Demiryolunda yerli-yabancı tartışması sürüyor
Demiryolu ekipmanları sektöründe yerli - yabancı tartışması devam ediyor. 20 milyar euroluk projelerden yerliler nasıl pay alacak? Bu konu ihale şartnamelerine girmeye başladı. Daha birçok yeni uygulama gerekli
İBRAHİM EKİNCİ
Türkiye’nin gündeminde büyük demiryolu projeleri var. Bunların tahmini büyüklüğü yaklaşık 60 milyar lira. Bu projeler yerli demiryolu ekipmanı üreticileri için büyük olanak. Şirketler de bundan yararlanmak istiyorlar.
Ancak bunun bazı handikapları var. İşveren tarafı, genellikle bilinen uluslararası markalara yöneliyor. Yerli şirketlerden Durmazlar ve Bozankaya sadece birkaç iş alabildi. Yerli işlerin toplamı 100 adedi bile bulmazken, Türkiye bu dönemde farklı projeler için farklı ülkelerin markalarından oluşan 2 bin 36 adet araç alımı yaptı. Dünyanın, bilinen bütün markaları tren setleri sattı.
Her belediye kendi tercihlerine göre hareket edince Türkiye marka cenneti oldu. Bu da başlı başına büyük bir sorun oluşturmaya başladı. Son projelerde belli oranda ‘yerlilik şartı’ getirildi. Oysaki konu çok önceden gündemdeydi. Ankara metrosunu yapan Çinli CSR, ve TCDD ortaklığıyla kurulan Eurotem’de yerlilik perspektifi vardı.
Yerliler, projelerin dışında kalmaya büyük tepki gösterirken Eurotem gibi yerlilik perspektifi olan şirketler de bu konudaki handikaplara dikkat çekiyor. Aşağıda hem Türkiye’nin nasıl yabancı marka cenneti haline getirildiğine ilişkin verileri, hem de yerlilik konusunda büyük çaba gösterdiklerini açıklayan Eurotem’in, bu konudaki handikaplara dikkat çeken açıklamasını bulacaksınız.
EUROTEM'İN ELEŞTİRİLERE CEVABI: YETERLİLİK EDİNDİK
ARTIK İHALELERE GİRİYORUZ, YERLİLİK ORANI DA ARTACAK
Gazetemizde, “Demiryolunda yerlilik isyanı” başlığıyla 31 Temmuz’da çıkan manşet haberde, “yerlilik taahhütlerine uymadığı” gerekçesiyle eleştirilen Eurotem, sektörden gelen eleştirilere cevap verdi. Şirketin, Adapazarı’nda TÜVASAŞ’ın yanındaki fabrikasında, şirketin ortaklarından ASAŞ’ın Yönetim Kurulu Üyesi M. Kemal Ergun, Fabrika Müdürü Sang Wook JOO, Teknik Müdür Halim Doğan ve yerli tedarikçilerinden Özbir AŞ’den Burhan Bektaş açıklamalar yaptı. Kemal Ergun, öncelikle Eurotem'in devlet ortaklı diye devletten hiç bir ayrıcalık görmediğini, yerliler için yüzde 15 fiyat avantajından da faydalanamadığını söyledi.
Görüşmede, sektörden gelen eleştirileri şirket yönetimine sorduk. Eurotem yönetimi de eleştiriler üzerinde duruyor. Yetkililer, “ARUS çok şikayetçi oluyor ama bizim kapımızı çalan yok. Özel olarak davet bile ettik, gelmediler” diyerek, iletişim sorunlarına dikkat çekti. Şirketin yerli tedarikçilerinden Özbir AŞ’nin Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Burhan Bektaş, “Biz TUVASAŞ’a iş yapıyorduk. Eurotem’le birlikte yeni alanlara girdik. Kablo kanalları üretmeye başladık. Marmaray’da verdik. İZBAN projesinde veriyoruz. 107 personele kadar çıktık. İstanbul Ulaşım AŞ’nin teknoloji desteğiyle giydirme işleri aldık. Bozankaya’nın işinde iç giydirmeyi burada yapıyoruz” dedi.
