"Kimse sabrımızı test etmeye kalkmasın"

Erdoğan, bu akşam saat 20.00'de Obama'yla telefon görüşmesi yapacak.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

ANKARA- AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan  Erdoğan, İsrail'in saldırısını "Her türlü laneti hak etmiş bir katliam" olarak nitelendirerek, "Türkiye Cumhuriyeti, uluslararası hukukun ve diplomasinin bütün imkanlarını kullanmaktadır ve bundan sonra da kullanacaktır" dedi.

Erdoğan, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmaya, bugünkü toplantının "anlamlı" olduğunu belirterek, "Bugün sadece aziz milletime değil bütün insanlığa seslenmek istiyorum. Bütün insanlığın vicdanına ve aklına seslenmek, duygularımı açık yüreklilikle paylaşmak istiyorum" diye başladı.

Başbakan Erdoğan, dün, gecenin en karanlık anında, iki kanlı saldırı gerçekleştiğini ifade ederek, bunlardan birincisinin İskenderun'daki Deniz Üs Komutanlığındaki askeri birliğe yönelik terörist saldırı olduğunu, hain saldırıda 6 askerinin şehit olduğunu, 7 askerin de yaralandığını kaydetti. İkincisinin, fecir vaktinde Akdeniz sularında gerçekleştiğini belirten Erdoğan, insanlık vicdanının tarihin en ağır yaralarından birini aldığını söyledi.

Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:

"İnsanlığın vicdanından süzülen yardım gemileri silahla, zorbalıkla engellendi; yükü merhamet ve şefkat olan gemiler menzillerine varamadı, kana bulandı. Dün sabaha doğru İsrail ordusuna ait silahlı unsurlar, Gazze halkına insani yardım götüren 32 ülkeden 600 insanın içinde bulunduğu Gazze'ye Özgürlük Filosu'na uluslararası sularda, tamamen hukuksuz bir şekilde saldırıda bulundu, masum insanların kanını döktü.

Ölü ve yaralıların olduğu bu kanlı saldırıda, insani yardım gemilerine de el konuldu. Kadınların, çocukların, din adamlarının ve tamamen sivillerin bulunduğu gemilere yapılan bu insanlık dışı saldırıyı bir kez daha şiddetle lanetliyoruz.

Şili'de açıkladım, burada bir kez daha vurguluyorum: İsrail'in Gazze'ye insani yardım götüren gemilere yaptığı kanlı katliam her türlü laneti hak etmiş bir katliamdır. Yapılan bu saldırı açıkça uluslararası hukuka yapılmıştır, insanlığın vicdanına yapılmış, dünya barışına yapılmıştır. 'İnsanlığın vicdanına' diyorum, zira o gemilerde her milletten, her dinden insanlar sadece ama sadece abluka altındaki, ambargo altındaki Gazze'ye insani yardım götürüyorlardı."

"Saldırı BM felsefesine yapıldı"

Gemilerin hareket etmeden önce, bütün dünyaya yüklerini, niyetlerini açıkça deklare ettiklerini ifade eden Erdoğan, bu açık insani yardımın şahidi olarak dünyadan ve Türkiye'den 60 gazetecinin Gazze'ye hareket eden yardım filosuyla birlikte gemilere bindiğini anımsattı. Erdoğan, "Uluslararası sularda, açık denizde mazlum insanlara, yoksul insanlara, aç bırakılmış, evleri yıkılmış Filistinlilere yardım götüren 600 insana ve 6 gemiye karşı yapılan bu silahlı saldırının Birleşmiş Milletlerin temel felsefesine yapılmış bir saldırı olduğu açıktır" dedi.

Gerek Türkiye'den gerek diğer ülkelerden hareket eden gemilerin, tamamen insani amaçlı yardım malzemeleriyle yüklü olduklarını ve uluslararası seyrü sefer kuralları çerçevesinden sıkı bir şekilde kontrol edildiklerini anlatan Erdoğan, gemilerde, sivillerden, yardım gönüllülerinden başka yolcu bulunmadığını ve gemilere beyaz bayrak çekildiğini dile getirdi. Başbakan Erdoğan, tüm bu şartlara rağmen gemilerin silahlı saldırıya maruz kaldığını söyledi.

