Kendi söküğünü kendin dik dönemi

Uzmanlara göre 2023 dünya ekonomisi için ‘çetin’ bir yıl olacak. Hatta sadece 2023 değil, 2026 yılına kadar dünya ekonomisi ‘büyüme özürlü’ bir konjonktür ile karşı karşıya kalacak.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

2022’ye veda etmeye hazırlandığımız şu günlerde 2023 yılına ilişkin öngörüler de masaya yatırılıyor. Ekonomistlere göre büyük ekonomilerde görülen durgunluk emareleri 2023 yılının ilk yarısında da ana gündemi oluşturmaya devam edecek. Özellikle 2008 krizinin yükünü halen atamamış, borç yüküyle yoğrulan Euro Bölgesi ekonomilerinde yeni sorunlar ortaya çıkabilir. Dünya ekonomilerinin dönüşümden geçtiği yeni dönemde sürdürülebilirlik, verimlilik, etkinlik ve tasarruf ise en çok konuşacağımız kavramlar olacak.

MÜSİAD Bursa’nın düzenlediği “2022’den 2023’e Küresel Ekonomik Gelişmeler ve Türkiye” başlıklı konferansta da dünya ekonomisindeki gelişmeleri değerlendiren Beykent Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Murat Feyman, “Türkiye merkez ülke olmak zorunda. Küresel düşünüp yerel hareket etmeliyiz. Makulü yeniden keşfedip ihtiyatlı iyimserlik zamanı. Elbette küresel konjonktürden ayrı, fanusta değiliz ama kendi söküğünü kendin dik dönemindeyiz” dedi. Türkiye’nin izlediği ekonomi modeliyle yılın son çeyreğinde cari açıkta oransal düzelme yaşadığını söyleyen İstanbul Arel Üniversitesi Muhasebe ve Finans Yönetimi Öğr. Üyesi ve DÜNYA Gazetesi Yazarı Doç. Dr. Cüneyt Dirican, “İzlenen politikalar sanki bizi düzelme yoluna sokmuş gibi. Ama bunun sürdürülebilir kılınması gerekiyor” diye konuştu.

2022 yılının yavaşlama ve enflasyon getirdiğini ifade eden SMMM-Bağımsız Denetçi Dr. Murad Kayacan ise, “2023 yılı tüm dünyada stagflasyon ve daha da kötüsü resesyonla geçecek. Özellikle Euro bölgesinde borç krizi başlamak üzere. Türkiye’nin borçlanma maliyeti yüksek, ödediğimiz halde borç bulmakta zorlanabiliriz” dedi.

İş insanlarına “Sermayenizi boşa harcamayın” diye seslenen SMMM-Bağımsız Denetçi Dr. Murad Kayacan, bugünkü ekonomik koşullarda en güvenilir yatırım enstrümanını borsa olarak değerlendirdi. “Saadet zincirlerinden ve kripto paradan uzak durun” tavsiyesinde bulundu. Kayacan, “Fon dediğimiz, içinde hisse senedi, faizli-faizsiz ürünler barındıran enstrümanlara yönelin. Benim tavsiyem nakit girişi, yabancı para girişi olan yurtdışında iş yapan, aynı zamanda somut alanlara yatırım yapmanız” dedi. Kayacan, tüm dünya borsalarının kan kaybettiği bir dönemde Borsa İstanbul’un performansına dikkat çekerek şu değerlendirmeyi yaptı: “Borsa enflasyonu yakalayabileceğimiz en doğru kalem. Hisse senetlerinin seçime kadar bu noktalarda kalacağını düşünüyorum. Ancak temel analize de en az teknik analiz kadar dikkat etmek lazım. Söylentiler ile yatırım olmaz. Yıllardır sermaye piyasalarının içinde görev aldım, çok olumsuz yatırımcı hikâyeleri gördük. Borsa bir oyun yeri değildir, yatırım yeridir. Yatırım kararları analizle, araştırma yaparak alınmalıdır.”

Prof. Dr. Ferman: Büyümeyi kalkınma ile terbiye etmeliyiz

Prof. Dr. Murat Ferman, “Bir yılı kapatıp yeni yıla giriyoruz. Ne ülke olarak ne de işletme olarak elbette küresel konjonktürden uzakta değiliz. Fed’in küresel faizi artırma yoluyla enflasyonla mücadelede rol alması güçlü dolar sendromu oluşturuyor. Bu olduğu sürece bizim gibi ekonomilerin işi zorlaşıyor. Çünkü cari dengenin kurulmasından fonlara, ulusal paranın değerinin kaybından bunu izale edilmesine kadar her şey daha pahalı hale geliyor” dedi. Önümüzdeki en az iki çeyrek sonuna kadar güçlü dolar sendromunun devam edeceğini dile getiren Pof. Dr. Ferman, şöyle devam etti: “İşimiz kolay olmayacak. 2023-2026 zorlu bir süreç. Bu enflasyonun mutlaka bertaraf edilmesi lazım. Ama o da çok kolay değil. Enflasyonun şişirilmiş etkisinden kurtulmamız lazım. Türkiye merkez ülke olma yolunda adımlar atıyor. Bunun sürdürülebilir olması çok önemli. Yeni dünyada sürdürülebilirlik çerçevesinde yeniden ölçeklendirme ve konumlandırma üzerine çalışma yapmalıyız. Büyümeyi kalkınma ile terbiye etmeliyiz.”

