Dolar mı? Kış mı? Gerçek mi?
Şant MANUKYAN
ABD ilk çeyrek büyümesi yüzde 0.1 ile beklentilerin çok altında kaldı. Geçen yıl aynı dönemde de benzer bir durum yaşadığımızı hatırlayabilirsiniz. Önce çok düşük bir büyüme ardından ilk revizyonla daralma ve son revizyonda da eksi 2.1 gibi net bir küçülme görülmüştü. Ancak hemen ardından ikinci çeyrek büyümesi yüzde 4.6 gibi kuvvetli bir seviyede gerçekleşmiş ve zayıf performansın tamamen aşırı soğuklardan kaynaklandığını görmüştük.
Bu sene de benzer bir durumla mı karşı karşıyayız yoksa daha gerçek bir yavaşlama mı söz konusu? Kişisel tüketimde artış beklentilerin üzerinde yüzde 1.9 olarak açıklandı. Ancak detaylara baktığımızda artışta iki kalemin, yani sağlık ve enerji harcamalarının, öne çıktığını görüyoruz. Enerji kalemindeki ani artış soğuk hava etkisinin net bir şekilde hissedildiğini gösteriyor. Ancak yatırım kalemine baktığımızda daha sorunlu bir durum söz konusu. Elbette soğuk hava nedeni ile ertelenen yatırımlar söz konusu olabilir ancak detaylara baktığımızda petrol ve ilgili sektörlerde ciddi bir çöküş görüyoruz, -48%!.
Petrol fiyatlarındaki gerilemenin ardından bu kaçınılmaz bir gelişme. Ve muhtemelen daha zayıf bir şekilde de olsa ikinci çeyrekte de benzer bir seyir gösterecek. Yani bu noktada soğuk havayı bahane etmek doğru olmaz. Ancak diğer yatırım kalemlerine baktığımızda, yani imalat, yazılım ve Ar&GE harcamaları son derece pozitif bir seyir içinde. Ekonominin ana dinamiklerinde bir sorun görünmüyor. Şayet Ar&Ge seviyesi baz alınacaksa 2007’ye yakın noktalardayız. İhracatta ise yüzde 7.2’lik bir gerileme var. Bunu hem kuvvetli dolara hem de özellikle ilk çeyreğin son döneminde şiddetlenen Batı Sahili liman grevlerine bağlayabiliriz. Ancak İthalatın kuvvetli seyrini sürdürmesi kuvvetli doların daha etkili olduğunu düşündürüyor. Yine de bu kalemde kalıcı bir sorun görmüyoruz. Ve grevin sona ermiş olması önümüzdeki aylarda verilerin daha dengeli hale gelmesini sağlayacaktır. Kamu ise büyümeye ayak bağı olmayı sürdürüyor.
Sadece Euro bölgesi veya Japonya da değil ABD’de de pek çok ekonomist halen kamunun harcamalarını ve yatırımlarını arttırarak büyümeyi desteklemesi gerektiğini düşünüyor. FED’in uyguladığı gevşek para politikaları elbette faydalı oldu ama reel talep yaratmakta yeterli olmadığını da savunabiliriz. İşte bu boşluğu kamu doldurmalı. Ancak düşük borçlanma faizlerine rağmen ülkelerin yüksek borç oranlarına sahip olması siyasetçileri bu adımı atmaktan alı koyuyor. Stoklarda görülen ve son çeyreklerin en büyük değişimi olan 100 milyar dolarlık artış ikinci çeyrek için kötü haber olabilir. Tabii eğer şirketler talepte ikinci çeyrekte büyük bir patlama beklemiyorsa. Kısacası tamamen olmasa bile kısmen geçici faktörlerin rol oynadığı zayıf bir büyüme gördük. FED de benzer bir görüşte olduğu için 29 Nisan toplantısında yavaşlamadan çok kaygılı olmadığını belirtti. Kısa vadede Euro biraz daha toparlanacaktır. 1.1460 ve belki de 1.16 seviyeleri görülebilir. Ancak dolar trendi sona ermiş değil. Gelişmekte olan ülke kurları ise bir yandan doların zayıflaması nedeni ile rahatlarken diğer yandan ABD ve diğer gelişmiş ülke getirilerinin yükselmesi nedeni ile baskı altında kalacaktır. Bu nedenle büyük bir gevşemeden ziyade Euro’ya yaslanan bir performans görmemiz muhtemel.