Ankara Sohbetleri'nin konuğu Tek Adımda Yatırım Projesi'nin mimarı Kahramanmaraş Valisi Mehmet Niyazi Tanılır: Yatırım için kapı kapı dolaşmayın TAY, süreci sizin için takip etsin

Ankara Sohbetleri'nin konuğu Tek Adımda Yatırım Projesi'nin mimarı Kahramanmaraş Valisi Mehmet Niyazi Tanılır: Yatırım için kapı kapı dolaşmayın TAY, süreci sizin için takip etsin

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

ANKARA - Kahramanmaraş Valisi Mehmet Niyazi Tanılır'ın Van Valiliği sırasında başlattığı ve daha sonra Kahramanmaraş'ta da hayata geçirdiği Tek Adımda Yatırım Bürosu (TAY) Türkiye'ye örnek oldu. Başbakan Recep Tayip Erdoğan'ın, "Türkiye'nin tüm illerinde uygulansın" şeklindeki talimatı sonucunda 3 Haziran tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanan genelge ile 81 il valiliğine 2 ay içerisinde TAY ofisleri kurma zorunluluğu getirdi. 81 ilde uygulaması başlatılacak olan Tek Adımda Yatırım (TAY) Projesi'nin mimarı Kahramanmaraş Valisi Mehmet Niyazi Tanılır, Ankara Sohbetleri'ne konuk olarak Ankara temsilcimiz Ferit B. Parlak ve Kahramanmaraş Temsilcimiz Ali Eskalen'in sorularını yanıtladı. Vali Tanılır, işadamlarının bürokrasiden şikayetini kaldırma noktasında önemli bir rol üstlenecek TAY'ın oluşum ve gelişim süreci ile Doğu ekonomisini değerlendirdi. -Van Valisi'yken Tek Adımda Yatırım (TAY) Projesi uygulamasını başlattınız ve Türkiye'ye örnek oldunuz. Bütün kentlerde uygulaması başlatılacak olan proje nasıl doğdu? Türkiye'de yatırım yapmak isteyen kişilerin bürokratik süreçler yüzünden sıkıntı çektiğini hepimiz biliyoruz. Çok sayıda kurumu gezmek durumunda kalıyor, çok sayıda işlem yapmak zorunda kalıyor, çok sayıda evrakla uğraşıyor yatırımcı. Bu hakikaten yatırımcı açısından caydırıcı oluyor. Ve yatırıma ihtiyaç duyduğumuz mekan ve dönemlerde yatırımı engelleyen faktör olarak karşımıza çıkıyor. Bürokratik işlemleri ayrıntılı ve uzun olan ülkeler de bu nedenle kalkınma yarışında geri kalıyorlar. Bu sorunun giderilmesine yönelik bütün ülkelerde de her zaman bir arayış var. Örneğin son yıllarda Avrupa ülkeleri arasında hızlı yatırım ağı olan İrlanda'ya veya Polonya'ya baktığımızda orada da bu anlamda bir çalışma yürütülmüş ve yatırımcı önündeki engeller kaldırılmış ve bürokratik süreçler basitleştirilmiştir. Gelişmiş ülkelerde dahi "One Stop Ofis veya Shop" dedikleri, Türkçe'sini "Tek Durak Ofis" olarak çevirebileceğimiz kurumlar kurulmuş. Bunlar bizde maalesef yoktu. Bende ilk defa Van Valiliğim sırasında yaşadıklarım sonucunda, "Yatırımcının önündeki engelleri kaldıralım, yatırımcı müracaatını tek yere yapsın, tek tek kurumları dolaşmasın" diye talimat verdim. Zamanı kısaltalım, işlemleri basitleştirelim, süreci hızlandıralım amacıyla bir arayış içerisine girdik ve bir çalışma yaptık. Bu işin alt yapısı için neler gerekiyor sorusundan hareketle, kurumlar arası toplantılar yapıldı ve bir yönerge hazırlayarak Van'da TAY bürosunu kurduk. Korkularla bir yere varılmaz -Projeyi hayata geçirirken her valinin alamayacağı ya da almak istemediği bir inisiyatif kullandınız. Sonuçta hükümetten de olumlu tepki aldınız ama tam tersi de olabilirdi. Bu korkuttu mu sizi? Korkularla bir yere varılmaz. Van'daki büronun açılışı, benim Kahramanmaraş'a tayin olduğum aya denk geldi. Büroyu 18 Mart 2007 tarihinde, başka bir vesileyle Van'a gelen Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener'in