Tüketici elektrikliyi sevdi

Renault Mais Genel Müdürü İbrahim Aybar, Türk tüketicisinin elektrikli araç konusundaki ilgisinin dünyanın diğer ülkelerinin çok üstünde olduğunu belirtti.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Gültekin KARA

Renault Nissan Grubu Başkanı Carlos Ghosn, yaklaşık 5 yıl kadar önce Renault’nun Z.E (Zero Emmission-Sıfır Emisyon) projesini açıkladığında tüm dünyada projenin bir hayal olduğu yorumları yapılmıştı.

Kaldı ki Ghosn, yaptığı açıklamada “10 yıl sonra tüm dünyadaki otomobil üretiminin yüzde 10’u elektrikli olacak” demişti, oldukça iddialıydı.

Ghosn’un düğmeye bastığı bu projenin ardından tüm dünyada Renault yöneticileri de elektrikli araçlar konusunda lobi faaliyetlerine başladı.

Elektrikli araç denildiğinde Türkiye’de ise akla anında bir tek isim geliyor; Renault Mais Genel Müdürü İbrahim Aybar.

Renault’da hemen herkes elektrikli için lobi yapsa da Türkiye’de İbrahim Aybar, bu konuyu deyim yerindeyse kendine iş edinmiş durumda.  Bursa’da üretilen Fluence’nin elektrikli versiyonunu tüm şehirlerde bizzat tanıtan Aybar, makam şoförünü de aracı tanıtması için kamu kurumlarına gönderiyor. Kendisi ile yaptığımız sohbet yemeğine, makam aracının yerine farklı bir otomobille gelince hemen Fluence’yi sordum, otomobil yine kamu kurumlarından bir tanesine teste gitti yanıtını aldım.

Aybar ile bu kez genel otomotiv endüstrisinden ziyade, emisyon ve çevre üzerine konuştuk.

İbrahim Aybar, elektrikli otomobillerin satışlarının henüz istenilen seviyeye ulaşmadığını belirtiyor. Bunda en büyük etkinin ise tabii ki menzil ve şarj olduğun da ekliyor.

Şarj altyapısının henüz yeterli olmadığını kendilerinin de zaman zaman uzatma kablosu ile otomobili şarj ettiğini vurgulayan bu durumu şöyle açıklıyor: “Şarj şu aşamada uzun sürüyor ve bu da insanlarda bir sıkıntı yaratıyor. Şehirlerarası yola gidememe durumu da ayrı bir tedirginlik. Ancak, araştırmalara bakıyorsunuz, otomobillerin yüzde 82’si şehir içinde dolaşıyor ve ortalama 60 km gidiyor. Bu üniteler yaygınlaştığında ve menzil de biraz uzadığında araç satışları artacaktır.”

“Tüm bu sıkıntılara rağmen Türkiye’de tüketicilerin elektrikli otomobil konusundaki ilgileri dünya ortalamaların kat kat üstünde” diye konuşan İbrahim Aybar, bu cümlesini Deloitte tarafından yapılan “Elektrikli otomobiller ve tüketici beklentileri” isimli araştırmaya dayandırmış.

Araştırmaya göre Türkiye, Çin, Hindistan, Brezilya, Arjantin ile birlikte ilginin en yüksek olduğu ülkeler arasında yer alıyor. AB ülkeleri ve ABD’de ise elektrikliye ilgi düşük. Bu durumu ekonomik açıdan gelişmekte olmak, yakıt maliyetleri, yeni teknolojilere yatkınlık gibi nedenlerle açıklayabiliriz. Ancak, İbrahim Aybar, elektrikli otomobilleri geleceğin ta kendisi olarak görüyor.

Babayiğit elektrikliden

“Fosil yakıtlardan vaz geçmezsek 2100 yılında iklimde önemli sıkıntılar yaşayacağız” diyen Aybar, şöyle devam etti: “İşte bu gerçek nedeniyle elektrikli araçlar çok büyük öneme sahip. Tüm Avrupa’da emisyon oranları düşürülmek isteniyor. Fakat başta Alman üreticiler nedeniyle limitler aşağı çekilemiyor. Böyle güçlü bir endüstri varken, bizim ve gelişmekte olan ülkelerin çıkışı elektriklide olabilir. Bence Türkiye’den bir babayiğit çıkacaksa bu elektriklide olacaktır. Otomobil üretimi fizibilite sorunu. İçten yanmalı motorlarda bir marka olması çok zor. İşte ben burada  TÜBİTAK’ın alternatif enerji kaynaklı yeni model tasarım yarışmasından ben çok ümitliyim. TÜBİTAK gelen projeler üzerinde çalışma yaptı ve ağırlık  elektrik motorunda . Ben yeni bir markanın elektrik motorlu otomobil üzerine olacağını bekliyorum. Ancak alternatif enerji kaynaklı otomobillerde çok daha fazla imkan var.”

Yollar otomobilden tıkanmıyor

Görevi otomobil satmak, pazarı büyütmek olan İbrahim Aybar’a, son dönemlerde İstanbul’da yaşanan trafik artışı hakkında da fikirlerini sorduk. Kendisi aynı zamanda gönüllü trafik müfettişi de olan Aybar’a göre asıl sorun araç sayısından ziyade, altyapı ve saygı eksikliği. Birden fazla insan taşıyan araçlara özel şerit başta olmak üzere birçok çözümün hayata geçirilebileceğini vurgulayan Aybar, trafik hakkındaki görüşleri ise şöyle: “ Altyapı problemleri nedeniyle toplu taşımayı geliştirmemişiz. Ulaşımı karayolunda ve otomobil ile oluşturmuşuz. Yeni toplu taşıma projeleri ile bu zaman alacak ama düzelecek. Bir önemli sorun da trafik güvenliği ve trafikte insanların birbirine saygısı.  Her şey insana bağlı. İnsan iyi planlarsa, altyapıyı iyi organize ederse, trafikteki kuralları iyi işletirse niçin Avrupa’da, gelişmiş ülkelerde oluyor da bizde olmasın. ABD yapıyorsa, kontrol edebiliyorsa biz niye yapamayalım.”

Bu konularda ilginizi çekebilir