OECD Kalkınma Merkezi Baş Ekonomisti ve Direktörü Javier Santiso: Sürdürülebilir büyümede bankaların rolü artıyor
OECD Kalkınma Merkezi Baş Ekonomisti ve Direktörü Javier Santiso: Sürdürülebilir büyümede bankaların rolü artıyor
İSTANBUL - Gelişen ülkelere yönelik özel sermaye akışı her geçen gün artıyor. OECD ülkelerinde faaliyet gösteren özel finans kurumları son on yıl içinde gelişmekte olan ülkelerde çok sayıda bankaya yatırım yaptı veya satın alma gerçekleştirdi. Toplam yerel kredi miktarında yabancı banka kredilerinin oranı önemi ölçüde arttı. 2005 yılında OECD merkezli özel finans kurumlarından gelişen ülkelere giden toplam kredi 230 milyar dolara ulaştı. Bu, OECD'nin gelişen ülkelere yaptığı yasal yardım miktarının iki katı. Son dönemlerde şirketlerin sosyal sorumluluk faaliyetlerini geliştirmeye yönelik projelerle ortaya çıkan bir diğer gelişme ise yardım kurumlarının ve sivil toplum örgütlerinin özel sektöre yönelmesi ve buna paralel olarak bankalar ve bu kurumları arasındaki diyaloğun hızlı bir şekilde gelişmesi. Özel finans kurumları ve yardım kurumları arasındaki işbirliklerinin gelişen ülkelerin ekonomik kalkınmasında önemli bir rol oynayabileceklerini söyleyen OECD Kalkınma Merkezi Baş Ekonomisti ve Direktörü Javier Santiso, bu birlikteliğin sürdürülebilir büyüme ve fakirliği azaltmaya yönelik olumlu katkılar sağlayacağını belirtiyor. Eğitim, sağlık, altyapı Özel bankaların son dönemlerde gelişmekte olan ülkelerde sosyal, çevresel alanlara veya istihdama artan bir ilgi göstermeye başladıklarını söyleyen Santiso, bu konuda şu açıklamalarda bulunuyor: "Küresel gelişme ve satın almalar sürecinde, OECD merkezli bankacılar gelişmekte olan ülkelerde yeni gerçekler, engeller ve fırsatlarla karşılaştılar. Kredi operasyonları, yatırım bankacılığı, hisse yönetimi gibi operasyonların sonucunda, gelişen ülkeler bu bankaların temel iş alanlarına dönüştü. Buna paralel olarak STK'lar, aktivist yatırımcılar ve hükümetlerden gelen baskı ve talepler doğrultusunda, özel bankalar sürdürülebilir kredilendirme ve yatırım; kurumsal sosyal sorumluluk alanlarında yeni programlar geliştirdiler. Bunun sonucunda da eğitim, sağlık, mikrofinans, fakirliği azaltma gibi kamusal alanlarda aktif olmaya, altyapı projelerine destek sağlamaya başladılar." Bankadan vakıf aracılığıyla destek Özel bankalar ve bağış kurumları arasındaki diyaloğun yeni işbirliği yolları açtığını da kaydeden Javier Santiso, bankaların verdiği hizmetlerin finansmanın ötesine geçtiğini ifade ediyor. Santiso'nun bu konuda şu örneği veriyor: "Örneğin 2007 yılında İspanyol BBVA Grubu (Banco de Bilboa-Banco de Vizcaya) mikrofinansman sağlamayı hedefleyen bir vakıf kurdu. 200 milyon Euro'luk bütçesi olan vakıf özellikle Latin Amerikada'ki projeleri destekliyor. Banka, kâr amaçlamayan bir vakıf aracılığıyla mikrofinansı doğrudan yatırımla destekleyen ilk özel uluslararası bankacılık grubu oldu. Hollanda Kalkınma Ajansı (FMO) 2006 yılında Citigroup ile fakir ülkelerde KOBİ'lere kredi sağlamak amacıyla, 540 milyar dolarlık bir risk anlaşması yaptı. Bu, Avrupa Kalkınma Ajansı Birliği ve özel bir banka arasında gerçekleşen ilk küresel ortaklık oldu. Brezilya'da ABN Amro önemli bir mikrokredi sağlayıcısı. Ayna zamanda eğitim konusunda da