Hatay'da meydana gelen menfur terörist saldırısı ve İsrail'in yardım gemilerine yönelik hukuksuz saldırısı nedeniyle Şili'deki temaslarını yarıda keserek Türkiye'ye döndüğünü, olayın ilk anından itibaren hükümet olarak gelişmeleri yakından izlediklerini, gereken adımları atmaya başladıklarını kaydeden Erdoğan, dün sabah 6.30'da Başbakan Vekili olarak Bülent Arınç, ilgili bakanlar ve kurum temsilcileriyle değerlendirme toplantısı gerçekleştirerek, meseleyi tüm boyutlarıyla ele aldıklarını anlattı.

Dışişleri Bakanlığının, istihbarat birimlerinin, ilgili kurumların ve Silahlı Kuvvetlerin gelişmeleri çok yakından takip ettiklerini belirten Erdoğan, "Dışişleri Bakanımız ve Savunma Bakanımız, İsrail Savunma Bakanı Ehud Barak ile telefon görüşmesi yaparak tepkimizi ve hassasiyetlerimizi ortaya koydu" dedi.

Erdoğan, kendisinin de birlikte olduğu bakanlarla yaşananları gece boyunca değerlendirerek, Türkiye ile sürekli temas halinde bulunduğunu kaydetti.

"Diplomasinin bütün imkanları kullanılıyor"

Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:

"Bu çerçevede yapılması gerekenleri tüm boyutlarıyla masaya yatırdık, ivedilikle gereken adımları atmaya başladık.

Türkiye Cumhuriyeti, uluslararası hukukun ve diplomasinin bütün imkanlarını kullanmaktadır ve bundan sonra da kullanacaktır.

Bu çerçevede, Türkiye'nin Telaviv Büyükelçisi geri çağrılmıştır. İsrail ile gündemde olan üç tane müşterek askeri tatbikat iptal edilmiştir. Dışişleri Bakanımız New York'a gitmiş ve BM Güvenlik Konseyi acilen toplantıya çağrılarak, olağanüstü görüşme yapılması sağlanmıştır. BM Güvenlik Konseyi İsrail'i kınayan bir açıklama yapmıştır. Açıklamalarda soruşturma açılması ve sivillerin ve yaralıların derhal serbest bırakılması belirtilmiştir. İsrail'de bulanan Futbol Genç Milli Takımımızın yapacağı maçlar da iptal edilmiştir. NATO Konseyi bugün olağanüstü toplantıya çağrılmıştır. İKÖ Pazartesi günü toplanacaktır."

Erdoğan, öncelikle insani yardım konvoyunun ve konvoydaki Türk vatandaşlarının güvenliği, selametinin sağlanması; yaralıların süratle tedavi edilmesi için gerekenlerin yapıldığını söyledi.

İsrail yönetiminin "Yaralıları biz gönderelim" dediğini ifade eden Erdoğan, "Biz, kendi yaralılarımızı alacak iradeye ve güce sahibiz' diyerek onların bu teklifini reddettik. İki askeri ambulans yaralıları almak için hareket etmiştir ve şu anda oradan yaralılarımız almış, bu yöne dönmüşlerdir. Sivil uçaklar da sağlık bakanlığımızın şu anda oraya ulaşmak üzeridir" diye konuştu.

Başbakan Erdoğan, olayın yaşandığı ilk andan itibaren uluslar arası toplumun bilgi almasını engelleyen İsrail'in dünya kamuoyunu doğru bilgilendirmesi ve uluslararası işbirliğinden kaçınmaması gerektiğini kaydederek, "İsrail bir an önce durumun vahametini anlamalı ve yanlış yapmaya devam etmemelidir. İsrail'in bu aşamada sergileyeceği tavır da bütün dünya kamuoyunca ibretle izlenmektedir" dedi.

İlgililerin, Konvoyda vatandaşları bulunan ilgili ülkelerle temas ve eşgüdüm içinde olduğunu, bu ülkelerin de gereken tepkiyi ve duyarlılığı sergilemesini beklediklerini kaydeden Erdoğan, "Bu vesileyle bir kez daha ifade ediyoruz: İsrail, Gazze'ye yönelik insanlık dışı ambargoyu derhal kaldırmalıdır.  Filistin halkına gönderilen insani yardımların yerine ulaştırılmasına engel olmamalıdır" diye konuştu.

