 2002 yılına kadar toplam 15 milyar dolar seviyesindeydi. Yabancı sermaye mevzuatının serbestleştirilmesi, milli muamele ilkesinin hayata geçirilmesi, yatırımcılar için özel olarak tek durak ofis yaklaşımıyla kurulan Türkiye Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansı’nın doğrudan Başbakanlığa bağlı olması, teşvik sistemi ve ticaret kanununun reforme edilmesiyle Türkiye’ye gelen UDY’ler hızla arttı. 2002-2010 döneminde Türkiye’ye giren UDY’nin yüzde 75’i Avrupa Birliği ülkelerinden geldi. Yakın ve Ortadoğu ülkeleri ikinci, ABD ise üçüncü sırayı aldı. 2011-2014 döneminde, Yakın ve Ortadoğu ülkeleri ile beraber Asya ülkelerinin payları arttı. Sektörel bazda imalat ve enerji sektörlerinin Türkiye’ye gelen toplam UDY içerisindeki payı 2011-2014 döneminde artış sergiledi. İmalat ve enerji sektörlerinin toplam UDY içerisindeki payı 2002-2010 döneminde yüzde 27 iken son beş yıllık dönemde yaklaşık yüzde 50 seviyesine ulaştı. 

Küresel rakamlara bakıldığında 2008-2009’daki küresel mali krizin başlangıcından bu yana dünya genelinde UDY akışlarının azalma eğiliminde olduğu görüldü. 2014 yılındaki küresel UDY hacminin 1.26 trilyon dolar olacağı tahmin ediliyor. Bu büyüklük 2007 yılında ulaşılan 2 trilyon dolarlık zirvenin çok altında. Bu azalmanın nedenleri arasında küresel ekonomideki kırılganlık, gelişmiş ekonomilerin UDY çekmekte zorlanması ve ev sahibi ülkelerdeki siyasi belirsizlikler olarak gösteriliyor. Bununla birlikte, gelişmekte olan ülkeler küresel mali krizden çıkış sürecindeki son beş yıllık dönemde çektikleri UDY miktarını artırmakta başarılı oldu. Doğu ve Güneydoğu Asya ülkeleri, gelişmekte olan tüm ülkeler arasında en yüksek artışı gösteren ülkeler olarak ön plana çıktı. Küresel UDY akışlarından yüzde 0.9 ile yüzde 1.0 aralığında pay alan Türkiye ise gelişmekte olan ekonomiler arasında kendine has bir yer edindi. Türkiye, hem Asya ve Doğu Asya ülkelerine benzer bir rota izleyerek UDY girişi açısından hızlı bir toparlanma sergiledi hem de söz konusu yatırım akışındaki dalgalanmanın Polonya, Çek Cumhuriyeti, Romanya ve benzeri ülkelerdekine kıyasla daha sınırlı bir düzeyde kalmasıyla öne çıktı. Örneğin, Türkiye 2010 rakamları baz alındığında UDY endeksinde 138 değerine ulaşarak ikinci sırada yer aldı. Türkiye şimdi 25 yapısal reform programından biri olarak açıkladığı, “İş ve Yatırım Ortamının İyileştirilmesi” programı ile yatırımcıların sorunlarına doğrudan müdahale edilmesi ve bürokratik mekanizmaları geliştirerek daha fazla doğrudan yabancı yatırım çekmeyi, 2015-2019 döneminde Türkiye’yi UDY’ler açısından daha cazip bir konuma getirmeyi amaçlıyor.

