Yılmaz: Yavaş demokrasinin büyümesi de yavaş oluyor

TÜSİAD Başkanı Yılmaz, YİK toplantısında 'demokrasi' vurgusu yaptı. Zaman zaman "siyaset üzerine çok konuştukları için eleştirildiklerini" belirten Yılmaz, "demokrasiyi konuşmanın aynı zamanda piyasa ekonomisini konuşmak anlamına geldiğini" söyledi

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

ANKARA - Türk Sanayici ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Başkanı Muharrem Yılmaz, son yıllarda demokratikleşme iradesinde eksiklik gözlemlediklerini ve hatta bunu duyduklarını belirterek, "Yavaş demokratikleşmenin ekonomik büyümesi de yavaş oluyor" dedi.  

Yılmaz, Sheraton Oteli'ndeki yılın ilk TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi (YİK) Toplantısında yaptığı konuşmada, Türkiye'nin gelişmiş ülkeler seviyesine yükselmesi için gelişmiş demokrasiye de sahip olması gerektiğini söyledi.  

Toplumu bir bütün olarak kucaklayan, çoğunluğun verdiği yetkiyi azınlığın haklarını da koruyarak kullanan bir yönetim anlayışının önemine işaret eden Yılmaz, "Bu yönetim anlayışını; kuvvetler ayrılığı, özerk kurumlar, idari tasarrufların denetime açıklığı, yönetimde şeffaflık, hesap verebilirlik gibi özelliklerle de zenginleştirmeliyiz" ifadesini kullandı.  

Zaman zaman TÜSİAD'ın "siyaset üzerine çok konuştukları için eleştirildiğini" belirten Yılmaz, siyaset ve ekonominin aynı gerçekliğin iki farklı yüzü olduğunu söyledi.  

Kendilerinin siyaset yapmış olmak için siyaset yapmadıklarını, demokrasiyi konuştuklarını anlatan Yılmaz, "demokrasiyi konuşmanın aynı zamanda piyasa ekonomisini konuşmak anlamına geldiğini" ifade etti.  

"Ekonomide reform iradesinin eksikliği de var"

Son yıllarda demokratikleşme iradesinde eksiklik gözlemlediklerini ve hatta bunu duyduklarını belirten Yılmaz, "Yavaş demokratikleşmenin ekonomik büyümesi de yavaş oluyor" dedi.  

Ekonomideki yavaşlamanın bir diğer nedeninin de piyasa ekonomisinin, üzerinde faaliyet gösterdiği hukuk zemininde oluşan hasarlar olduğunu anlatan Yılmaz, bu yüzden hukuk devleti dediklerinde aslında siyaset konuşmadıklarının, ekonominin en temel gereklerinden birine değindiklerinin altını çizdi.

Türkiye'yi düşük büyümeye iten bir diğer nedenin de ekonomide reform iradesinin eksikliği olduğuna işaret eden Yılmaz, kalıcı ve yüksek büyümeyi sağlayacak mikro-yapısal reform ajandasına bir türlü odaklanamadıklarını dile getirdi.

"Başlatılan reformların ya yarım kaldığını ya da uygulama aksaklıklar yaşandığını" kaydeden Yılmaz, "Piyasaların adil ve şeffaf çalışmalarını sağlayacak, bağımsız ve düzenleyici kurumlar da etkilerini yitiriyorlar" değerlendirmesinde bulundu.  

Yılmaz, iş dünyası olarak dünyadaki gelişmeler karşısında hızlı tedbir alma gereğini gördüklerini belirterek, Türkiye'nin yüksek büyüme sağladığı yılların koşullarının hızla ve lehte olmayacak şekilde değiştiğini ifade etti.

"Büyük fırsatları kaçırma endişesi taşıyoruz"

 Küresel ekonominin yeniden yapılanmasının geciktiği ve yeni bir sistemin oluşturulamadığı bu dönemde teknolojik gelişme ve yüksek katma değerli mal ve hizmet üretme yarışında ve reform yapmakta gecikilirse büyük fırsatları kaçırma endişesini taşıdıklarını aktaran Yılmaz, büyümenin temel motoru olması gereken imalat sanayisinin son 10 yılda milli gelir içerisindeki payının yüzde 25'ten yüzde 15'lere düşmesinin, büyümenin sürdürülebilirliği ile ilgili ciddi bir alarm sinyali  olduğunu düşündüklerini belirten Yılmaz, şunları kaydetti:

"Ekonominin geleceğini, toplumun refahını piyasa ekonomisinde görüyorsak, bunu ancak küresel ekonomiye entegre olarak sağlayabileceğimizi de görmemiz lazım.  

Demokrasisi oturmuş, çevresiyle ilişkilerini normalleşmiş, demokratik ve ekonomisi değerler üreterek büyüyen bir Türkiye'ye dünyanın ihtiyacı olduğunu düşünüyoruz. Kutuplaşmanın yerini toplumsal mutabakatın almasını sağlamak, diyalog yollarını açarak enerjimizi kalkınmaya, demokrasimizi derinleştirmeye harcamak zorundayız.  

Seçim barajının düşürülmesinin de toplumsal uzlaşmaya katkı sağlayacağını düşünüyoruz. Önümüzdeki  iki seçimden sonra seçimsiz geçecek 4 yılın, reformların hayata geçirilmesi ve AB uyumunun kararlı bir şekilde ilerletilmesi açısından önemli bir fırsat oluşturduğu kanaatindeyiz. Türkiye'nin başta AB olmak üzere reform projelerini başarıya ulaştıracak beceriye biri sahip olduğuna yürekten inanıyoruz. Yakın tarihimizin en önemli siyasi adımlarından çözüm sürecinin de sonuca ulaştırılabilmesi umudu taşıyoruz." 

 

Bu konularda ilginizi çekebilir