"İsrail mutlaka cezalandırılmalıdır"

Erdoğan, insani yardım gemilerine silahlarla saldırıda bulunmanın, masum insanları katletmenin, sivil insanlara terörist muamelesi yapmanın "insanlık açısından büyük bir sukut, alçakça bir pervasızlık" olduğunu ifade ederek, "İsrail hükümetinin bu cüretkar, bu sorumsuz, bu pervasız, bu hak-hukuk tanımayan, her türlü insani erdemi ayaklar altına alan saldırısı mutlaka ama mutlaka cezalandırılmalıdır" dedi.

Erdoğan, partisinin TBMM grubundan yaptığı konuşmada, İspanya ile Medeniyetler İttifakı çalışması yürüttüklerini hatırlatarak, bundaki amacı farklı dinlerin, medeniyetlerin, kültürlerin bir arada barış ve hoşgörü içinde yaşayabilecekleri düşüncesini güçlendirmek, kin ve nefret yerine sevginin hakim olması için çaba göstermek şeklinde tanımladı.

"Üzülerek söylemeliyim ki dün yaşanan olaylar, insanlığın ortak medeniyeti ve kültürü açısından kara bir leke olmuştur, insanlık tarihi açısından büyük bir ayıp olarak kayda geçmiştir" diyen Erdoğan, şunları söyledi:

"İnsani yardım gemilerine silahlarla saldırıda bulunmak, masum insanları katletmek, sivil insanlara terörist muamelesi yapmak, insanlık açısından büyük bir sukuttur, alçakça bir pervasızlıktır. Biz biliyoruz ki savaşın da barışın da bir hukuku vardır. Savaşta çocuklara saldırılmaz. Savaşta kadınlara, yaşlılara saldırılmaz. Savaşta sivillere, din adamlarına saldırılmaz. Savaşta beyaz bayrak çekenlere, sağlık görevlilerine, yardım görevlilerine saldırılmaz. Savaşta değil, barışta bunlara saldıranlar ise sadece hukuku çiğnemekle kalmazlar, aynı zamanda insanlığı da ayaklar altına almış, insanlıktan çıkmış olurlar. Zorbaların, haydutların, korsanların bile belli hassasiyetleri olur, belli ahlak kurallarına uyarlar. Hiçbir ahlak kuralına, hiçbir hassasiyete uymayana bu sıfatları yakıştırmak bile iltifat olur.

İsrail, 32 milletten gönüllünün bulunduğu bir gemiye saldırarak, adeta dünyaya meydan okumuştur. Dünya barışı çok büyük bir yara almıştır. İsrail hükümetinin bu cüretkar, bu sorumsuz, bu pervasız, bu hak-hukuk tanımayan, her türlü insani erdemi ayaklar altına alan saldırısı mutlaka ama mutlaka cezalandırılmalıdır.

Yalan söylemeyi devlet politikası haline getiren ve işlediği suçtan yüzü kızarmayan bir yönetimden soruşturma beklemek yerine, uluslararası camia bu olayı tüm boyutlarıyla soruşturmalı ve hukuki karşılığını vermelidir. Türkiye olarak bu işin peşini bırakmayacağız."

"Türkiye'nin sabrını kimse test etmeye kalkmasın"

"Türkiye yeni yetme, köksüz bir devlet değildir, bir kabile devleti hiç değildir. Kimse Türkiye ile aşık atmaya, Türkiye'nin sabrını test etmeye kalkmamalıdır" diyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Türkiye'nin dostluğu ne kadar kıymetliyse, düşmanlığı da o kadar şiddetlidir. Türkiye'nin dostluğunu kaybetmek bile başlı başına büyük bir bedeldir.

Biz, İsrail halkıyla, Musevilerle her zaman tarihi bir dostluk ve işbirliği içinde olduk. İnanıyorum ki bu kanlı saldırıyı gözyaşlarıyla izleyen, şiddetle eleştiren İsrailli insanlar, bu olayın insanlık onuruna yakışmayan ne kadar büyük bir yanlış olduğunu, iki ülkenin dostluğuna vurulmuş ne kadar ağır bir darbe olduğunu çok iyi anlamaktadır.

Mesele, Türkiye ile İsrail arasında yaşanan bir mesele değildir. Mesele, İsrail'in hak-hukuk tanımayan mevcut yönetiminin, insanlık dışı uygulamalarla şiddet uygulaması, kan dökmesi, barışı tehdit eden yaklaşımlar sergilemesidir. Türkiye, her zaman Orta Doğu'da barıştan yana olmuş, bölgesel istikrar ve güvenliğe katkıda bulunmuştur.