Uluslararası Doğrudan Yatırımlar Zirvesi'nin ev sahibi İstanbul

Türkiye Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansı’nın (TYDTA) Dünya Yatırım Ajansları Birliği (WAIPA) Başkanlığı çerçevesinde, İstanbul’da bugün önemli bir zirve başlıyor. TYDTA ve WAIPA Başkanı İlker Aycı’nın ev sahipliğinde ve G20 Türkiye, Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı (UNCTAD) ve B20 Türkiye ile işbirliği içinde, “G20-WAIPA Conference on Foreign Direct Investment” başlıklı etkinliği düzenliyor. Bugün başlayan konferans yarın da devam edecek. Başbakan Yardımcısı Ali Babacan ve Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı (UNCTAD) Genel Sekreteri Dr. Mukhisa Kituyi’nin açılışına katılacağı doğrudan yatırımlar konferansına, dünyanın dört bir yanından WAIPA üyesi Yatırım Ajansları, UNCTAD, OECD, Birleşmiş Milletler Sinai Kalkınma Örgütü (UNIDO) ve İslam Kalkınma Bankası (IDB) gibi birçok uluslararası kuruluşun üst düzey temsilcileri de katılacak. İstanbul’daki etkinliğin hedefleri arasında; WAIPA üyelerinin görüşlerinin derlenerek Türkiye’nin dönem başkanlığını yürütmekte olduğu G20 sürecine katkıda bulunacak bir çıktı sağlanması, WAIPA’nın uluslararası camiadaki etkinliğinin pekiştirilmesi, WAIPA’nın diğer önde gelen uluslararası kuruluşlarla kurduğu güçlü bağların derinleştirilmesi ile 14-16 Haziran 2015 tarihleri arasında Milano’da düzenlenecek “WAIPA Dünya Yatırım Konferansı” sırasında yapılacak WAIPA başkanlık seçimlerinde TYDTA’nın Başkanlığının bir dönem daha devam etmesi adına üyelerin güçlü desteğinin teyit edilmesi bulunuyor.

1-049.png

3-011.png

2-028.png

[PAGE]

Gelişmekte olan ülkeler UDY çekmede daha etkin rol oynamaya başlayacak

88400.jpg

M. İLKER AYCI

Dünya Yatırım Ajansları Birliği (WAIPA) ve T.C. Başbakanlık Türkiye Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansı (TYDTA) Başkanı

■ Türkiye’nin uluslararası doğrudan yatırımlar açısından cazip hale gelmesini sağlamak için hangi noktalara odaklanmak gerekiyor? Halihazırda, Türkiye’de yatırım yapmayı planlayan uluslararası yatırımcılar için hangi kolaylıklar sağlanmaktadır? 

Türkiye, siyasi ve ekonomik istikrarı, jeostratejik avantajları, dinamik ve genç nüfusu ve uygun yatırım ortamı sayesinde hâlihazırda uluslararası yatırımcılar için cazip bir yatırım merkezidir. Türkiye’nin yatırım ortamı hükümetimizin reform gündemindeki en önemli konulardan biri olup son 13 yıllık dönemde sürekli olarak iyileşme göstermektedir. Bu açıdan Türkiye çeşitli reformlar sonucunda yatırımcı dostu bir ülke halini almıştır. Bu reformlar arasında en hızlı geri dönüş alınmasını sağlayan adımlardan birisi yatırımcıların bütün sorunlarını tek bir noktadan çözebilmelerini sağlamak üzere doğrudan Başbakanlığa bağlı olarak faaliyet gösteren Başbakanlık Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansının kurulması olmuştur. Bunlara ek olarak Türkiye’nin doğal avantajlarını destekleyen gayet cömert bir teşvik sistemi sunulmakta ve böylece ülkemiz uluslararası yatırımcılar açısından cazip bir yatırım mecrası olarak öne çıkmaktadır. Teşvik sistemi bilhassa ülkenin stratejik sektörleri açısından kilit önem taşıyan ara mamullerin ithalatına olan bağımlılığı azaltma potansiyeli olan yatırımları desteklemeye yönelik olarak düzenlenmiştir. Yatırım teşvik sisteminin temel hedefl eri arasında cari açığı azaltmak, nispeten az gelişmiş bölgelere yapılan yatırımları desteklemek, destek enstrümanlarının düzeyini artırmak, kümelenme faaliyetlerini teşvik etmek ve teknoloji transferi sağlayacak yatırımlara destek olmak sayılabilir. 

Türkiye’de 1 Ocak 2012’de yürürlüğe giren sistemle yerli ve yabancı yatırımcılara dört plan kapsamında teşvikler sağlanıyor: 
1- Genel Yatırım Teşvik Uygulamaları 
2- Bölgesel Yatırım Teşvik Uygulamaları 
3- Büyük Ölçekli Yatırım Teşvik Uygulamaları 
4- Stratejik Yatırım Teşvik Uygulamaları 

Verilen teşvikler KDV muafiyeti, gümrük vergisi muafiyeti, vergi indirimi, sosyal sigorta primi desteği, arazi tahsisi, faiz oranı desteği, gelir vergisi stopaj indirimi ve KDV iadesi şeklinde uygulanıyor. 

■ Dünya’da son 10 yılda uluslararası doğrudan yatırım girişlerinin gelişimini nasıl değerlendiriyorsunuz? 

