Mali Piyasalarda Aynılaşma Sorunu ve Krizin Dibi

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Dr. Mustafa YILDIRAN / Cumhuriyet Ü.İİBF

yildiran1489@gmail.com

mailto:yildiran1489@gmail.com

21. yy'a geçişte neo-liberal politikalara dayalı kapitalist ekonomik sistem, bazen uluslararası mali kurumların ve büyük devletlerin etkisiyle, bazen de, ülkelerin kendi isteğiyle küreselleşen yenidünya düzenine ayak uydurma çabasıyla taklit edilen bir değer durumundadır. Aynı zamanda kapitalist sistemin ortaya çıkardığı sorunlar, bu kabulün doğal bir sonucu olarak göze alınması gereken risklerdir. Gelişen ülkelerin küresel kredi karşısındaki durumu otuz yıldır devam eden bir 'aynılaşma sorunu'nun sonucu olacaktır. Aynılaşma sorunu, "ülkelerin belirli bir süreçte neo-liberal politikalarda benzerliği ve bu benzerliğin ortaya çıkardığı aynı sorunlarla karşılaşma" olarak tanımlanabilir. (Active Dergisi, yr:2005no:42) Ülkeler aynılaşma sürecine batı mali piyasalarından sağlanabilecek sermaye girişlerinden yararlanmak amacıyla gönüllü olarak katıldıkları gibi, yaşadıkları ekonomik bunalım ve krizlerden kurtulması için gerekli olan sermaye desteklerinden yararlanmak için uluslar arası mali kurumları ve büyük devletlerin zorlamasıyla da bu sürece katılmaktadır.

Değişik sebeplerle meydana gelen aynılaşma son otuz yılda krizlerin zorlamasıyla oluşmuştur. 80'lerde dış borç krizi ile başlayan süreç, Latin Amerika, Asya, Rusya, Arjantin ve Türkiye krizleri gelişen ülkeleri neo liberal mantıkla oluşturulan kurtarma paketleriyle mali piyasaların tek tip ve aynı finansal stratejilere muhtaç yapılar haline getirmiştir. Devletlerin yaşadığı borç ve ödemeler dengesi krizleri göz önünde tutulursa, liberal politikalar politikacıların siyasi kariyerlerini kurtarmak için standart politikalar olmak zorunda kalmıştır. Arjantin, Kore, Türkiye gibi ülkelerde krizlerden sonra ülkeyi finansal sıkıntıdan kurtaran "kurtarıcı iktisatçılar efsaneleri" krizlerin ürettiği bir safsata haline dönüşecektir. Bu aynılaşma süreci gelişen ülkelerin mali piyasasının küresel bankalar tarafından manipüle edilmesini kolaylaştırarak, ülkelerde hızlı büyüme dönemlerinde oluşturulan fonların ülke dışına çıkarak sürekli krize maruz bir mali yapı oluşmasına neden olmuştur.

Aynılaşma sürecinin doğal sonucu olarak, küresel finansal krizin maliyetini hesaplamak mümkün değildir. Çünkü iflas eden küresel bankaların hangi piyasadan borç alıp hangi piyasaya kredi verdiği karmaşık bir muhasebe sürecini göstermektedir. Yine küresel banka ve fonların oluşturduğu portföylerin sermaye piyasalarındaki varlıkları ve yükümlülüklerini tahmin etmek zordur. Aslında bilânçolarındaki riskli kalemler hesaplanabilse bile, işbirlikçi denetim raporları ile gizlenen finansal çöplüklerin yol açacağı etkiler hesaplanamayacaktır. Son yıllarda gerçek büyüme gösteren yükselen ekonomiler özelikle emtiadan para kazanan devletlerin cari fazlalıklarının birkaç günlük finansal karmaşa içinde yok edilmesi mümkündür.

Aynılaşma sürecindeki gelişen ülkeler için krizin dibi henüz çok sığdır. Batı finans piyasalarının kara günlerinin ve karmaşasının sone ermesinden sonra tehlikeler ortaya çıkacaktır. Türkiye'nin de içinde olduğu gelişen ekonomiler için bundan sonraki gelişmeler aşağıdaki sonuçlara gebedir:

- Gelişen ülkeler için en ciddi risk dış borç riskidir. Finansal bolluk döneminde aynılaşmanın getirdiği kolaylıkla düşük maliyetle borçlanabilen ülkelerin borçlanma maliyeti artacaktır. Yine son dönemde devletler arasında borçlanma yerine, küresel özel kurumlardan borçlanan gelişen ülke hazineleri likidite sıkışıklığı nedeniyle, borç bulmakta zorluk çekeceği için, küresel kredi krizine ek gelişen ekonomilerden doğan dış borç krizinin ilave edilmesi gerekecektir.

- Küresel yatırımcıyı çekmek için uygulana yatırım politikaları, devletlerarası mülkiyet kavgalarına gebedir. Batı ekonomilerineki kurtarma ve devletleştirme politikaları, gelişen ekonomilerin özel sektöre devrettiğini düşündüğü varlıkların, artık ABD veya herhangi bir Avrupa devletinin eline geçtiğini görmesi uluslar arası ilişkilerin kaderini değiştirecektir. Yükselen ekonomiler, liberalleşme ile özel kurumlara devrettiği varlıklarını gönüllü olarak diğer bir devlete bırakması gibi bir riskin siyasi sonuçlarıyla karşılaşabilecektir.

- Gelişen ekonomilerdeki işletmeler, küresel mali kuruluşların devletleştirilmesi nedeniyle bir başka devlete borçlu duruma gelecektir. Bu durumda, Türkiye'deki KOBİ uluslararası bir bankadan aldığı borçtan dolayı, artık bir Avrupalı devlete borçlu olabilir. Ödeme güçlüğüne düştüğü zaman o devletin bir işletmesi haline gelirse, artık yabancı devlet işletmeciliği gibi ucube bir uygulama ile karşı karşıya kalınması muhtemeldir.

- Gelişen ekonomilere risklerin transferi mümkündür. Mali piyasalarda aynılaşma ile herhangi bir borsalarda ve para piyasalarında işlem yapma kolaylığı risklerin transferini de kolaylaştırmaktadır. Gelişen ülkeler suçları olmadığı halde aynılaşmanın getirdiği bir tehdit olarak, mali krizin risklerini üstlenmesi muhtemeldir.

Gelişen ekonomiler için kriz yeni başlamıştır. Bu krizin derinliği tahmin edilememektedir. İlk olarak batılı finans kurumlarının iflası ile kurtulacağı düşünülen mali piyasalarda, aynılaşmanın getirdiği benzer sorunlar, gelişen ekonomileri de zorlayacaktır. Çözüm ülkelerin krizden çıkış için kendi ekonomi modellerini oluşturmalarında gizlidir. Küreselleşme sürecindeyiz kolaycılığı ile batıdan çözüm bekleyenler, onların gönderdiği ekstra sorunlarla da uğraşmak zorunda kalacaktır. Türkiye mali piyasalardaki aynılaşma kıskacından kendi tarzını oluşturacak bir ekonomik çıkış yaparak kurtulabilir. Böylece iki yüzyıllık taklit ve aynılaşma sorunu, Türkiye için özgün ve farklı bir modellin sağlayacağı yeniden yapılanma ile tarihteki bağımsızlık mücadelesindeki örnek olma üstünlüğünü iktisadi modelle süslemesini sağlayabilir. Tarih boyunca güçlü devletler kuran Türkiye, iyi bir kriz yönetimine sahip olursa, krizin dibini görmeden güçlü ekonomik potansiyelini özgün bir modelle taçlandırabilir.