katılımıyla açtık. Akabinde Kahramanmaraş'a geldim. Tabii biz bu büroyu açtıktan sonra Başbakanlık'a bildirdik. O zamanki Başbakanlık Müsteşarı Ömer Dinçer'in dikkatini çekmiş proje. Başbakanlık bünyesindeki Türkiye Yatırım Destekleme ve Tanıtım Ajansı'na göndermiş bizim yazımızı, ilgilensinler diye. Onların da dikkatini çekiyor ve benden sonra gelen Van Valisi arkadaşımızı arıyorlar, tebrik etmek üzere. O da, "Bu proje Kahramanmaraş'a giden valimizin projesi" diyor. Onun üzerine beni aradılar. Hem tebrik ettiler, hem de bu işe ilgi gösterdiklerini, Van'ı izleyeceklerini, uzman göndereceklerini söylediler. -Projenin tüm illerde uygulanması için Başbakan'ın verdiği talimatta bu dönemde gerçekleşti. Başbakan'a siz mi anlattınız projeyi? Ajansla konuşmalarımız devam ederken, böyle bir büroyu Maraş'ta da kurmayı düşündüğümü ifade ettim. Ondan da memnuniyet duydular. Ve biz Maraş'ta yaptığımız kapsamlı çalışmalar sonucunda burada da kurduk aynı büroyu. Ajans yetkilileri bizim büroyu, yönergemizi incelediler, Ticaret Sanayi Odası'nda bir toplantı yapıldı, müzarekeler yapıldı ve döndüler, akabinde de konuyu sayın Başbakan'a arz etmişler. Sayın Başbakan'ın uygun görmesiyle birlikte Resmi Gazete'de de yayımlandı, Tek Adımda Yatırım Bürosu Uygulaması diye. 81 ilde kuruluşu mecburi hale getirildi ve 2 ay içerisinde faaliyete geçirilmesi konusunda talimat verildi. Tabii Başbakanımız'ın ilgi gösterdiklerini, desteklediklerini biliyorduk, ifade de ettiler ama konunun kısa sürede bu aşamaya gelmesi Sayın Başbakan tarafından benimsenmesi ve Türkiye'ye teşvik edilmesi bizim için büyük bir sürpriz oldu. Çok sevindim, bundan çok mutlu oldum, gurur duydum. -Büroların istihdam yapısı nasıl? Valilik personeli içerisindeki uzman yardımcısı arkadaşlarımızı görevlendirdik. Tabii Ticaret ve Sanayi Odası'ndan da personel desteği talep ettik. Çünkü bu işin başarılı olması ticaret sanayi odasının işbirliğine ve girişimcinin talebine bağlı. Onlar da sağ olsunlar ilgi gösterdiler. Hatta bir öneri getirdiler, dediler ki, "Bu büro sanayiciye yakın olsun, valilikten alıp TSO binasına taşıyabilir miyiz?" Bir yer tahsis ettiler, ben de memnuniyetle deyip kabul ettim. Bu şekilde kuruluşu tamamlandı. Her fırsatta işadamlarına duyuruyoruz bunu, mektuplar yazıyoruz. Sorunlarınızda buraya başvurun diye, tek tek, kapı kapı dolaşmayın diye. Bu tanıtımı tam olarak yaptığımızda inanıyorum ki büronun aktivasyonu da artacaktır. -Biraz da çalışma sistemiyle ilgili bilgi verir misiniz? Yatırımcılar hangi aşamada size geliyor? Bu büro öncelikle yatırıma karar vermiş kişilerin yatırım süreçlerini takip edecek. Ama bunun dışında yatırım konusunda bilgi almak istiyorsa, yatırım konusunda istişarede bulunmak istiyorsa, bu anlamda da biz veri sağlamayı taahhüt ettik. Yatırımcılara bu anlamda da destek olacağız. Tabii bu işlemler Türkiye'de çok uzun sürüyor biliyorsunuz. Maalesef hepimiz bürokrasiden şikayetçiyiz. Küçük bir iş bazen günlerce devam edebiliyor. Klasik olarak memur zihniyeti diye adlandırdığımız, 'bu gün git, yarın gel' zihniyeti hakim bizde. Türkiye'de bayağı azaldı ama bittiğini söyleyemeyiz. Bunlar bazen bıktırıyor insanları, yatırımcıları, girişimcileri. Sadece yatırımcı değil, veri işlemlerinde de hepimiz muhatap oluyor ve bürokrasiden yaka silkiyoruz. Bu anlamda girişimci tek tek her kamu kurumuyla muhatap olduğu zaman bu onun için bir sıkıntı bir yıpranma süreci getiriyor. Diyoruz ki sen uğraşma bununla. Valilik adına bu büro muhatap olsun. Dolayısıyla kimsenin orada işi yavaşlatma, uzatma, keyfi işlem yapma gibi bir ihtimali de kalmayacak. İşlemleri hızlandırmış olacak. -Türkiye ile ilgili bu kadar önemli olan bir projeyi nasıl tasarladınız, bunu tetikleyen ne oldu? O fikre nereden geldiğimiz, orada yaşadığımız bir olayla ilgili tabiki. Van'da entegre et tesisi yatırımı düşünen bir yatırımcımız vardı. 