Yabancı yatırımlardan aslan payını hangi ülkeler alıyor? Gelişmiş ülkeler, gelişmekte olan ülkeler ve Merkez ve Doğu Avrupa gibi kategoriler bazında değerlendirebilir misiniz? Son yirmi yıllık dönemde UDY akışına bakıldığında küresel mali krizin köklü bir değişime neden olduğu görülmektedir. 2008’e kadar dünya genelinde UDY hacminde düzenli bir artış meydana gelmekte ve tüm ülkeler bundan faydalanmaktaydı. UDY akışları 2007 yılında 2 trilyon Amerikan Doları ile tarihi zirvesine ulaşarak 2002 yılındaki yatırım hacminin neredeyse üç katına çıkmıştı. Ancak krizden bu yana küresel UDY hacminde azalmayla beraber dalgalanmalar artmış ve toplam küresel UDY tutarı 2013 yılında 1,36 trilyon Amerikan Doları düzeyine gerilemiştir. 2014 yılına ait geçici veriler küresel UDY akışındaki yavaşlamanın devam edeceğini ve yaklaşık 1,26 trilyon Amerikan Doları düzeyine gerileyeceğini göstermektedir. 

■ Sizce küresel UDY’lerin gerilemesindeki nedenler nelerdir? 

Bu gerilemenin altında yatan en önemli nedenlerden biri gelişmiş ülkelerin, özellikle de Avrupa Birliği ülkelerinin, kırılgan ve yavaş büyüyen ekonomilerinden ötürü UDY çekme kapasitesinde meydana gelen azalmadır. Öte yandan gelişmekte olan ekonomilerin küresel mali krizde hızlarından bir şey kaybetmemesi ve hem nominal hem de nispi açıdan UDY girişinde artış yaşamaya devam etmesi dikkat çekicidir. Örneğin 2006’da gelişmekte olan ülkelere UDY girişi 600 milyar Amerikan Doları düzeyindeyken bunların toplam UDY akışı içindeki payı yalnızca %30 dolayındaydı. 2013’e gelindiğinde ise gelişmekte olan ülkelere UDY akışı 778 milyar dolarla %54 düzeyine ulaşmıştır. Çin, Hong Kong ve Singapur bu gruptaki ülkeler arasında en çok UDY çeken ülkeler olmuşlardır. UDY çekme bağlamında iyi bir performans sergileyemeyen tek bölge, halen siyasi belirsizliklerin hüküm sürdüğü Batı Asya olarak dikkat çekmektedir. 

UDY kaynağı olarak da gelişmekte olan ülkeler pozisyonlarını güçlendirmektedirler. Geride kalan beş yıllık dönemde bu ülkelerin küresel UDY çıkışındaki payları iki katına yükselmiş olup, Çin’in başı çektiği bu gruptaki ülkelerin payının önümüzdeki dönemde de artması beklenmektedir. Uluslararası kurumların ve bizim tahminlerimize göre gelişmekte olan ülkeler gelecek yıllarda UDY anlamında daha etkin bir rol oynamaya başlayacaklardır. 

■ Uluslararası yatırımcılar açısından Türkiye’nin coğrafi konumu ne gibi avantajlar sağlamaktadır? 

UDY yatırımcıları yalnızca Türkiye’nin iç pazarını hedefl emekle kalmayıp, aynı zamanda 1.6 milyar insanın yaşadığı ve toplam ekonomik büyüklüğü 28 trilyon dolara varan Avrupa, Ortadoğu, Kuzey Afrika, Orta Asya ve Körfez pazarlarına erişim sağlayan Türkiye’nin özel konumuna da yatırım yapmaktadırlar. Türkiye aynı zamanda bölgesinde bir enerji koridoru vazifesi de görmekte olup, Avrupa ile enerji kaynakları açısından zengin ülkeler arasında enerji arzını güvenceye alma işlevine de sahiptir. Bu bağlamda Coca-Cola, GE, Microsoft, Unilever ve BASF gibi 60’tan fazla çok uluslu şirket yönetim merkezlerini Türkiye’de kurmuştur. Son 12 yıllık dönemde gelen UDY’nin miktar ve kalitesi Türkiye’nin küresel değer zincirinde daha iyi bir konuma oturmasını ve uzun vadede Türkiye’ye istikrarlı bir UDY akışı temin etmeyi sağlayabilecektir

[PAGE]

'KOBİ'ler küresel değer zincirinde daha fazla yer almalı'

hisa.jpg

RİFAT HİSARCIKLIOĞLU

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı
B20 Türkiye Başkanı

2008 Küresel Finansal Krizi dünya çapında doğrudan yabancı yatırımlara büyük bir darbe vurdu. Ancak, Avrupa Bölgesi’nin hala toparlanamaması, Çin’in eskisi gibi yüksek büyüme oranlarına artık kavuşamaması ve ABD ekonomisindeki gelişmelerden ötürü etkilenen gelişen ülkelerdeki dalgalanmalar, dünya toplam doğrudan yabancı yatırımlarının hacmini kriz öncesi seviyelerin uzağında tutuyor. Bu durum bize açıkça gösteriyor ki; küresel kalkınmanın sağlanması ve doğrudan yabancı yatırımların arttırılması için ülkelerin kolektif ve uyumlu olan uygulanabilir politikalar ortaya koyması lazım. 

