Bugünün ‘çoklu krizleri’ ‘çoklu çıkarlar’ sağlayabilir

Kısa zaman önce bir arkadaşım beni eve bıraktı. Gideceğimiz yere vardığımızda, bagajı açtı,bir kablo çıkardı ve fişe taktı.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Mevcut araçların sadece yüzde 2’si elektrikli. O yüzden de bugüne kadar hiçbir aracın şarj edilmesi­ne şahit olmamıştım. Ve bu olay, daha güzel bir gele­cek için iyi bir işaretti.

50 yıllık hayal kırıklığından sonra, sonunda, inovas­yon, azaltılmış emisyon ve daha iyi ilaçlar sayesinde, hayatlarımızı daha iyileştirecek gibi. Bugünün çoklu krizleri çoklu inovasyonu harekete geçirdi.

Ekonomist Robert Gordon’un tartışmaya açtığı, hayat kalitesini artıran inovasyonların altın çağı 1920 ile 1970 arasında yaşandı. Bu dönem, gelişmiş ülke­lerdeki insanların elektrik lambalarına, telefonlara, buzdolaplarına, temiz suya, aşılara, antibiyotiklere ve belki de en önemli buluş olan sifonlu tuvaletle­re kavuştukları dönemdi. O yarım yüzyıl içinde, tek­nolojik olarak en gelişmiş ülke olan ABD’de beklenen yaşam süresi 53’ten 70’e çıkmıştı.

1970’den sonra ise, teknoloji dominant sanayi olsa da, çok daha azını sundu [insanlara]. Bugünün dev şirketlerinin faal olduğu alanlarına bir bakın: sosyal medya ve iPhone’un dikkat aralığına yaptığını sokak­larda uygulayan bir teslimat şirketi!

Bu inovasyonlar insanoğluna bir fayda sağlamadı. İyi de o zaman biz neden sağlamasını bekliyoruz? Yni teknolojinin amacı, tipik olarak inovasyon yapanları zengin etmek ve daha ölümcül silahlar üretmelerini sağlamak. Herhangi insani bir durum, aslında [yaşa­nan] bir yan etki.

Son inovasyon: ATM'ler

İklim değişikliğiyle savaştan öte, tarihteki birçok karbondioksit emisyonları 1990’lardan sonra mey­dana geldi. Aslında bugün alkışladığımız yenilikçiler için bir sonraki teknolojik sınır, bu bozduğumuz ge­zegeni geride bırakıp uzaya gitmeyi içeriyor.

Son zamanlarda gelişim, ilerleme çok az yaşandı. Amerikalıların bugünkü tahmini yaşam süresi, öplo­idler, işlenmiş gıdalar ve Covid-19’u kötü yönetmek­ten ötürü, 1996’yla aynı. Aksine fakir ülkelerin tahmi­ni yaşam süreleri, 1970 sonrası üretilen aşılara ulaşa­bildikleri için uzadı.

Finansta ise, 2009’da eski Fed Başkanı Paul Volc­ker’in de dile getirdiği gibi, en iyi modern inovasyon “insanlara çok yardımı dokunan ATM’lerdi.” Kripto­paralar gibi diğer yeniliklerin böyle yardımı olmadı insanlara…

Daha genel olarak, Gallup’un 140 ülkede yapıtığı araştırmaya göre, insanoğlunun beyan ettiği öz mut­luluğu bu yüzyılda ani çöküş yaşadı.

Doğruyu söylemek gerekirse, inovasyon artık da­ha da zorlaşacak. Örneğin, bilim insanlarının geçmiş­te yapılan tüm araştırmaları kavraması için yıllara ih­tiyacı var. Aynı bilim insanları daha sonra genel değil, daha özel konularda kendi araştırmalarını yapıyorlar. Ve bunda da her zaman inovasyonla regülasyon ara­sında bir denge kuruluyor.

İnovasyon sorun da yaratır

Toplumlar zenginleştikçe, regülasyonlar arasında gider gelirler. Bunun bir örneği de avukat yığını ol­muştur: ABD’deki avukat sayısı 1970’in tam 4 katı­dır. Çin’deki avukat sayısı da son 10 yılda yüzde 148 artmıştır.

Ama tabi krizler yenilikleri de hızlandırır. Covid dünyayı vurduğunda, olayları nizama sokanlar mR­NA aşılarını buldu. Şimdi bu aşılar kanser tedavile­rinde deneniyor. Aynı zamanda, medikal araştırma­lar arada sırada kademe atlama yaşatır. Bakın ilk ba­şarılı sıtma aşısına. Şimdi milyonlarca çocuk bununla aşılanıyor.

Ukrayna krizi de eşit şekilde üretkenlik sağlayabilir. Kendi fosil yakıtlarına yaptırımlara neden olan Vladi­mir Putin, demokratik liderlerin bile elde edemediği bir şeyi elde etti: İlk ciddi karbon vergisini oluşturdu. Bu, AB ve ABD’nin yeşil enerjiye servet yatırmaları­na neden oldu.

Inovasyon bugünkü bazı sorunları çözerken, yeni­lerine de sebep olacaktır. Yapay zeka çok hızlı ilerli­yor. Konuyla ilgilenen birinin de dediği gibi, “Yapay zekada her hafta ya da iki haftada bir bir yenilik keş­fediyoruz.” Batı için endişe duyarken, yapay zekanın en önde gelen inovasyoncularının Çinli olduğunu ha­tırlayalım. James Watt’ın gösterişsiz buhar makinesi bizi bugünkü iklim krizine taşımış olsa da, ileride ba­şımıza ne geleceği hala belirsiz…

İyi mi olacak… Kötü mü olacak…