'Dünyada her evde bir Türk ürünü kullanılsın istiyoruz'

6. Türkiye Sektörel Ekonomi Şurası'nda konuşan TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu, "Dünyada her evde, Türkiye'de üretilmiş bir ürün kullanılmasını istiyoruz" dedi.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME


 

ANKARA - Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, "Yatırımda, üretimde, istihdamda ve ihracatta kriz öncesi seviyeleri çoktan geride bıraktık" dedi.

6. Türkiye Sektörel Ekonomi Şurası, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu'nun evsahipliğinde, Başbakan Yardımcısı Ali Babacan'ın başkanlığında, Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı, TOBB Yönetim Kurulu Üyeleri, TOBB Türkiye Sektör Meclislerinin başkan ve başkan yardımcıları ile kamu kurum ve kuruluşlarının üst düzey temsilcilerinin katılımıyla, TOBB İkiz Kuleler'de gerçekleştirildi.

Toplantıda konuşan Hisarcıklıoğlu, Türkiye'nin en hızlı reform yapan ülkeler arasında yer aldığını belirterek, ekonomi yönetiminde meydana gelen büyüme vizyonunun, iş dünyasının küresel arenada kendini göstermesini ve başarılı olmasını sağladığını vurguladı.

Hisarcıklıoğlu, Türkiye'nin etrafındaki ülkelerin hemen hepsinde şirketler zordayken, devlet yardımlarıyla ayakta kalırken, Türk iş dünyasının Türkiye'nin küresel krizi arkasında bırakmasını sağlayan kişiler olduğunu belirtti.

Yatırımda, üretimde, istihdamda ve ihracatta kriz öncesi seviyeleri çoktan geride bıraktıklarının altını çizen Hisarcıklıoğlu, hedeflerinin bu performansı daha da artırarak devam ettirmek olduğunu söyledi.

Hisarcıklıoğlu, dünyada her evde, Türkiye'de üretilmiş bir ürün kullanılmasını istediklerini belirterek, "Biz bunları başaracağımıza inanıyoruz. Zira Ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz" ifadesini kullandı.

"2023 hedeflerine koşarken iki temel yaklaşımı benimsemeliyiz"

Rifat Hisarcıklıoğlu, 2023 hedeflerine koşarken iki temel yaklaşımı benimsemek gerektiğinin altını çizerek, şöyle konuştu:

"Birincisi, yüksek istihdam üreten geleneksel sektörlerimizi muhafaza etmeliyiz. İnşaat, tekstil-konfeksiyon, demir-çelik, perakende, turizm, gıda ve daha pek çok geleneksel sektörümüz bizim için vazgeçilmezlerdir. Ancak odaklanmamız gereken nokta, bu sektörlerde bir üst üretim zincirine çıkmak olmalı. İkinci temel yaklaşım, geleceğin sektörlerinde, mesela bio-teknoloji, nano-teknoloji, yapay zeka alanlarında var olmaktır. Böylece teknoloji ithal edip tüketen değil, üretip, ihraç eden ülke haline gelmektir. Bildiğimiz, alıştığımız küresel sistem değişiyor. Güçlü bildiğimiz ekonomiler sallanıyor, güçlü görünen yapılar yıkılıyor. Batımızdaki ülkeler ekonomik krizlerle boğuşurken, güneyimizde ve doğumuzdaki ülkelerde siyasi krizler yaşanıyor. Herkesin kendi sorunlarına odaklandığı bu süreci iyi değerlendirmeliyiz. Batımızda en büyük tüketim pazarı Avrupa var. Doğumuzda en büyük üretim pazarı Asya var. Kuzey ve güneyimizdeyse devasa enerji kaynakları var. Biz bunların tam ortasındayız. Önümüzdeki yepyeni bir fırsat penceresi aralanıyor. Bu coğrafi avantajı, fiziki ve beşeri altyapıyla, iş ve yatırım dostu mevzuatıyla, dinamik müteşebbisleriyle birleştirdiğimizi bir düşünün şimdi. İş dünyası olarak, kamu olarak ortak akılla ve birlikte çalışarak, bu sancılı sürecin sonunda kazanan oluruz. İşte bizler burada, bunu sağlamak için toplandık. 60 sektörü kapsayan, sorunlar ve çözüm önerileri raporumuz, Türkiye'de başka örneği bulunmayan bir çalışmadır. Atlantik ile Pasifik arasındaki iş dünyasının oluşturduğu her uluslararası kurumun yönetiminde yer alan biri olarak, şunu rahatlıkla iddia edebilirim ki, bu çalışmanın dünyada benzeri yoktur. Sadece sorunları dile getirmekle kalmadık, çözüm önerilerimizi paylaştık ve ilgili kurumları belirledik."