Yakın geçmişte İsrail'in Filistin'le, Suriye ile Lübnan ile ilişkilerinin normalleşmesi için çaba gösteren tek ülke yine Türkiye olmuştur. İsrail şimdi bölgedeki en önemli barış savunucularından birini karşısına alacak tutumlar takınmaktadır. İsrail artık yaptığı haksızlıkları güvenlik gerekçesiyle, antisemitizm eleştirileriyle izah etme aymazlığından vazgeçmelidir. Artık mızrak çuvala sığmamaktadır.

Ortada şiddeti politika haline getiren, zulüm yapmayı kendisi için mubah gören, kan akıtmaktan çekinmeyen bir yönetim anlayışı bulunuyor. İsrail yönetiminin hukuksuzluklarının örtülecek, tevil edilecek, görmezden gelinecek hali kalmamıştır. Uluslararası toplumun 'yeter artık' deme zamanı gelmiştir."

Erdoğan, "Herkes bu hukuksuzluğa göz yumabilir, görmezden gelebilir, açık söylüyorum; altını çizerek söylüyorum; sinsice destekleyebilir ama İsrail, Türkiye'yi başkalarına benzetmek gibi bir hatanın içine düşmesin, böyle bir hata işlemeye kalkmasın, bedeli ağır olur" dedi.

Erdoğan, partisinin TBMM grup toplantısında, İsrail'in Gazze'ye insani yardım götüren gemilere düzenlediği saldırılara ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

BM Güvenlik Konseyinin hakkında 100'den fazla kararını İsrail'in tanımadığına dikkati çeken Erdoğan, BM'nin dün akşam aldığı kınama kararı ile yetinmemesini istedi. BM'nin bu kararın arkasında durmasını gerektiğini ifade eden Erdoğan, şunları söyledi:

"Az önce BM genel Sekreteri ile konuştum. O da New York'a geçiyordu. Akşam saat 8'de Sayın Obama da arayacağını söyledi, kendileriyle de konuşacağız. Bunları onlarla aynen paylaşacağımı burada da bildiririm.

İsrail yönetiminin saldırgan tutumları, şüphesiz ki bir yerlerden aldığı güçten kaynaklanıyor. Bu noktada Türkiye olarak, bölgemizdeki hassasiyetlerimiz ortadadır. BM Güvenlik Konseyinin daimi üyelerinden Almanya'nın Başbakanı Bayan Merkel ile dün Şili'den görüştüm. Bugün İngiltere'nin yeni başbakanı aradı, onunla da görüşeceğim. Daha önce aradım görüştüm, bugün tekrar görüşeceğiz. Diğerleriyle de görüşeceğiz.

Orta Doğu'da barışın zeminini yok etmek gayreti içinde olan İsrail'i bu yaptıklarıyla başbaşa bırakamayız. İsrail yönetimine 'her yaptığın senin yanına kardır' diyemeyiz. her şeyin bir bedeli var. Bu yönetim, bunun bedelini ödemek durumundadır. Yaşam hakkına saygı duymayan bir anlayışın, hiçbir hakka ve hukuka değer vermesi, barıştan yana bir tutum takınması mümkün değildir.

"İsrail etrafına istikrarsızlık yayan bir çıbanbaşıdır"

İnsan yaşamına değer vermeyen bir anlayışın, insana ve insan haklarına saygı duyması mümkün değildir.

Kendi halkının güvenliğini düşünen bir devlet, bütün dünyanın nefretini ve düşmanlığını kazanarak bunu başaramaz. Kendi insanından başkasına insan olarak değer vermeyen bir yönetimin barış diye bir derdi olamaz.

İsrail, etrafındaki savunma kalkanlarını birbir yok etmekte, ittifak noktalarını birbir kaybetmekte, kendisini yalnızlaştırmaktadır. İsrail yönetimi, Orta Doğu'da kin ve nefreti yaygınlaştırarak bölgesel barışı dinamitlemekte, etrafına istikrarsızlık yayan bir çıbanbaşı olarak kendisi iyot gibi açığa çıkıyor. Uluslararası toplum, bu gidişe bir an önce müdahale etmelidir."

"Biz her zaman antisemitizme karşı olduk"

Başbakan Erdoğan, konuşmasında İsrail halkına da seslendi. Erdoğan, şöyle devam etti:

"Biz her zaman antisemitizme karşı olduk, Musevilere yapılan haksızlıklara karşı sesimizi yükselttik, İsrail halkının Orta Doğu'da barış ve güvenlik içinde yaşamını sürdürmesi için katkıda bulunduk.