Dünya Yatırım Tanıtım Ajansları Birliği’nin, ülkeler arası doğrudan yabancı yatırımın arttırılması adına bağlantı görevi görmesi, yatırım tanıtım ajanslarının kapasitelerinin geliştirilmesi ve en iyi uygulamaların paylaşılması olanağı sağlaması bakımından çok kritik bir rol oynadığı ortada. Hiç kuşkusuz; geliri, istihdamı ve üretkenliği arttırmak için küresel değer zincirleri, hem gelişmiş, hem de gelişmekte olan ülkeler için etkili mekanizmalar sağlıyor ve bu ülkeler bundan çok faydalanıyor. Piyasalar arasındaki engellerin kaldırılması çok önemli bir adım olduğunu herkes kabul ediyor, ama tek başına yetersiz kaldığını da kimse inkâr etmiyor. Ülkelerin ve firmaların mevcut kapasitelerinden ve yabancı yatırım, bilgi ve inovasyondan yararlanmalarını temin etmek için küresel değer zincirlerinin uygun politikalar ile desteklenmesi gerektiği ortada. Bu bakımdan, küresel değer zincirlerinin etkinliğini arttıracak uluslararası ortaklıkların ve yatırımların sağlanması konusunda, Dünya Yatırım Tanıtım Ajansları Birliği, B20 platformu gibi iş dünyasını ve devletleri uluslararası ortamda buluşturan bir bulunmaz bir imkân sağlıyor. 

Her sene G20 ülkelerinin liderleri ile küresel iş dünyası liderlerini B20 platformu altında bir araya gelip, küresel ekonomik ve iş dünyası gelişmeleri hakkında çözüm ve öneriler üretiyor. B20 Türkiye olarak, farklı ülkelerde hizmet veren iş kuruluşlarının bir araya getirerek, iş dünyasını ilgilendiren kritik konular üzerinde ortak politikalar ve daha önemlisi ‘uygulanabilir’ öneriler geliştirilmesini sağlamak olarak belirledik. Bu sayede, çeşitli ülkelerin kamu sektör temsilcilerini ve uluslararası kuruluşları da içeren küresel ölçekte politika koyucular ile tüm dünyadan iş kuruluşları arasında bağlantı kurulmasını sağlıyoruz. Bu sene Türkiye’nin başkanı olduğu B20 çalışmalarını, oluşturduğumuz altı görev gücü ile sürdürüyoruz. Uluslararası kuruluşların, iş dünyasının en önemli isimlerinin ve dünyanın önde gelen birçok yönetim danışmanlığı firmasının katkı sağladığı altı ayrı görev gücü kurduk. Bu görev güçleri, büyümenin finansmanı, ticaret, altyapı ve yatırımlar, istihdam, yolsuzlukla mücadele konularının yanı sıra, B20 Türkiye Başkanlığı’nın dünya ekonomisinde oynadığı önemli rol dolayısıyla özellikle altını çizdiği KOBİ ve girişimcilik üzerine de çalışıyor. B20’deki odak alanlarımızdan biri de küresel değer zincirlerinin geliştirilmesi ve gelişirken yerel ekonomilere faydalarının artırılması. Bu kapsamda doğrudan yatırımların artırılmasına yönelik G20 ülkelerinde atılabilecek adımlara yönelik önerilerimizi eylül ayında açıklayacağımız bildirgemizle G20 liderlerine ileteceğiz. 

KOBİ’ler doğrudan yabancı yatırımcı şirketlere tedarikçi veya çözüm ortağı olarak destek olabilir. B20 Türkiye olarak, KOBİ’lerin küresel gelire, istihdama ve yeni işler yaratmaya olan katkısının altını çizerek, KOBİ’lerin sürdürülebilir gelişimini temin edecek, küresel ölçekte etkisini arttıracak ve çok tarafl ı iş birlikleri yapmasını sağlayacak bir uluslararası organizasyonun kurulmasını kararlaştırdık. “Dünya KOBİ Forumu” adını verdiğimiz bu organizasyonun başlıca amacı, KOBİ’lerin küresel değer zincirlerinde daha fazla yer almalarını sağlamak ve uluslararası piyasalara erişimi güçlendirmek olacak. 

