”KDV yüzde 18'den yüzde 13'e düşürülmeli”

CHP lideri Baykal, krizde üretmek isteyene de tüketmek isteyene de yardımcı olmak gerektiğini belirtti

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

 

ANKARA - Türkiye'de ekonomik krizin iki boyutu olduğunu, üretmek isteyene de tüketmek isteyene de yardımcı olmak gerektiğini belirten CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, KDV'nin yüzde 18'den yüzde 13'e düşürülmesini önerek, "KDV'yi indir, KDV tahsilatı konusunda işadamlarını 1 ay değil, 3 aylık bir ödeme süresi imkanına kavuştur" dedi.

Grup toplantısının, toplumun değişik kesimlerin kişilerin katılımıyla gerçekleştirilmesinden mutluluk duyduğunu dile getiren Baykal, "Artık grup toplantılarımız nitelik ve anlam değiştirmeye başladı" dedi. İnsanlar, "Biz, buradayız. Biz, CHP'ye sahip çıkıyoruz. Biz, Türkiye'ye sahip çıkıyoruz" demek için toplantıya geldiklerini ve Türkiye'ye mesaj verdiklerini anlatan Baykal, bu kişileri kürsüye davet ederek, salondakilere takdim etti.

Türkiye'de ekonomik krizin iki boyutu olduğunu, üretmek isteyene de tüketmek isteyene de yardımcı olmak gerektiğini anlatan Baykal, KDV'nin yüzde 18'den yüzde 13'e düşürülmesini önerdi. Baykal, "KDV'yi indir, KDV tahsilatı konusunda işadamlarını 1 ay değil, 3 aylık bir ödeme süresi imkanına kavuştur" dedi.

Baykal, üretimi teşvik etmek için çalışanlar üzerindeki prim ve stopaj yükünü,taşınabilir bir düzeye çekmek gerektiğini belirterek, "Dünyadaki en yüksek, işçi çalıştırma vergisini Türkiye'de ödüyoruz. Bu şartlar altında ekonomi nasıl döner. İndirmek lazım" diye konuştu.

Krize karşı tedbirlerin zamanında alınmadığını öne süren Baykal, IMF ile anlaşma noktasına gelindiğini anımsatarak, şunları kaydetti:

"Sadece bu bile, 6.5 yılın iyi yönetilmediğini, Türkiye'nin bugün IMF tekrar mahkum bir noktaya gelmiş olduğunu ortaya koyuyor. Kriz var ama dünyadaki her ülke IMF'in önüne gitmiyor. Hangi ülkeler gidiyor? Ekonomisi derli toplu olmayan, büyük yanlışlıkların içine sürüklenmiş ülkeler gidiyor. Türkiye, hani 6.5 yılda ayağa kalkmıştı, hani kişi başına milli gelirimiz 10 bin doların üstüne çıkmıştı, hani dış borçlarımız azalmıştı, hani Türk ekonomisi güçlenmişti? Niye gidiyoruz şimdi? Yunanistan gidiyor mu, başka ülkeler gidiyor mu? Hiç bir ülke gitmiyor, biz gidiyoruz. Çünkü 6.5 yıl, Türkiye'de iyi kullanılmadı. Türkiye'de 6.5 yıl iyi kullanıldı diye diye milleti aldattınız ama şimdi aldatamaz hale geldiniz."

"Tartışmayı tetikledik, iyi ki tetikledik"

Baykal, son dönemde partisine çarşaflı ve türbanlı kadınların katılımına yönelik yaşanan tartışmaları da değerlendirdi.

Türkiye'de 2 haftadır büyük çalkantı yaşandığını, önemli tezler ortaya atıldığını ifade eden Baykal, CHP'ye katılanların bir kısmının yemenili, yazmalı, türbanlı, 4 kişinin ise çarşaflı olduğunu anlattı.

Baykal, bu kişilere rozetlerini taktığını dile getirerek, "Sıra türbanlı ve çarşaflı kadına geldiğinde 'Hanımefendi size ben rozet takamam, kıyafetinizi değiştirin öyle gelin' deseydim o zaman ben demokrasiye inanmayan, sosyal demokrasiyi içine sindirmemiş, insani duygulardan kopmuş biri haline dönüştüğümü hissederdim. Katılımın olduğu salona 'Laik Türkiye Cumhuriyeti' diye yazmışlar. O insanlar, CHP'yi bilerek, kabul ederek geldikleri halde, 'sizin bu partide yeriniz yok' dediğimde, görevimi mi yapmış olacaktım? Bu sıradan, insani, ahlaki bir olay. Tartışmayı tetikledik, iyi ki tetikledik" ifadesini kullandı.

"Mecburiyetin ayıbı devleti yönetenlere ait"

Yemeni, yazma, türban kullananların tamamına yakınının, bunu, gelenek, örf, doğdukları yerin meşru davranış biçimi şeklinde kabul ettiklerini vurgulayan Baykal, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bunların ezici bir çoğunluğunun Cumhuriyet, Atatürk, laiklikle ilgili problemi yok. Ama her vatandaşın siyasi hakkı gereği nasıl tercihleri olabiliyorsa, onlar için de bazıları, devletin düzenine, anayasasına, laikliğe karşı olabilir. Hiç şüphe yok öyleleri de var. Türbanlı olanların için de gene devlet, Cumhuriyet, laiklikle ilgili sorunları olmayanlar da var. Onların tümünü, devlete karşı meydan okumak için türbanı siyasi simge olarak kullandığını kabul etmek, haklı olmayabilir. Kimi, 'ağabeyim, nişanlım, kocam böyle istiyor, bizim sokakta hayat böyle' diyebilir. Bazıları, mahallelerinden ayrılırken türbanı çıkarır, dönerken tekrar takarlar. Öyle yapanlar, Başbakan'ın söylediği 'velev ki siyasi simge olsun' tarifi içinde mi kullanıyor; mecbur olduğundan kullanıyor. Mecburiyetten kullanıyorsa, o mecburiyetin ayıbı ona değil, devleti yönetenlere aittir. Birisi gelip, 'Benim devlet, laiklik, Cumhuriyet, Atatürk ile ilgili sorunum yok ama böyle giyiniyorum' derse, 'Kıyafeti değiştir öyle gel' mi diyeceğiz? Ayıp değil mi?"