Kayıp ve Zarar Fonu kararı iklim adaletinin sağlanmasında önemli bir adım
SKD Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı Ebru Dildar Edin, COP27’ye yönelik değerlendirmesinde “COP27’de bir ilk gerçekleştirilerek iklim krizi kaynaklı doğal afetlerden zarar gören ülkelere ödeme sağlanması için alınan Kayıp ve Zarar Fonu kurulması kararı iklim adaletinin sağlanması adına bugüne dek atılan en önemli adımlardan biridir” dedi.
27. Taraflar Konferansı (COP27), bu yıl 6-18 Kasım tarihleri arasında Mısır’ın Şarm El Şeyh kentinde yapıldı. COP27 dünyadaki savaş ortamı ve ekonomik krizler sonrası iklim krizinin gittikçe derinleşen etkileri nedeniyle, COP26’da belirlenen hedef ve kararların nasıl ilerleyeceğinin merakla beklendiği bir zirveydi.
İklim krizinin derin etkilerini en fazla yaşayan gelişmekte olan ülkelere finansman desteği sağlanması ön plana çıkan konular arasında yer alırken; ülkelerin fosil yakıtların kullanımını azaltma ve iklime zarar veren emisyonları dizginlemedeki hedefleri yetersiz olarak değerlendirildi. COP26 ülkelerin daha iddialı hedefler ortaya koymasına rağmen bazı noktalarda yetersiz bulunurken, COP27’de daha güçlü hedeflerin ortaya konamaması iklim krizi hedeflerine ulaşma konusundaki endişeleri artırdı.
Sürdürülebilir finansmanın dünyanın en önemli kaynak meselesi olduğunu belirten SKD Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı Ebru Dildar Edin, COP27’yi değerlendirdi:
“SKD Türkiye olarak iklim krizinin sarsıcı etkilerinin en çok dezavantajlı gruplar ve ülkeler üzerinde hissedildiğini her zaman dile getiriyoruz. COP27’de bir ilk gerçekleştirilerek iklim krizi kaynaklı doğal afetlerden zarar gören ülkelere ödeme sağlanması için bir Kayıp ve Zarar Fonu kurulması kararı alındı. Bu karar iklim adaletinin sağlanması adına bugüne dek atılan en önemli adımlardan biridir. Ukrayna-Rusya savaşının neden olduğu büyük enerji krizleri nedeniyle Avrupa ülkelerinin fosil yakıt kullanımını gündeme alması COP27 öncesi toplumda en çok kritik edilen konular arasındaydı. Beklendiği üzere nihai COP27 anlaşmasında hem daha iddialı ulusal hedefler belirlemede hem de fosil yakıtların kullanımını azaltarak iklime zarar veren emisyonları dizginlemede yetersiz kaldı. COP27’de finans dünyası maalesef, ülkelerin karbon emisyonlarını azaltmalarına ve ekonomilerini küresel ısınmanın yol açtığı değişikliklere uyarlamalarına yardımcı olacak yeterli finansmanı sağlayamadı. Bu finansmanın nasıl sağlanacağı konusu hala bir soru işareti. Ancak 2024'te, gelişmekte olan ülkelerin ihtiyaçları dikkate alınarak, ‘iklim finansmanı konusunda yeni bir sayısal hedef’ belirlenmesi yönünde müzakereler gerçekleştirilmesi bu alanda bir değişim olacağını işaret ediyor. Dünya Bankası gibi önde gelen kurumların daha fazla risk alabilmeleri ve daha fazla borç verebilmeleri için reform yapma planları da zirvede öne çıkan konular arasında yer aldı. Dolayısıyla daha fazla nakdin serbest bırakılması gelecek olası aksiyonlar arasında yer alıyor diyebiliriz.”
"Sivil toplum, iş dünyası ve kamu iş birliği Türkiye’nin hedeflerine ulaşmasına hız kazandırır"
İş dünyasının sürdürülebilirlik alanında öncü STK’sı olarak COP27’yi yerinde takip eden SKD Türkiye iklim değişikliği ile mücadelede Türkiye’nin yol haritasının ana unsurlarından olan döngüsel ekonomi alanında yaptığı çalışmalar için COP27’de iki panel gerçekleştirdi. Ebru Dildar Edin, COP27’de açıklanan güncellenmiş Ulusal Katkı Beyanı’nı şu şekilde değerlendirdi:
“Türkiye'nin güncellenmiş Ulusal Katkı Beyanına göre emisyon azaltım hedefi 2030'a kadar %21'den %41'e çıkarıldı ve emisyon pik tarihi 2038 yılı olarak belirlendi. Yüzde 41 artıştan azaltım, 2020 seviyesine göre yüzde 33 artış anlamına geliyor. Bu revize, Türkiye’nin 2053 net sıfır emisyon hedefine ulaşmasının maliyetini de artıracak. Yeşil dönüşümün ekonomik anlamda ülkemiz ve şirketlerimiz için çok önemli fırsatlar barındırdığını biliyoruz. Bununla birlikte gelinen noktada yeşil dönüşümünün hızının daha da artırılması gerekiyor. Özellikle yeşil dönüşümün gelişen teknoloji ve inovasyonla yakalanabileceğini COP27’de ülkeler tarafından yapılan paylaşımlarda gördük. Türkiye’nin de önümüzdeki yıl COP28’de yeşil dönüşümde yaptığı inovatif uygulamalarını daha çok dinlemekten mutlu olacağız. Sürdürülebilir kalkınmada stratejik önem taşıyan konularda mevcutla yetinmeyerek yaratıcı ve yapısal çözümleri ortaya koymak gerektiği ortada. STK, iş dünyası ve kamunun iş birliği içerisinde çalışmasının önemi şimdi daha da arttı. SKD Türkiye olarak, Türkiye’nin yeşil dönüşüm yolculuğunda döngüsel ekonomide gerçek potansiyeline ulaşması ve şirketlerin net sıfır emisyon ve doğa-pozitif hedeflerini yakalamaları için, iş dünyasını kolektif şekilde aksiyona geçirmeye devam edeceğiz.”