Dünya Yatırım Tanıtım Ajansları Birliği; yatırım ajansları arasında işbirliğini geliştirmesi ve teşvik etmesi, yatırım ajanslarının bilgi paylaşımını ve bilgi toplama sistemlerini güçlendirmesi ve yatırım ajanslarının yatırım için politika ve stratejilerinin oluşturmasına yardımcı olması gibi görevleri ile hiç kuşkusuz ki, B20 olarak belirlediğimiz ana önerilerden olan, özel sektör katılımlı uluslararası yatırımların arttırılmasında çok önemli bir yere sahip olacaktır.


Sürdürülebilir kalkınma için yatırımı harekete geçirmek

zhan.jpg

DR. JAMES ZHAN

Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı (UNCTAD) Yatırım ve Teşebbüs Dairesi Direktörü

Bu yıl kalkınma açısından bir dönüm noktasındayız. On beş yıl önce, yeni milenyuma adım attığımız günlerde dünya liderleri bir araya gelerek 21. yüzyıl için uluslararası gündem üzerinde bir mutabakata varmışlardı. Milenyum Beyannamesini oybirliğiyle kabul ederek ülkelerini aşırı yoksullukla mücadeleye yönelik global bir ortaklığa katarken daha sonraları Milenyum Kalkınma Hedefl eri (MDG) olarak anılacak olan bir dizi hedef belirlemişlerdi. Söz konusu hedefler için belirlenen süre 2015’te sona eriyor. Uluslararası toplum bu hedefl ere ulaşma yolunda elde edilen ilerlemeyi takdirle karşılarken, önümüzdeki 15 yılda daha iyi ve daha adil bir dünya arayışında paylaşılan bir vizyonu oluşturmak ve bu vizyonu nasıl gerçekleştirebileceğimiz bağlamında mutabakata varmak istiyoruz. 

Dolayısıyla yeni bir hedef kümesini, yani Sürdürülebilir Kalkınma Hedefl erini (SDG) belirlemeye yönelik müzakereler yürütülmektedir. Bu hedefler sosyal, iktisadi ve çevresel açıdan sürdürülebilirliği ileriye götürmeye yönelik çabalarımızın yönünü belirleyecektir. Geniş bir öncelikler yelpazesini kapsayan bu hedefl erden bazıları yoksulluğun ortadan kaldırılması, gıda güvenliği, sağlık, eğitim, su ve hıfzıssıhha hizmetlerine erişim, kadınların ve gençlerin konumunun güçlendirilmesidir. SDG’ler, MDG’lerden yola çıkarak dünya ekonomisini daha sürdürülebilir bir büyüme ve kalkınma yörüngesine taşımaya yönelik elbirliğiyle girişilen bir çalışmayı temsil etmektedir. Bunun ise kaynaklar açısından önemli sonuçları olacaktır. Finansman gereksinimlerinin karşılanmaması durumunda çabalarımız akamete uğrayabilir. 

UNCTAD’ın Dünya Kalkınma Raporu gelişmekte olan ülkelerin SDG ile ilgili yıllık yatırım gereksinimi toplamını 3,9 trilyon dolar olarak öngörmektedir. 1,4 trilyon dolarlık mevcut yatırım düzeyi bu hedefin çok gerisinde kalmakta ve her yılda sağlanması gereken 2,5 trilyon dolar düzeyinde bir yatırım açığı bırakmaktadır. Özel sektörün SDG alanındaki yatırımlardaki mevcut payı dikkate alındığında özel sektörün bu açığın ancak 900 milyar dolarlık bir kısmını karşılayacağı anlaşılmaktadır. Bu tablo ise her halükârda 1,6 trilyon dolarlık bir açık anlamına gelmektedir. Bunu ise kamu sektörü ve resmi kalkınma desteklerinin karşılaması mümkün değildir. Özel sektörün katılımının gelişmiş ülkelerdeki düzeye çıkarılması, bu alandaki katkılarını yılda 1,8 trilyon dolara yükseltirse yatırım açığının bir kısmını kapatabilecektir. 

