Marka tescilinde 5 kritik nokta

Marka tescil süreci, bir girişimcinin fikrini hayata geçirmek ya da markasını korumak için attığı ilk adımlardan birisi. Destek Patent’in CEO’su Faruk Yamankaradeniz, girişimcilerin marka tescil süreçlerinde göz ardı edilmemesi gereken beş önemli noktayı paylaştı.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Girişimcilik ekosistemindeki yükselişe bağlı olarak kurulan şirket sayısı da hızla artıyor. Girişimcilerin bir markayı hayata geçirme aşamasında marka tescil süreçleri önemli rol oynuyor.

Marka tescili, girişim sahipleri için olumlu bir etki sağlayarak hem ticari ilişkilerinde hem de yatırım organizasyonlarında kurumsal bir yapıya sahip olmalarını mümkün kılıyor. Kırk yılı aşkın süredir sınai haklar alanında hizmet veren Destek Patent’in CEO’su Faruk Yamankaradeniz girişimcilerin hem marka tescili süreçlerinde hem de sonraki aşamalarda dikkat etmesi gereken 5 önemli maddeyi açıkladı.

1- Marka araştırması mutlaka yapılmalı

Girişimcilerin markasına karar vermesi akabinde faaliyet sektörüne uygun olacak şekilde güncel mal ve hizmet sınıfları tebliğine uygun alanları seçmeleri gerekmektedir. Girişimcilerin bu sınıflara karar verirken hem güncel hem de yakın vadede kullanmayı hedeflediği sektörlere uygun olarak hareket etmesi avantajlı bir durum sağlayacaktır.

Marka isimlerinin ayırt edilemeyecek derecede benzerlerinin ya da aynılarının hali hazırda tescil edilmiş olması, girişimcilerin markalarının tescil edilmesinde zorlaştıran nedenlerin başında geliyor. Bu sebeple girişimcilerin önce marka ismi konusunda benzerlik araştırması yapması ve tescil sürecine başlarken herhangi bir zorlukla karşı karşıya kalmayacak şekilde olabildiğince iştigal edeceği sektörüne göre de özgün olacak marka isimlerini belirleyerek, marka başvurusunda bulunmaları ilk adımını oluşturuyor.

2-Tek ülkede koruma yeterli değil!

Marka tescili ülkesel esasına bağlı olduğundan yalnızca tescil edildikleri ülkelerde korunmaktadır. Pazar hedefi yurt dışında olan girişimler için marka koruması yalnızca Türkiye’de değil, yurt dışında da hedeflenen ülkede marka tescil başvurusunda bulunarak süreçlerini tamamlamaları ayrıca bir avantaj sağlayabilir. Girişimcilerin farklı pazarlara açılırken özellikle, Türkiye’de tescil edilmiş olan markasını, eğer varsa uluslararası ticaretinin veya globale açılmayı hedeflediği ülkeler veya çeşitli sistemlerden faydalanarak yurt dışında koruyabilirler.

Girişimcilerin yurt dışındaki ülkelerde tescili bulunmuyorsa, üçüncü kişiler tarafından ilgili markanın tescil edilebilmesi riski artarken; aynı marka ile aynı pazarda rekabet edilebilmesini kolaylaştırabiliyor. Bu sayede girişimciler yalnızca bulundukları ülkede değil, yurt dışındaki ülkelerde de marka başvurularında bulunarak bu risklerin önüne geçebilirler.

Uluslararası marka tescili küresel pazarda rekabet avantajı elde etmek için kritik bir adımdır. Hem ülkemizde hem de dünya genelinde bir markanın koruma altına alınması tescil işlemi ile başladığından ihracat yapan veya hedefi olan girişimlerin uluslararası boyuta taşınmasında kritik bir rol oynamaktadır. Bu noktada ülkemizde yurt dışı marka tescili işlemlerinde teşviklere ilişkin bilincin yaygınlaştırılarak uluslararası pazarlara açılmak isteyen girişimlerin daha sık desteklenmesi gerekiyor.

3- Marka vekilleri ile yürütülen süreç

Marka tescil süreçleri uluslararası düzeyde çeşitlilik gösterir. Her ülkenin marka ve patent ofisleri, başvuru süreçleri, yasal gereklilikleri, prosedürleri ve mevzuatları farklıdır. Marka tescili için her ülkede yasalara uygun hareket etmek ve başvuru sürecini etkin bir şekilde yönetmek önemlidir.

Ancak, bu süreçlerin karmaşıklığı ve ülkeler arasındaki farklılıklar göz önüne alındığında, marka vekilleri ile çalışmak oldukça önemlidir. Marka vekilleri, firmaların uluslararası pazarda marka haklarını korumak için gereken bilgi, deneyim ve uzmanlığı sunarlar. Güncellenen yasal düzenlemeler ve marka tescili süreçlerindeki değişiklikleri yakından takip ettiklerinden, marka vekilleri ile çalışmak büyük önem taşır.

Ancak, vekil seçimi yaparken de girişimcilerin bazı nüanslara dikkat etmesi büyük önem arz ediyor. Örneğin; ilk olarak seçecekleri vekillerin Türk Patent ve Marka Kurumu’na kayıtlı olduğundan emin olmaları gerekiyor. Bunun dışında, sınai hakların tüm alanlarındaki hukuki süreçlere, yurt içi ve yurt dışı başvuru süreçlerine, özet olarak çalışacakları vekillerin sınai mülkiyet haklarında deneyimlerini ve tecrübelerini dikkate almaları gerekiyor.

4- Marka korumanızı sürdürülebilir kılın

Girişimcilerin hem Türkiye’de hem de yurt dışındaki ülkelerde markalarını tescil ettirmeleri ciddi mali kayıpların, hukuki sorunların ve marka itibarındaki zedelenmenin önüne geçebilmesi mümkündür. Fakat riskleri engellemek için tek başına marka tescili yeterli olmuyor. Ne yazık ki tescilli bir markanın taklit edilemeyeceği düşüncesi oldukça yaygın bir düşünce.

Ancak, markanın korunması için sadece tescili yeterli değildir. Tescilli markanın korumasını sağlamak amacıyla global marka izleme yapılarak, üçüncü kişiler tarafından hangi ülkelerde nasıl varyasyonları ile başvurulmuş olduğunun takip edilmesi ve buna uygun olarak danışmanlık verilmesi ile korumanın güçlendirilmesi gerekiyor. Markaların düzenli olarak izlenmesi ile marka sistematik bir şekilde takip ediliyor ve taklit markaların tespiti sağlanarak marka haklarının ihlal edilmesi engelleniyor.

5- Sahte ürün tehlikesine karşı gümrük koruma

Gümrük koruma da son derece önemli bir işlem kalemi. Gümrük koruma yapılmadığında, aynı veya benzer marka ismi bulunan ürünlerin kopyalanması ve sahtelerinin piyasaya sürülmesi riski artar ve bu ürünlerin ülkelere giriş/çıkışı engellenememektedir. Bu sahte ürünler genellikle kalite sorunlarına yol açarak müşteri memnuniyetsizliği ile sonuçlanabilir. Bu noktada tescil süresince aynı veya benzer marka ismine sahip ürünün uluslararası ticaretini önleyerek yaşanabilecek olumsuz durumların (kazanç ve prestij kaybı vb.) önüne geçmek için gümrük koruma son derece önemli bir adımdır.