Şimdi aynı duyarlı tavrı, aynı insani tavrı sergilemek, yaşanan bu zulme 'dur' demek sırası İsrail halkı olarak sizdedir. Hükümet ortaklarının her türlü hak ve hukuku çiğneyerek sergilediği şiddet politikaları İsrail'in menfaatlerini tamamen ortadan kaldırmakta, sizin huzur ve güvenliğinizi açıkça tehlikeye atmaktadır. Hükümetinizin saldırgan tavırları, İsrail devletini korsanlık yapan, haydutluk yapan bir konuma düşürmekte, ülkenizin uluslararası saygınlığını zedelemektedir.

Yalanla, hileyle, kan dökmekle, saldırganlıkla, korsanlıkla, devlet terörü estirmekle masumları katletmekle devlet yönettiğini zanneden bu pervasız yöneticiler, pervasız politikacılar, öncelikle İsrail'e ve İsrail halkına kötülük yapmaktadır. Bu duruma öncelikle siz 'dur' demelisiniz.

Bu arada olaylara yönelik haklı ve samimi tepkisini dile getiren Türk Musevi cemaatine de teşekkür ediyorum.

Musevi vatandaşlarımız, aziz milletimizin bir parçası olarak, Türkiye'nin haklı pozisyonunu sonuna kadar savundular, savunuyorlar. Musevi vatandaşlarımıza yönelik kimsenin kem gözle bakması, farklı bir davranış içine girmesi söz konusu değildir, olamaz, olmamalıdır."

"Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak"

Başbakan Erdoğan, bugün yeni bir gün, bir milat olduğunu belirterek, "Artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı da aşikardır" dedi.

Alenen cinayet işleyen, alenen katliam yapan saldırgan bir devletin pişmanlık dilemeden ve hesap vermeden insanlığa kendini anlatması, uluslararası toplumun yüzüne bakmasının mümkün olmadığını ifade eden Erdoğan, şöyle konuştu:

"O gemiler birer merhamet gemisiydi, yükleri de insanlığın vicdanıydı. Kendi karasularından 72 mil açıkta, tamamen açık denizde ve uluslararası sularda bir gemiye müdahalede bulunmak, bırakın askeri gemiyi bir sivil gemiye müdahalede bulunmak, yolcuları alıkoymak bile başlı başına bir suçtur.

Masum insanlara silahla saldırarak, kan akıtmak, katliamda bulunmak ise açıkça devlet terörüdür. 'Bize ateş edildi...' Artık sizin bu yalanlarınızdan bıktık. Dürüst olun, dürüst...

El konulan gemiler, personel ve gönüllülerle birlikte derhal serbest bırakılmalıdır. Gemilerdeki gönüllüleri ve onlarla birlikte olan, Avrupa parlamentosu milletvekillerini, 60 gazeteciyi, annesiyle birlikte gemide bulunan 1 yaşındaki Kaan Çetin'i -ki serbest bırakıldı- kimse insani yardım amacının dışında yola çıkmış gibi gösteremez. Bu saldırı İsrail'in yıllardır Filistin'e ve Gazze'ye reva gördüğü insanlık dışı zulmü bir kez daha açıkça ortaya koymuştur.

Daha önce de söyledim; öldürmeyi iyi bildiklerini yüzlerine söylediğimiz İsrailli yöneticiler cinayeti, katliamı ne ölçüde iyi bildiklerini bir kez daha dünyaya göstermişlerdir. Kurşunladığı ağır yaralı masum insanları bile kelepçeleyen bir anlayış. Bunun izahı yok. Sedyede yaralı ve bunu kelepçeliyor. Bunun insan haklarıyla, evrensel değerlerle izahı var mı? İnsanlıktan ne kadar nasibi olduğunu artık hiçbir şekilde dünyaya anlatmak mümkün değildir.

Yeryüzün bütün milletlerinin bu açık zulmü lanetlediğini biliyorum. Ama kuru kuruya lanetlemek yetmiyor. Artık netice almak durumundayız. Yeryüzünün adalet isteyen bütün insanları, bir gün gücün değil, adaletin yerini bulacağını bilmelidir. Bunu istiyoruz."

