Desteklemeler sayesinde tarla tarımı ayakta kalıyor
Ülkemizde bitkisel üretimde toplam alanın yüzde 81,3’ünde tarla bitkileri tarımı yapıldığı halde, bitkisel hasılanın sadece yüzde 39,6’sı elde edilebilmektedir. Düşük kar marjları ile yapılan, ithalat baskısı yüzünden rekabet gücü bulamayan tarla tarımı ve özellikle kuru tarım, desteklemelerle ayakta kalabilmektedir. Üstelik tarla bitkileri üretimi, kritik bir öneme haizdir.
TARMAKBİR Yönetim Kurulu Başkanı Gökhan BAYRAMOĞLU
Stratejik değeri ve önemi giderek daha da iyi anlaşılan tarım sektörünün, zor şartlarda çok büyük emek isteyen bir uğraş olmasının yanı sıra, ülke ekonomilerine de büyük bir katkı sağladığı bilinmektedir. Yaşanan son don olayın da görüldüğü gibi tarımın doğa koşullarına bağlılığı, girdi fiyatlarındaki olağan üstü değişimler, yabancı borsalardaki ürün fiyatları gibi çok farklı parametreler, sektörde net bir tahmin yapmayı engellemektedir.
Ne kadar ürün elde edeceğini, kaça satacağını bilmeden üretmek, tarımın en büyük zorluklarından birisidir. Bütün bu zorluklara katlanan, her türlü olumsuzluğa rağmen üreten tüm çiftçilerimizin ‘Dünya Çiftçiler Günü’nü kutluyoruz ve önemli birkaç hususu bu vesileyle dile getirmek istiyoruz.
Türkiye, sadece kendi nüfusunu beslemekle kalmayıp, yılda yaklaşık 45 milyon turiste ve kayıtlı 5,2 milyon yabancıya ev sahipliği yapmaktadır. Bu durumda gıda ihtiyacı olan kişi sayısı 91,5 milyona ulaşmaktadır. Bu yüzden kendi vatandaşlarının ihtiyacının da üzerinde bir gıda gereksinimi söz konusudur. Daha fazla üretim, daha fazla üretim alanı (atıl duran tarım arazilerinin değerlendirilmesi) ve mevcut alanlardan daha fazla verim alınması ile mümkündür. Bu yüzden daha fazla teknoloji kullanımı, daha doğru üretim planlaması ve destekleme modelleri ile mevcut alanların rantabl kullanılması önemlidir.
Devlet destekleri, sadece ülkemize özel bir konu değildir. Çiftçiliğin kazancı az ve zor bir meslek olması, değişen yaşam tarzları, kırsal alandaki sosyal imkanların kısıtlı olması nedeniyle dünya genelinde devletler gıda güvenliğini temin etmek, bu kapsamda kırsal alanda yaşamın devam ettirilmesi, tarımın daha cazip, daha karlı bir hale getirmek üzere düşük faiz oranları, piyasa müdahale alımları, doğrudan destekler ve diğer cazip imkânlar sunmaktadır.
Bitkisel hasılanın sadece yüzde 39,6’sı geri dönüyor
Ülkemizde bitkisel üretimde toplam alanın yüzde 81,3’ünde tarla bitkileri tarımı yapıldığı halde, bitkisel hasılanın sadece yüzde 39,6’sı elde edilebilmektedir. Düşük kar marjları ile yapılan, ithalat baskısı yüzünden rekabet gücü bulamayan tarla tarımı ve özellikle kuru tarım, desteklemelerle ayakta kalabilmektedir. Üstelik tarla bitkileri üretimi, hayvansal üretim ve enerji tarımı için de girdi temin etmekte olup bu açıdan kritik bir öneme haizdir.
Tarım arazilerinin genellikle küçük parsellerden oluşması, ayrıca bu parsellerin bir arada olmayıp dağınık bir şekilde bulunması, tarımsal mekanizasyon araçlarının kullanımındaki etkinlik düzeyini oldukça azaltmaktadır. Tarımda küçük ölçekli, geçimlik ve yarı geçimlik çiftliklerin baskın olması gibi çeşitli yapısal darboğazların yanı sıra mevcut makine parkının da oldukça yaşlı olması, verimli üretimin önündeki bir başka engeldir.
Makine parkımız çok yaşlı
Traktör parkımızda 40 yaşın üzerindeki yaklaşık 550 bin traktörün yaş ortalaması 53,2’dir. Tüm traktör parkımızın yaş ortalaması ise 25,5’tir. Bu durum diğer tarım makineleri için de benzerdir. Yaşlı traktörlerin, ne denli bakımlı olurlarsa olsunlar verimli kullanılmaları mümkün değildir. Mekanik ve ekonomik ömrünü fazlasıyla doldurmuş traktörlerle çalışmak ülkemiz tarımında olağanüstü boyutlarda ekonomik kayıplara neden olmaktadır. Bu kayıpların başında aşırı yakıt ve yağ tüketimi gelmektedir.
Eski teknoloji ürünü olmaları ve eskimiş bulunmaları nedeniyle, bunların çalışır durumda tutulmaları oldukça zorlaşmıştır. Ömrünü doldurmuş traktör kullanılmasının neden olduğu ekonomik kayıpların bedeli, çiftçilerimize verilmekte olan tarımsal destekleri alıp götürmektedir.
Ekonomik ömrünü doldurmuş traktörle çalışmak, yakıt ve yağ maliyetinin yanı sıra bakım ve onarım masraflarında da büyük artışlara yol açmakta, ayrıca tarımsal faaliyetlerde ürün verimi ve kalitesi için büyük önem taşıyan iş ve zaman kayıplarına neden olmaktadır. Ayrıca hepsinden önemlisi, bu traktörler kaza yapma ve can güvenliği riskleri açısından yüksek risk taşımaktadır. Ömür dışı traktör kullanımı, anılan ekonomik kayıpların yanı sıra kayda değer bir çevre kirliliğine yol açmaktadır.
Kredi faizlerinin yüksek olması yatırımı zorluyor
Diğer yandan yapılan analizlere göre çiftçilerimizin yaklaşık dörtte üçü tarımsal faaliyetleri için dış finansman araçlarını kullanmaktadır. Dış finansman araçlarında ise bankaların payı son yıllarda yüzde 60 seviyelerine çıkmıştır. Banka kredisi kullanan her 100 çiftçiden 30’u tarım makineleri almak için yatırım kredisi kullanmakta olup bu finansman modeli özellikle traktör alımlarında yüzde 90 oranında uygulanmaktadır. 2023 yılının son çeyreğinden itibaren kredi faizlerinin yükselmesi ve krediye erişimin zorlaşması, çiftçilerimizin yeni ve son teknoloji tarım makinelerine ulaşmasını zorlaştırmıştır.
Nitekim, 2025 yılının ilk çeyreğinde 10 bin 445 adet traktörün tescili gerçekleşmiş olup geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 38’lik azalma olmuştur. Dönemi son 5 yılın verileriyle karşılaştırdığımızda ise daralma %29 seviyesindedir. Traktör alımlarında özel bankaların devreye girmesi ve traktör firmalarının daha düşük faiz oranları için bankaya katkı payı ödemesi, pazarın çok daha dramatik bir düşüş göstermesini engellemiştir.