Özel sektörün önemi uzun süredir kabul görmektedir. Çok uluslu şirketlerin yatırımları ev sahibi ülkeye istihdam, teknoloji transferi, yönetim uzmanlığı, diğer pazarlara açılım ve vergi gelirleri gibi çok sayıda fayda getirebilecektir. Ancak, geleneksel olarak kamu sektörünün liderliğindeki bir alan olan SDG çalışmalarına özel sektörün katılımı halen hassas bir gelişme olarak değerlendirilmektedir. Dolayısı ile kalkınma hedeflerine ulaşmada bir ortak olarak özel sektörün katılımını sağlama çabaları yalnızca finansman kanalize etmekle sınırlı kalmayıp, uygun ve anlamlı bir katılım sağlamaya yönelik stratejik ilkeleri de talep etmelidir. 

Yatırım Tanıtım Ajansları sürdürülebilir kalkınma hedefine ulaşmada özel sektör yatırımlarını teşvik etmek ve kolaylaştırmak bağlamında merkezi bir rol oynayacaktır. SDG alanında yatırımları teşvik etmek için IPA’ların SDG’leri özellikle destek verebilecek sektör veya faaliyetlerdeki yatırımcıları hedef alması ve önceden hazırlanmış uygulama aşamasına gelmiş proje hattını yaratıp piyasaya sunması gerekmektedir. IPA’lar ülke içi ortaklıkların kapsamını genişletmek, daha geniş hedef yatırımcı gruplarıyla bağlantıları geliştirmek ve sürdürülebilir kalkınmayla ilgili yatırım projeleri, yeni sektörler ve muhtemel destekleme tedbirleri ile ilgili olarak kurum içinde uzmanlık geliştirmek yoluyla sürdürülebilir yatırımı cezbetme yeteneklerini artırabilirler. IPA ağları altyapı, sağlık, eğitim, enerji ve kırsal kalkınmanın yanı sıra yerel yönetimler, kırsal erişimi genişletme hizmetleri, kar amacı gütmeyen kurumlar, bağışçılar ve kalkınma alanındaki diğer paydaşlarla ilgili politika ve hizmetler bağlamında kamu sektörü kurumlarını da kapsayacak şekilde büyüme göstermelidir. IPA’lar aynı zamanda, devlet fonları, emeklilik fonları, varlık yöneticileri ve kar amacı gütmeyen kuruluşlar da dahil olmak üzere daha geniş hedef grupları ve potansiyel yatırımcılarla iletişim yoluna da başvurabilirler. 

1995’te UNCTAD ile ortaklık çerçevesinde Dünya Yatırım Ajansları Birliği (WAIPA) kurulmuştu. Hem gelişmiş, hem de gelişmekte olan ülkelerden çok sayıda IPA’nın oluşturduğu bu ağ sürdürülebilir yatırımı teşvik etme bağlamında zengin bir işbirliği kaynağı sunmaktadır. WAIPA, UNCTAD gibi uluslararası örgütlerle ortaklıklar kurarak IPA’ların bu yöndeki çabaları etkin bir biçimde yönlendirebilmesine destek vermede kilit rol üstlenebilir. 

Türkiye’nin G20 dönem başkanlığı sırasında, Türkiye Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansının uluslararası doğrudan yatırımlar konusunda bir G20-WAIPA Konferansı düzenleme inisiyatifi IPA’ların sürdürülebilir kalkınmaya yönelik yatırım çekmedeki rolünü geliştirmeye yönelik ortak çabalarımız için mühim bir başlangıç teşkil edebilir.

[PAGE]

Yatırım Destek Ajansları stratejilerini değiştirmek zorunda

waipa.jpg

Rufat MAMMADOV

Dünya Yatırım Ajansları Birliği (WAIPA) Başkan Yardımcısı ve Azerbaycan Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansı (AZPROMO) Başkanı

■ Uluslararası doğrudan yatırımların (UDY) orta vadede yönünü belirleyecek olan beklenti ve en önemli yaklaşımlar nelerdir? 