Eurotem yönetimine yerli üreticilerin eleştirilerini tek tek yönelttik. Görüşmede ağırlıklı olarak açıklamaları ASAŞ Yönetim Kurulu Üyesi M. Kemal Ergun yaptı. Ergun’un sorularımıza cevapları şöyle:
Sizin kuruluş amacınız olan “teknoloji getirmek, yerli üretimi harekete geçirmek” bakımından eksik kaldığınız, şimdiye kadar hiçbir ihale için dosya almadığınız, Eurotem’in alt yüklenicisi gibi çalıştığınız söyleniyor. Bu eleştiriye cevabınız nedir?
Eurotem olarak daha önce birçok işe te teklif veremedik çünkü, ihale şartnamelerinde “yeterlilik” unsuru olur ve talipli firmaların daha önce benzer projeleri bitirmiş olması aranır. Bu da normaldir. Çünkü kimse işini daha önce benzer bir işi bitirmemiş şirketlere teslim etmek istemez. Eurotem yeni bir firma. Bunun, yani yeterliliğin oluşmasını beklemeliydi. Bu yüzden şimdiye kadar Güney Koreli ortağımız Rotem’in aldığı işlerin taşeronu olarak çalıştık. Şimdi ihalelere girebilecek duruma geldik ve İzmir (İzban) işine teklif verdik. Bursa ihalesine girdik, iptal oldu. İstanbul’da teklif verdik, alamadık. Yeterlilik edindik. Bu olmayınca iş almak zor. Tunus’ta bir projeye teklif verdik. ‘Siz olmaz, G. Kore’den Rotem gelsin’ dediler! Ukrayna’da aynısı oldu.
Başbakan'ın bindiği trenin kabloları kopuyor
Sizin kuruluş sözleşmenizde başlangıçta yüzde 35 - 42 yerlilik şartı var. Bunu nasıl yerine getirebileceksiniz?
Doğrudur, sözleşmemizde var. Ancak şu var ki biz, Eurotem olarak, daha yeni ihalelere katılabilecek duruma geldik. Bu yıla kadar demiryolu işlerinde hiçbir ihalede ‘yerli oranı şu kadar olacak" gibi bir şart da ileri sürülmedi zaten. Şartnamelerde yoktu. Şimdi İzmir’de yüzde 25 istendi. Onu da özellikle biz istedik. İstanbul - Ümraniye araçlarında bizim zorlamamızla biraz yerlilik oldu. Yerlilik önemli ama ihalelerin kuralları var. Sırf yerli olsun diye 10 liralık bir işe 12 lira ödeyemiyorsunuz. Yerli olsun ama fiyat parametresi de tutmalı. İkinci parametre kalitedir. Yerli olsun ama kalite standartlarını da karşılasın. Düşünün, Başbakan’ın bindiği trenin kabloları kopuyor! Böyle şeyleri göze alabilir misiniz?
TUVASAŞ’la TÜLOMSAŞ’la yakın çalışıyoruz. Türkiye’de her şey seçime endeksli, zaman pazarlıkları oluyor, hızlı olmak gerekiyor. Bu durumlarda yan sanayii beklemek mümkün olamayabiliyor. Zamana karşı yarışıyorsunuz. Gecikmelerde ceza var. İki üç ay geciksen bütün karın havaya gidebilir. Marmaray’da 440 araç vardı. Yerlilik şartı yoktu. Ona rağmen son 100 araç için cer motoru geliştirdik. Yerlileştirme bir günde olacak şey değil. Cer motoru için 8 ay çalıştık. TÜLOMSAŞ da büyük gayret gösterdi. Yüzlerce toplantı yapıldı, kolay iş değil.
Yerli üreticilerin zorlukları nedir size göre?
Her projede istekler farklı oluyor. Projeden projeye araçlar lambasına kadar değişebiliyor. Böyle olunca tedarikçi havuzu daralıyor. 100 araç için kalıp yatırımı yapamıyorsunuz. Ancak büyük şirketler, bütün dünyaya sattıkları için daha fazla adetlerde üretebiliyor.
Bazı ürünlerin dünya tekelleri var, herkese onlar üretiyor
Bizde sektör çok gelişti. Birçok şey üretiliyor. Daha fazla alım yapılamaz mı?