1.5 yıl gibi yatırımcıyı bezdirecek uzunca bir dönem uğraştıktan sonra, ancak mevzi imar planını yapıp il genel meclisine gönderecek kadar bir aşama kaydetti. Bu süreç içerisinde de birkaç kez benim yanıma geldi. Ve benim kurumları aramam, müdahale etmem sonucunda ancak bu kadar mesafe kat edebildi. Kendi kendime dedim ki, ben bu girişimcinin yerinde olsam bu işten vazgeçerim, bırakıp giderim. Parasını götürüp bankada faize yatırsa, belki hiç başı ağrımadan hayatını rahatça devam ettirecek. Ama o bu kadar sıkıntıya girip yatırım yapmayı, istihdam yaratmayı, ülkeye katma değer sağlamayı düşürken, bürokrasimizle onu engelliyoruz. -Peki 1.5 sene bekleme süresi şu anda kaç güne düştü? Bunu çok arzu etmemize rağmen henüz net olarak o süre kısmını ilan etmedik. Çünkü bu iş tecrübeye tabidir. Daha önce denenmemiş bir işi yapıyorsunuz. Dolayısıyla bazı işlerde iş evrak kısmıyla bitmiyor. Bizzat yatırım yapmak yerine, inceleme yapılması gereken işler oluyor. Ya da girişimcinin kendisinin temin etmesi gereken işler oluyor. Burada birtakım süreleri önceden göremiyorsunuz. Ama esas hedefimiz bu süreleri günlük olabilecek noktaya getirmektir. Güneydoğu'da çalışma angarya görülmemeli -Güneydoğu'ya yönelik bir paket açıklandı. Bölge turizmi için yaptığınız çalışmalarınızı da biliyoruz. Bölgede öncelikli olarak neler yapılmalı? İlk defa yapılacakların tek tek sayıldığı ve bir takvime bağlandığı bir paket açıklandı. Bu açıdan paket bir umut uyandırdı. Eğer hepimiz burada üzerimize düşen görevi yaparsak, ciddi mesafe alınacağının düşünüyorum. Samimi olduğumuz zaman, bu iradeyi ortaya koyduğumuz zaman bütün sorunlar çözülür. Hani meşhur bir söz vardır. "Yapamıyoruz demeyin, istemiyoruz deyin" insan istediği zaman yapamayacağı bir şey yok. Öncelikle bu bölgede gerçekten çalışmayı bir angarya olarak kabul etmeyen, bir şeyler yapmanın azmi, hizmet etmenin şevki içinde olan insanların kurumların başında bulunmaları önemli. Empati yapabilen insanların, dertlerden anlayan insanların olması önemli. İnsan unsurunu ihmal ettiğimiz zaman hangi paketi açarsak açalım yüzde yüz başarı elde edemeyiz. -Başarı örnekleri var mı? Bizim yaptığımız iki uygulamayı söyleyebilirim size. Türkiye'de bir kuş gribi vakası yaşandı. Bütün gözler Van'ın üzerindeydi. Çünkü Doğu Beyazıt'ta kuş gribine yakalanan 4 vatandaşımız Van'a sevk edildi. Van'da da kuş gribi vakaları tespit edilmişti. 1.5-2 ay geceli gündüzlü hatta kurban bayramı da dahil hiç tatil yapmadan tüm ekipler tam mesai çalıştı. Sonuçta biz kuş gribinde çok büyük bir başarı elde ettik. Bu başarımız Birleşmiş Milletler ve dünya sağlık örgütleri tarafından izlendi ve alkışlandı. Hiç kimse 'niye ben bayram günü çalışıyorum?' gibi bir itirazda bulunmadı, özveri vardı, samimiyet vardı ve başarıldı. Gine bir diğeri de Doğu ve Güneydoğu için çok önem taşıyan köye dönüş meselesi. 