Uluslararsı doğrudan yatırımlar (UDY) için gelecek beklentileri olumlu. 2013 yılındaki UDY resesyonunun ardından küresel UDY’ler tekrar büyümeye başladı. Küresel girişler 2013 yılında yüzde 9 artarak 1.45 trilyon dolara yükseldi ve ABD Hazine ve Kalkınma Komisyonu (UNCTAD) UDY akışlarının orta vadede artmaya devam ederek 2016’da 1.8 trilyon dolara yükselmesini bekliyor. Bu yatırım destekleme ajansları için büyük bir fırsat anlamına geliyor. Yine de bence her yatırım destekleme ajansı kendi kapsam ve durumuna göre buna yanıt veriyor olacak çünkü küresel büyüme eşit oranda dağılmış durumda değil. Öte yandan, geçmiş küresel iyileşmelerin aksine, bugünkü iyileşmenin kaynağı gelişmekte olan ekonomiler. 2013’te gelişmekte olan ekonomiler ve geçiş ekonomileri 553 milyar dolar yatırım gerçekleştirdi. Bu rakam toplam FDI akışlarının yüzde 39’unu oluşturuyor, 2000 yılında ise sadece yüzde 12’si bu ekonomilerden kaynaklanmaktaydı. Bu da demek oluyor ki, Yatırım Destekleme Ajansları (YDA) strateji değiştirmek zorunda. ABD ve Avrupa’nın geleneksel kaynak pazarlarını ve gittikçe büyüyen Çin ve Hindistan kaynaklarını hedef almalıyız.

■ UDY için bir çok ülke rekabet ediyor. Sizce bir avantaj kazanmak için en önemli hangi etkenlere odaklanılmalı? 

UDY kaynakları gelecekte değişmeye devam edecek. Bence bir çok ülkenin odaklanması gereken en önemli faktörlerde önemli bir değişiklik yok. Aynı şirketleri kovalıyoruz, şirketler de aynı tercihleri yapıyor. Yani konumumuzu yatırımcıların son karar listesine sokabilmek için, ülkemizin gelişmiş pazarlamasına odaklanmalıyız. Azerbaycan gibi daha küçük ülkeler için daha açık bir teklifimiz veya yatırımcıya sağlanan faydayı daha net maddelendirebilmemiz gerekiyor. Yatırımcıların karar verirken kullandığı birtakım lokasyon belirleyici noktalar vardır. Araştırmamız bunların en önemlilerinin, olumlu bir iş ortamı, yurt içi pazar potansiyeli ve diğer pazarlara yakınlık, ayrıca profesyonel iş gücü ve ilgili altyapı olduğunu gösteriyor. Bence bir çok ülke bir avantaj sağlayabilmek için öncelikle bu konulara yönelme ihtiyacı duyacak. 

■ Gelişmekte olan ülkeler UDY çekmeye çalışırken, ne gibi engellerle karşılaşıyor? WAIPA’nın yaklaşımı nedir? 

Gelişen ve geçiş ekonomilerinde, şirketler bana en büyük engellerinin çok fazla ve farklı olabildiğini söylüyor. Bu engellerin arasında istikrar, iş ortamı, yeteneklere erişim (özellikle mesleki yetkinlikler), uluslararası standartlarla her zaman uyum sağlamayan teknik standartlar ve zayıf bir altyapı bulunuyor. “2020 Vizyonumuz” kapsamında ülkeyi daha cazip hale getirecek bir dizi politika uygulanıyor. Dünya Yatırım Ajansları Birliği (WAIPA) olarak biz FDI’ların önündeki engelleri kaldırmanın gelişmekte olan ülkelere daha fazla FDI çekebilmeyi sağlayacak en önemli etken olduğunu düşünüyoruz. Bu süreçte yatırım destekleme ajanslarının politikaları savundukları faliyetleriyle üstlendikleri rol çok önemli. 

■ Ülkelerin (özellikle de gelişmekte olan ülkeler ve Türkiye’nin) UDY’leri artırmak için takip etmesi gereken yatırım stratejileri nelerdir? 

En başarılı yatırım stratejileri, net ve istikrarlı bir iş çevresi içerisinde, iş dostu politikaları temel alarak gerçekleştirilen stratejiler olmuştur. Bu bilinen bir gerçektir. Bunu yaratabilmek her ülkenin kendi kapsamı ve sınırlı kaynaklarına bağlıdır. Bir yatırım stratejisi ülkenin endüstriyel stratejisiyle aynı çerçeve içinde hareket etmelidir.

Bir UDY adresi olarak Türkiye’nin avantajları

Türkiye son on yılda, iş dünyası dostu istikrarlı hükümetlerin yapısal reformları sayesinde sağlam makro ekonomik temeller oluşturdu. 

Bu gelişmeler – yapısal reformlar, güçlü bir finans sektörü ve Türkiye’ye olan güven – sayesinde 1923-2002 yılları arasında 15 milyar dolar seviyesinde olan uluslararası doğrudan yatırımlar (UDY), 2003-2014 yılları arasında neredeyse 150 milyar dolara yükseldi. Ayrıca Türkiye’de yabancı sermaye yatırımı alan şirketlerin sayısı da 5 bin 600’den 41 bine ulaştı. 