"İsrail elindeki kanı temizleyemez"

Başbakan Erdoğan, Türkiye'nin, uluslararası hukukun verdiği bütün imkanları kullanacağını ve bu süreçte uluslararası toplum ile birlikte hareket edeceğini bildirerek, "Bütün insanlığın dikkatini şu noktaya çekmek istiyorum: Kan dökücü siyasetiyle İsrail hiçbir gerekçeyle işlediği bu gayrı meşru, bu kanlı cinayeti meşru gösteremez, izah edemez. İsrail, hiçbir mazeretle, hiçbir gerekçeyle elindeki kanı temizleyemez" diye konuştu.

Akdeniz'deki bu kanlı saldırının ortaya çıkardığı sorunun, sadece iki ülkenin değil, artık bütün dünyanın sorunu olduğunu belirten Erdoğan, şöyle devam etti:

"Dünyanın insani değerleri önemseyen hiçbir ülkesinin, hiçbir uluslararası kuruluşun, bu boyutta işlenen bir cinayete seyirci kalmayacağına inanıyoruz. Bu aşamadan itibaren, İsrail'in kanlı saldırılarına her kim göz yumarsa, her kim o saldırıları görmezden gelirse, bilmelidir ki bu kanlı saldırılarda onlar da bizzat suç ortağıdır.

Meselenin bir teröre karşı savunma olmadığı, meselenin terörle mücadele olmadığı, meselenin bir şehri, bir şehrin bütün insanlarını toptan yok etmeye dönük katliam girişimi olduğu, bu son olayla bir kez daha ortaya çıkmıştır. O insanların üzerine bomba yağdıracaksınız. O insanların üzerinde fosfor bombalarını deneyeceksiniz. Hastaneleri bombalayacaksınız, camileri bombalayacaksınız, okullara saldıracaksınız, çocuk parklarına bomba atacaksınız, hatta Birleşmiş Milletler ofisini hedef alacaksınız. Bu hukuksuzluk yetmez gibi, o insanları her türlü ihtiyaçlarından mahrum bırakacaksınız.

Tüm bunların üzerine, o insanlara ilaç ulaştırmaya, gıda ulaştırmaya, inşaat malzemesi ulaştırmaya çalışan yardım gönüllülerinden de insanlık dışı vahşetinizi esirgemeyeceksiniz.

Herkes bu hukuksuzluğa göz yumabilir, görmezden gelebilir, açık söylüyorum; altını çizerek söylüyorum, sinsice destekleyebilir ama açık söylüyorum, İsrail, Türkiye'yi başkalarına benzetmek gibi bir hatanın içine düşmesin, böyle bir hata işlemeye kalkmasın, bedeli ağır olur.

Açık denizde cinayet işleyen, masumiyete ve merhamete kurşun atan İsrail bu kanlı eylemiyle bütün dünyaya karşı yalnızlığı seçmiştir, tecrit olmayı seçmiştir.

Bir kez daha söylüyorum; herkes sussa, herkes gözünü yumsa, herkes sırtını dönse bile, biz, Türkiye olarak, Filistin'e, Filistin halkına, Gazze'ye sırtımızı dönmeyecek, gözümüzü yummayacak, Gazze için haykırmaktan vazgeçmeyeceğiz."

"Milletimiz metin olmalı"

Erdoğan, milletin metin olmasını isteyerek, "Milletimiz, Türkiye'ye yaraşır bir vakar içinde olmalıdır. Şehitlerimizi bağrımıza basacağız. Yaralılarımızın yaralarını hep birlikte saracağız" dedi.

Türkiye genelinde vatandaşların büyük bir hassasiyetle meseleyi yakından takip ettiğini, demokratik tepkisini hukuk içinde ortaya koyduğunu memnuniyetle gözlemlediklerini bildiren Erdoğan, "Doğrusu, insanımıza yakışan davranış tarzı da budur. Bütün vatandaşlarımızın metanetini koruyacağına, vakar ve sağduyu içinde hareket etmeyi sürdüreceğine inanıyorum. Herkes bilsin ve emin olsun ki insanlığın vicdanından süzülen sevgi ve dostluk gemileri bir gün bütün engelleri aşarak menziline ulaşacaktır" diye konuştu.