1992 yılından beri köye dönüş ve rehabilitasyon projesi uygulanıyor. Ama ilk defa Van Valiliği'nin yaptığı bir eylem planı, BM'den çok büyük bir övgü aldı. BM kalkınma programıyla birlikte hazırladığımız eylem planı BM Genel Sekreteri'nin bu konudaki mektubuyla benzer sorunları yaşayan dünya ülkelerine örnek gösterildi. -Söylediklerinizi son 30 yıldır söylüyoruz ama lafta kalıyor. Ne yapılmalı? Bazı şeylerin gerekliliğini de sonradan fark ediyoruz. Şimdi diyelim ki bir sorununuz var, bunun gerçekten çözümü için önce bu sorunun farkına varmamız lazım. Bir sorunun farkına varmıyor isek bu sorunu çözemeyiz. Farkına varmamız yetmiyor, bu sefer bu sorunu nasıl çözmemiz gerektiğini öğrenmemiz lazım. Bu zincirleme bir şekilde birbirini takip ediyor. Dolayısıyla biz bu süreçlerini yeni yaşıyoruz. Türkiye eskiden kapalı bir toplum iken, açık bir toplum haline dönüşüyor. Eskiden birçok yerde okul problemi varken, özellikle son 4-5 yıldır yapılan yatırımlarla Güneydoğu'nun en uzak yerlerine bile okul götürüldü. Bu yatırımlar zaman içerisinde meyvesini verecek. Sosyolojik değişim bir anda olmuyor. Güneydoğuda birçok yer cazibe sahibi olacak -Yaklaşık 10 yıldır bölgede görev yapıyorsunuz. Tüm bu olumsuzluklara rağmen farkedilir bir değişim var mı? Tabii ki. Bir şeyler değişiyor, onu da görmemiz lazım. Eskiden Mardin'e kimse gitmezken artık Mardin tanınan bir yer oldu. İleriki yıllarda belkide Venedik gibi bir ün kazanacak. Bunu bilmeliyiz, bunun için çalışmalıyız. Öncelikle Mardin'in insanları bunun farkına vardı. Herkes binasına sahip çıkarak, restore etme gayreti içinde. Güneydoğu'da birçok yer cazibe sahibi olacak. Mesela Van dediğimizde, Urartu medeniyeti akla gelmeye başladı. Başta Van Kalesi olmak üzere birçok kalenin olduğu bir yer. Hoşaf Kalesi var, Ayanis Kalesi var. Akdamar Adası ve Kilisesi, Van için önemli bir simgedir. Ama bu avantajın farkına yeni yeni varılıyor. Aynı şekilde Adıyaman dediğinizde Nemrut akla geliyor. Urfa dediğiniz zaman İbrahim Peygamber akla geliyor. Bunları değerlendirmek lazım. Bir taraftan otellerin, lokantaların, dinlenme, eğlenme yerlerinin, ulaşımın, telekomünikasyonun geliştirilmesi, bu gibi imkanların iyileştirilmesi gerekiyor. Tüm bu yatırımlar yavaş yavaş başladı. Birde en önemli şeylerden birisi tanıtım boyutu. Bütün bunların birlikte ele alınması gerekiyor. Bu anlamda bir hareketlilik var. Her kent de bir devinim var. Valilikler, belediyeler, odalar birlikte bir gayret içinde. Değişimi kadınlar tetikleyecek Verilen eğitimle birlikte kadının statüsü değişip, gelişecek. Bu Doğu ve Güneydoğu'da çok önem taşımaktadır. Kadınlara yönelik projelere çok önem verilmeli. Gerek burada, gerekse daha önce Van Valiliğim sırasında bu tip çalışmaları destekledim. Huzur, Doğu için 'nimet' 1999 yılından sonra bir süre terör durunca insanlar huzur ortamının ne kadar önemli bir şey olduğunu gördüler. Bunun bir 'nimet' olduğunu anladılar. Kaybettikleri bir şeyi yeniden buldular ve bunun önemli olduğunu gördüler. Huzur ortamında yatırımların canlanmaya başladığını, insanların tedirginliklerinin ortadan kalktığını gördüler. Dolayısıyla bu ortamı kaybetmek istemiyor. 