Doç. Dr. Cüneyt Dirican: Tek çözüm faiz değildir

İstanbul Arel Üniversitesi Muhasebe ve Finans Yönetimi Öğr. Üyesi ve DÜNYA Gazetesi Yazarı Doç. Dr. Cüneyt Dirican, iktisatta tek bir çözüm, tek bir okul olmadığını belirtti. Dirican, şunları söyledi: “Dünyada birçok ülke faiz artışı yaptı. Ama o kadar faiz artışına rağmen, yapanlar dâhil 150 civarında ülkenin politika faizleri hala enflasyonun altında. Herhangi bir devletin enflasyonun üstünde politika faizi vereceğim diye bir yükümlülüğü yok. Ama devletlerin enflasyonu yönetmek yükümlüğü var. İktisatta tek bir çözüm yoktur. Ama gerçekten iktisat tarihi bu topraklarda yazılmaya başlandı. Tek çözüm faizmiş gibi anlatılıyor. Evet, faiz bir enstrümandır ama tek çözüm değildir. Doğru yerden bakarsak doğru çözüme ulaşırız.”

Şu an dünyanın içinden geçtiği süreci arz enflasyonu olarak değerlendiren Dirican, “Bu süreç sadece faizle yönetilebilecek bir süreç değil. Dünyanın önde gelen isimlerinden faizi hızla arttırmayın diye gelen birçok uyarı da bu yüzden. Bizimle sürekli kıyaslanan Arjantin, Norveç, örneğin Bitcoin ve ABD dolarını resmi para olarak kabul eden El Salvador faizini yükseltti buna rağmen enflasyonları da yükseldi. Küreselde enflasyonun temel nedeni 70-80 dönemi gibi enerji fiyatları ve arz sorunları ile en önemlisi sürekli artan M2 para arzları. Norveç için de bu böyle, bizim için de” diye konuştu.

Benimsenen ekonomi modelini de değerlendiren Doç. Dr Cüneyt Dirican, sözlerine şöyle devam etti: “Türkiye bugün bir ekonomik tercih yaptı, bunun etkisini yıllar içinde göreceğiz. OECD verilerine göre Türkiye şirket hisse değerleri endeksinde dünyadan çok iyi bir noktada, cari açığın GSYİH’ya oranı olumlu yönde geriliyor, kredi sıkışmasına rağmen karlar iyi bir noktada. Bu gelişmeleri yüksek satın alma gücü açısından vatandaşa eşit şekilde yansıtabilirsek doğru politika patikasına girmişiz demektir. Bunu da zaman gösterecek. Ancak sermaye açığının krediler ile finansmanı TCMB istatistiklerinde bize net şekilde şunu gösteriyor, finansman giderleri/gelirleri toplamı açık ara kambiyo kar/zararlarının toplamından daha fazla. Bu da Türkiye’de bir faiz sorunu olduğu gerçeğini ortaya koyuyor. Sermaye piyasasına, borsaya KKM dâhil gelen iç tasarruflar bu yüzden çok kıymetli. ”

Bursa ürün ve pazar çeşitliliği ile durgunluğu aşacak

Bursa ekonomisinin Türkiye ile paralel bir seyir izlediğini söyleyen Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) Bursa Şube Başkanı Nihat Alpay, “Özellikle Euro bölgesine yapılan ihracat Bursa’yı Türkiye ortalamasından biraz daha fazla vurdu. Otomotiv ve tekstilde dünya markalarına üretim yapan bir bölgeyiz. İngiltere’nin de içinde olduğu Avrupa pazarında daralma yaşadık” dedi. DÜNYA Gazetesi’ne açıklamalarda bulunan Alpay, “2023 yılının ilk yarısında durgunluk devam edecek ancak ülkemiz ve bölgemiz dinamik ve esnek yapısıyla bunu aşacak” dedi. Üretim ve pazar çeşitliliğiyle Euro bölgesindeki daralmayı Afrika pazarında aşacaklarını ifade eden Alpay, Kuzey Afrika dışında özellikle Sahra altı Afrika ülkelerinde tekstil, tarım ve gıda ürünleri, makine, inşaat gibi kalemlerde aktif olmaya başladıklarını açıkladı. Ortadoğu ülkeleriyle de ilişkilerin ivme kazanmaya başladığını dile getiren Alpay, özellikle Suudi Arabistan vatandaşlarının Bursa’ya gayrimenkul yatırımına geldiklerini söyledi. Alpay, iç turizmin de hareketlendiğini sözlerine ekledi. 

NurdoğanARSLAN ERGÜN

Bu konularda ilginizi çekebilir