Bazı üretim unsurlarında tekeller var. Tekerler, kapılar, CER motorları, akslar... Bunların dünya çapında üreticileri vardır. Bunları üretmeye kalkamazsınız. Çünkü o maliyette, o kalitede üretmeniz zor. Teker siparişi ver, yıllar sonraya gün veriliyor. Bizim MKE çalıştı, olmadı. Elektronik sistemler üretilemiyor. Şimdi Aselsan’la başlıyoruz. En büyük üreticilerde tekeri, kapıyı tekellerden alır. Altyapıda yerli üretim başladı. Karabük uluslararası standartta ray üretti. Makaslar yerli yapıldı. Bir de belediyelerin, iş sahiplerinin beklentileri var. Onlar da aldıkları şeye güvenmek istiyor. O yüzden bilinen uluslararası markalara gidiyorlar. Biz yerli ortak Asaş olarak, ABD’li bir üreticiyle kapı firması kurduk. Klima sistemleri üretmek için, yine yabancı ortaklı firma kurduk. Kapı işine sırf yerli olsun diye girdik. Adetler küçük diye kimse girmiyor. Tuvaletleri yerli yapıyoruz. ARUS eleştiriyor ancak klima isteyin yok.
İzban'ın araçlarını burada ürettik, kapasitemiz artıyor
Eurotem'in kapasitesi hakkında neler söylenebilir?
Eurotem’de şimdiye kadarki bütün projelerde prototipler G. Kore’de yapıldı, Türkiye'ye getirildi. İlk kez kendi aldığımız işte, İZBAN’ın işinde prototipleri de burada yaptık. G. Kore sadece tasarım aşamasında katıldı. Geri kalanı tamamen buruda gerçekleştiriliyor. İZBAN’da bir kısmını yerli yetiştirebileceğiz. Cer motorları yine TÜLOMSAŞ’ta üretilecek. Ciddi teknolojik kapasite kazandıran bir iştir. Ayrıca şimdi devlet de bu aşamada, yüzde 51 şartı getirdi. Bunu sağlamak hedefimiz. Bizim bir tedarikçimiz Sazcılar’dır, bizimle sektöre girdi. Şimdi Bombardier’e ön kabin satıyor. Özbir’le akü sandığı çalıştık, 4 ay aldı. ARUS üyelerinden de alabiliriz ama standartlar önemli. Sadece yerlileştirmeye bakan bir arkadaşımız var. Gövde üretmeyi planlıyoruz. Arsa konusunu çözebilirsek 40 milyon dolarlık yatırım yapacağız. İZBAN araçlarıyla gövde üretebilir aşamaya geldik. Ama bu 5 yılımızı aldı.
DEMİRYOLCU, 20 MİLYAR EUROLUK ALIM İÇİN ‘YERLİLİK’ MÜCADELESİ VERİYOR
Anadolu Raylı Ulaşım Sistemleri (ARUS) Genel Sekreteri Dr.İlhami Pektaş, “Türkiye son yıllarda kent içi ulaşıma verdiği hızlı yatırım projeleri ile başta İstanbul olmak üzere, Ankara, İzmir, Bursa, Eskişehir, Adana, Kayseri, Konya, Antalya, Samsun ve Gaziantep dahil Toplam 11 ilde metro, hafif raylı araçlar (LRT) ve tramvaylar olmak üzere farklı ülkelerin markalarından oluşan 2 bin 36 adet araçla maalesef yabancı raylı ulaşım araçlarının cennetine dönüştü” dedi.
Pektaş’ın verdiği bilgiye göre, Türkiye’nin araç almadığı ülke neredeyse kalmamış. Şimdiye kadar İsviçre, Kanada, Fransa, G.Kore, İspanya, İsveç, Avusturya, Almanya markaları kullanıldı. Her projede farklı markalar alındı. Bu alım politikası büyük risk olarak değerlendiriliyor. Bu kadar farklı markadan alım yapmak işletme maliyetlerini artırıyor. Bu marka çeşitliliğinde alıcı kuruluşların, belediyelerin tercihleri etkili oluyor. Her belediye kendisine göre tarif yaparak, kendi istediği markadan araç satın alıyor.