Başbakan Erdoğan, insanlık ve hukuk dışı operasyonun arkasında olduğunu söyleyenlere, "Siz, ne kadar hukuk dışılığın arkasındaysanız, biz o kadar hukukun arkasındayız. Siz ne kadar kanlı operasyonun, saldırganlığın, terörün arkasındaysanız, biz o kadar barışın, adaletin arkasındayız. Siz ne kadar sivillerin, Gazze'deki, Filistindeki mazlumların karşısındaysanız, biz o kadar sivillerin, masumların, Filistinlilerin, Gazzelilerin yanındayız, arkasındayız" diye seslendi.

Bu konumda oldukları için tarih boyunca iftihar ettiklerini, onur duyduklarını anlatan Erdoğan, bundan sonra da tarihleri, medeniyetleri ve devlet geleneklerinin verdiği misyonla hareket etmeye devam edeceklerini söyledi.

İsrail'in saldırısında hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet, yaralılara acil şifalar dileyen Erdoğan, "Yaralıların Türkiye;ye nakledilmesi için her türlü tedbiri almış bulunuyoruz. İsrail yönetimi, yaralıları, cenazeleri ve gemide bulunan yardım gönüllülerini bir an önce Türkiye'ye teslim etmelidir. Bu konuda takınılacak olumsuz bir tavır, sorunu daha da derinleştirecek, daha büyük sıkıntıların yaşanmasına sebep olacaktır" çağrısında bulundu.

"Türkiye ne zaman yükselişe geçse bir karanlık el devreye giriyor"

Erdoğan, "Türkiye ne zaman yükselişe geçse bir karanlık el devreye giriyor, bu gelişme sürecini sabote etmeye, akim bırakmaya çalışıyor" dedi.

Erdoğan, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, dün gece yarısı, İskenderun Deniz Üs Komutanlığına bağlı askeri birliğe yönelik gerçekleşen terörist saldırıda 6 askerin şehit olduğunu, 7 askerin de yaralandığını söyledi. Nöbet değişimi sırasında yaşanan bu hain saldırıyı şiddetle bir kez daha lanetlediğini ifade eden Erdoğan, şehitlere Allah'tan rahmet, Türk milletine ve şehit ailelerine başsağlığı; yaralılara da acil şifa diledi.

Terör örgütünün bir kez daha alçak ve kanlı yüzünü ortaya koyduğunu belirten Erdoğan, şunları kaydetti:

"Türkiye'nin birlik ve bütünlüğünü, huzur ve güvenliğini hedef alan bu saldırı, daha öncekiler gibi akim kalacak, amacına ulaşamayacaktır. Kanlı saldırılardan medet uman terör örgütünün kirli oyunları kesinlikle hayata geçemeyecek, insanlık dışı alçakça bir cinayet olarak milletimiz tarafından lanetlenecektir.

Biz 'analar ağlamasın', 'akan kan dursun' diyerek demokratik açılım, Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi'ni bir sürece soktuk, takvime bağladık. Özellikle son dönemde, Türkiye her açıdan demokratik standartlarını yükseltiyor, daha ileri, çağdaş yaşam şartlarına kavuşuyor, her alanda önemli gelişmeler yaşanıyor. Türkiye ne zaman yükselişe geçse, ne zaman demokratik standartlarını yükseltmeye başlasa, ne zaman hak ve hürriyetler gelişmeye başlasa, bir karanlık el devreye giriyor, bu gelişme sürecini sabote etmeye, akim bırakmaya çalışıyor. Biz demokrasi dedikçe birileri teröre sarılıyor, insan hakları dedikçe birileri silaha sarılıyor, hak-hukuk, refah dedikçe birileri kan dökmeye başlıyor. Peki soruyorum size? Bundan kim kazanıyor, kim kaybediyor? Biz, Anayasa değişikliği yapıyor, 'kararı aziz milletimiz versin' diye referanduma gidiyoruz, kirli oyunlar tezgaha sürülüyor, süreç sabote edilmeye çalışılıyor.

Milletim, bu karanlık senaryoları artık çok iyi görmeli, çok iyi anlamalıdır. Biz, AK Parti Hükümeti olarak terörle mücadeleden asla taviz vermeyeceğiz ama demokratikleşmeyi de aynı kararlılıkla sürdüreceğiz. Güvenliği de demokratikleşmeyi de eşzamanlı olarak hayata geçirmenin çabası içinde olacağız. Aziz milletim müsterih olsun. Terör örgütü ve yandaşları asla hain emellerine ulaşamayacaktır. Türkiye, doğru bildiği yolda emin adımlarla yürümeye devam edecektir."

Bu konularda ilginizi çekebilir