Bu muazzam ekonomik performans, genç ve dinamik bir nüfus, stratejik konum ve yatırımcı dostu bir ortam bir araya gelerek Türkiye’de çok cazip yatırım fırsatları yarattı ve Türkiye’yi dünyanın en cazip UDY bölgelerinden biri haline getirdi. 

Büyük ve dinamik yurtiçi pazarının yanı sıra Türkiye yatırımcılara özellikle bölgedeki diğer ülkelere giriş sağlayan büyük fırsatlar sağlıyor. Türkiye’nin stratejik lokasyonu yatırımcılara 1.6 milyar nüfuslu, toplam 26 trilyon dolar GSYH ve 8 trilyon dolar değerinde dış ticareti olan bir pazara giriş imkanı sağlıyor. 

Türkiye bölgesel ölçüde çok sağlam ekonomik bir genişleme platformu sunduğu için, birçok çokuluslu şirket üretim merkezini veya bölgesel yönetim ofisini, şirketlerin ortak kalitelerini ve ülkedeki yerel yetkinlik seviyesini yükselterek Türkiye’ye taşıdı.

 Örneğin Coca-Cola bölgesel yönetim merkezini Türkiye’ye taşıdı ve 90 ülkedeki faliyetlerinin buradan yönetiyor. Benzer şekilde GE Sağlık Hizmetleri dört bölge – Merkez Asya, Ortadoğu, Rusya ve Afrika - ve 84 ülkedeki faliyetlerini yönettiği bölgesel yönetim merkezini İstanbul’a taşıdı. Microsoft da 79 ülkedeki faliyetlerini Türkiye’den yöneten şirketlerden. Türk hükümeti küresel şirketlerin bölgesel yönetim merkezlerini Türkiye’ye taşımalarını çok fazla destekliyor. 

Türkiye’nin Cumhuriyet’in kuruluşunun yüzüncü yılı olan 2023 için sağlıktan ekonomiye, savunma sanayiiden eğitime çok keskin hedefleri var. Türkiye GSYH’si 2 trilyon olan en önemli 10 ekonomiden biri olmayı, ihracatını 500 milyar dolara yükseltmeyi, ülkenin enerji ve ulaşımını bir üst seviyeye çıkartmayı, sağlık hizmetleri altyapısını hastane şehirleri kurarak yükseltmeyi, elektrik üretimini iki katından fazlasına çıkartmayı, İstanbul Boğazı ve Çanakkale Boğazı’nda yeni köprüler inşa etmeyi hedefliyor. 

Türk hükümetinin vizyonu Türkiye’yi Afro-Avrasya’nın Ar- Ge, tasarım ve imalat merkezi olmak, orta ve yüksek teknoloji endüstrilerine bir merkez olmak. Bu bağlamda Türkiye Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansı’nın yatırım-tanıtım stratejisi daha fazla teknoloji-yoğun yatırımları çekmeyi ve böylelikle ülkeye daha fazla teknoloji girmesini amaçlıyor. Dahası, Türk hükümeti yatırımcıların bazı ihtiyaçları uyarınca bir dizi yatırım teşvik tedbiri sunuyor. Bu teşvik sistemleri yatırımcıya yatırım boyutuna, konumuna ve sektörüne bağlı, vergi indirim ve muhafiyetleri, sosyal güvenlik primi ve arazi tahsisi gibi tedbirler içeriyor. 

Ülkenin Ar-Ge altyapısını yükseltmek ve yüksek katma değerli yatırımları çekmek şimdiden sonuç vermeye başladı. Sadece yerel şirketler değil uluslararası devler de Türkiye’nin umut vadeden geleceğine yatırım yapmaya başladılar. Örneğin Ericsson, Huawei, 3M ve Vodafone Ar-Ge merkezlerini Türkiye’ye taşıdı. 

Türkiye Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansı, tüm yatırımcıları Türkiye’nin ekonomik yükselişine katılmaya davet ediyor. Küresel ekonomi çok ciddi bir dönüşüm yaşıyor ve dünya ekonomisinin ağırlık merkezi Türkiye gibi gelişmekte olan ekonomilere kayıyor. Böyle bir dönemde Türkiye sağlam ve istikrarlı ekonomik büyümesiyle ayrışıyor. Tüm bunlar sebebiyle Türkiye’de yatırım yapabilme fırsatı yakalamanın tam zamanı.

tablo-014.png

Bu konularda ilginizi çekebilir