2004'den sonra terörün tekrar başlaması bu anlamda insanları ciddi bir biçimde rahatsız etti. Ve Doğu, Güneydoğu'daki insanlarımızın çoğunluğu bu anlamda toplumsal huzuru bozabilecek eylemlerden uzak durmaya, o eylemlere karşı baş kaldırmaya başladı. Bunu bölgeyi gezdiğimizde çok kolay bir biçimde gözlemlemek mümkün. Güneydoğu'da yatırımın önündeki en büyük engel 'güvenlik imajı' Bölgeye yapılacak yatırımların önündeki ciddi engellerden biride bölgedeki güvenlik imajıdır. Özellikle güvenlik imajı diyorum, güvenlik demiyorum. Çünkü neticede dünyanın her yerinde birtakım olaylar oluyor. İtalya'da da oluyor, İngiltere'de de oluyor. Ama orada günlük hayat devam ediyor. Bizde Doğu ve Güneydoğu'daki olayların yarattığı güvenlik imajı, güvenlik sorununun da ötesinde tahribat yaptı. Güvenlik sorunu kötü bir şey ama bunun kendinden menkul algılanması eğer çok abartıysa, onu bir imaj sorunu olarak ele almak lazım. Güvenlik imajı, güvenlik sorunundan daha büyük bir tahribat yapıyor maalesef. Bu konuda medyamızı da çok büyük görev düşüyor. İnsanlarımız Van'ın veya Diyarbakır'ın bir köyünde bir olay olduğu zaman, sanki orda bir iç savaş varmış gibi bir izlenime kapılmamalılar. Orda günlük yaşam devam ediyor. İnsanlar ekmek parası peşinde koşuyorlar. Dolayısıyla gitmek görmek lazım. AB fonları, bizi proje konusunda disipline etti Bölgede çok ciddi bir kapasite sorunu var. Bir şeyler yapmak isteyen insanlarımız, o şeyin nasıl yapılması gerektiğini bilmiyor. Avrupa Birliği projelerini bu açıdan çok önemsiyorum. Bizi "Proje nedir? Nasıl yapılır? Nasıl uygulanır?" diye disipline ettiği için. AB fonlarından elde ettiğimiz kaynaklara bu kadar önem vermiyorum. Bunu biz ulusal bütçemizden, Hazine'mizden de karşılayabiliriz. Bu anlamda bu miktarlar çok önemli değil, ama bu bize proje uygulama disiplini kazandırıyor. Bu konuda kapasiteyi geliştirici çalışmalar yapmamız lazım. Hem kamu kurumlarının, kamu personelinin kapasitesini geliştirecek çalışmaları hem de KOBİ'lerden başlamak üzere özel sektörün kapasitesini geliştirecek, girişimcilik eğitimi verecek çalışmaların bölge ve ülke açısından çok önemli olduğunu düşünüyorum. Ayrıntılardaki Mehmet Niyazi Tanılır Ferit B. PARLAK [email protected] Giderler artıyor. Hazine borçlanmaya devam ediyor. Borcu, borçla ödemeye çalışıyor. Yeni borçlanmalarda talep gelmeyince, yüksek faiz vermeye mecbur kalıyor. Faiz ağırlıklı giderler daha da artıyor. Tüketimde ithalatın payı artıyor. Tarım gibi stratejik sektörlerdeki üretim, oransal olarak düşüyor. Faizlerdeki artış üretimin daha da düşmesine neden oluyor. Yani gider artarken, gelir kalemleri oransal olarak azalıyor. Açık genişliyor. Açığın kapatılması, borçlanmanın önlenmesi için gelirlerin artırılması gerekiyor. Gelirlerin artırılması için üretimin artırılması gerekiyor. Üretim için yatırımlar önem taşıyor. Yatırımların önünde ise faizler, maliyetler, rekabet parametreleri dışında bürokratik işlemler de engel teşkil ediyor. Girişimcileri yatırımdan uzaklaştıran bürokratik işlemlerin azaltılmasına yönelik ilk ciddi adımı bir vali attı. Van Valiliği döneminde bürokratik işlemlerin uzaması nedeniyle yatırımdan vazgeçen girişimcileri bu kararlarından vazgeçirmek için Tek Adımda Yatırım Projesi'ni geliştirip uygulamasını başlatan Mehmet Niyazi Tanılır ile 81 ilde uygulaması başlatılacak olan projeyi ve Doğu'nun yatırım potansiyelini konuştuk. Doğu'nun, Türkiye'yi gelişmiş ülkelerin önüne geçirecek potansiyeli bulunduğuna dikkat çekiyor Tanılır. Bu potansiyeli harekete geçirebilmeyi ise kamu ve özel sektör yöneticilerinin samimiyetine ve çalışkanlığına bağlıyor. Evet, üretimde baş aşağı giden Türkiye'nin biraz daha samimiyete ve özveriye ihtiyacı var.