18 milyar lira ödendi
Pektaş, şöyle dedi: “Ortalama araç fiyatlarının 3 milyon euro düzeyinde olduğu dikkate alınırsa, 2 bin 36 araç için yaklaşık 6.1 milyar euro (yaklaşık 18 milyar lira!) ödendi. Bir o kadar da yedek parça ve stok maliyeti için harcanması bekleniyor. 2013-2025 arasında ihtiyaç duyulan şehir içi raylı sistem araç sayısı 7 bin adedi bulacak. Bunun için 20 - 22 milyar euro arasında kaynak harcanacak. Yanı sıra yedek parça, stok ve bakım maliyeti yaklaşık 10 milyar euroyu bulacak. Eğer yerli üretime geçilmezse Türkiye bir yabancı araç hurdalığına dönecek. Yanı sıra her bir farklı markanın yedek parça ve stok maliyeti de düşünüldüğünde korkunç bir harcama israf kalemi oluşacak. Hiçbir gelişmiş ülkede böylesine bir plansız israf yapılmıyor. Her ülkenin kendi markaları var.”
Son zamanlarda ARUS Küme üyesi sanayicilerin büyük gayretlerle kendi markalarını çıkarmaya başladığını belirten Dr. Pektaş, bu konuda da şu bilgileri verdi:
“İpekböceği Tramvayı: Bursa’da Durmazlar firması ve Bursa Büyükşehir Belediye Başkanımız Recep Altepe’nin büyük destekleriyle üretildi ve şimdi Bursa meydanlarında hizmet veriyor.
RTE ve İstanbul Tramvayı: İstanbulda Belediye Başkanı Kadir Topbaş ve İstanbul Ulaşım Genel Müdürü Ömer Yıldız’ın destekleri ile üretildi ve İstanbul’da hizmet vermeye başladı.
Bozankaya TCV Trambüsü: Malatya Belediye Başkanı Ahmet Çakır’ın desteği ile hizmet vermeye başlıyor. Ayrıca Bozankaya, Kayseri Belediyesi’nin yaptığı 30 tramvay ihalesini kazandı ve üretime başlıyor. Durmazlar, İzmir Belediyesi’nin 38 araçlık Tramvay ihalesini almak için büyük gayret sarf ediyor. ”
Hangi hatlar için hangi markalar tercih edildi?
» HIZLI TREN
Ankara-Eskişehir, Ankara- Konya:
İlk 10 adet İspanya/CAF
Raylar: Kardemir (Yerli)
Son 6 set: Siemens-Valero
Yeni 90 YHT: 20 tanesi yurtdışından alınacak, yerlilik aranmıyor. Kalan 70 set için % 51 yerli katkı payı konuldu.
» İSTANBUL
M1 hattı: 103 adet ABB/İsviçre
T1 hattı: 55 Bombardier/ 37 Alstom
M2 hattı: 32 Alstom/ 92 adet Hyundai Rotem / G.Kore
M3 Hattı: 80 adet Alstom/Fransa
M4 hattı: 144 adet CAF/ İspanya
T4 hattı: 2 adet ABB, 32 adet KTA/ İsveç, 34 adet Hyundai Rotem
F1 hattı: 4 adet Garaventa
Nostalji Tramvay: 13 Duewag/ 3 Gotha Waggonbau Marmaray: 424 adet Hyundai
» ANKARA
Sincan-Kayaş: 96 adet Hyundai
M1 hattı: 108 adet Bombardier/324 CSR/ 33 Breda
» BURSA
48 Siemens / 30 Bombardier
T1 hattı: Yerli üretim 6 adet İpekböceği/Durmazlar
» ADANA
36 adet Hyundai Rotem/Güney Kore
» ESKİŞEHİR
24 adet Bombardier/Kanada
» İZMİR
Hatay-Evka: 45 adet ABB/İsviçre, 32 adet CSR/Çin
Aliağa-Menderes: 77 adet LRT - CAF/İspanya
» KAYSERİ 38 adet Ansaldo Breda / İtalya
» KONYA 90 adet Alman 2. El tarmvay,
60 adet Scoda / Çek Cumhuriyeti
» SAMSUN 16 adet Ansaldo Breda/ İtalya ve 5 adet CNR/Çin
» ANTALYA 14 adet Alman meşeili 2 el araç