önemli katkılar yapıyor. Latin Amerika'da İspanyol bankaları birçok sosyal sorumluluk alanında faliyet gösteriyor." Santiso, banka kredilerinde uluslararası bir bölünmenin de olduğuna dikkat çekiyor. İngiliz bankaları Afrika'da yoğunlaşırken, İspanyol bankaları Latin Amerika'da ön plana çıkıyor. Asya'da İngiliz ve ABD bankaları; Doğu Avrupa'da ise Avusturya ve Alman bankaları daha aktif konumda. Kalkınma ajansları 1992 yılında Brüksel'de kurulan Avrupa Kalkınma Ajansları Birliği, gelişmekte olan ülkelerdeki şirketlere uzun vadeli finansman sağlayan 16 kurumdan oluşuyor. Kalkınma finansmanının amacı ticari yatırımlar ile kamu kalkınma fonları arasındaki boşluğu kapatmak. Hem özel hem de kamu sektörüne yatırım yapan bu kurumlar, ticari bankalar daha çok düşük riskli projeleri tercih ederken, gelişen pazarların ihtiyaç duyduğu sermaye yatırımlarına destek verebiliyor. Kalkınma bankaları aynı zamanda hükümetler ve diğer organizasyonlarla da işbirliği kurarak, yönetim danışmanlığı, sürdürülebilir kalkınma, çevre gibi konularda da fon sağlıyor. Kalkınma finansmanında sosyal sorumluluk çok önemli Uluslararası bankaların gelişmekte olan ülkelere ilgisi artarken, sosyal sorumluluk konusuna da daha duyarlı hale geldiklerini söyleyen OECD Kalkınma Merkezi Baş Ekonomisti ve Direktörü Javier Santiso, bu ilginin sadece kalkınma bankaları arasında değil, özel ticaret bankaları ve yatırım bankalarında da yükselmeye başladığına dikkat çekiyor. Bunun sonucu olarak proje finansmanı ihtiyacı olan şirketlerin sosyal ve çevresel konulara yoğunlaşmaya başladıklarını, özel bankalar ve yardım kurumları arasındaki işbirliklerinin arttığını söyleyen Santiso, şu örnekleri veriyor: "Sivil toplum örgütleri ve IFC gibi uluslararası aktörler fakirliğin azaltılması, su, iklim değişikliği gibi konularda önemli bir rol oynuyorlar. Bu yöndeki bir diğer işbirliği örneği ise 2007 yılında Danone ve Fransız Bankası Credit Agricole arasında kurulan ve dünyanın en fakir ülkelerindeki mikrofinans projelerini desteklemeyi amaçlayan ortak fon. İlk test Bangladeş'te gerçekleşecek ve bu kapsamda Danone, mikrofinans çalışmaları ile Nobel Ödülü'ne layık görülen Mohammed Yunus ile bir işbirliği yapmış durumda." Türkiye'de kalkınma için yatırım yapan kurumlar Türkiye'de de kalkınmaya yönelik yatırım yapan kurumların başında IFC geliyor. Dünya Bankası üye kuruluşu olan Uluslararası Finans Kurumu (IFC), desteklediği projelerde çevresel ve sosyal standartları dikkate alarak, yatırım yaptığı bu projelerin sürdürülebilir büyümeye katkı sağlamasını hedefliyor. IFC tarafından belirlenen standartlar özellikle toplum sağlığı, güvenlik, çalışma koşulları, kirliliğin önlenmesi, sosyal ve çevresel değerlendirme ve yönetim sistemleri gibi konuları içeriyor. Türkiye'de kırk yılı aşkın bir süredir faaliyet gösteren IFC'nin ülkede yaptığı toplam yatırım 2,7 milyar doların üzerinde. Türkiye'de kalkınma odaklı yatırım gerçekleştiren bir diğer önemli kurum da Fransız Kalkınma Ajansı (AFD). AFD, kobilerin yatırımlarını destekleyerek, şirketlerin kurumsal sosyal sorumluluk kavramını benimsemelerine, çevresel ve toplumsal kaygıları günlük faaliyetlerinde dikkate almalarına yardımcı. AFD'nin Avrupa Kalkınma Finansmanı Kurumları Birliği (EDFI) üyesi olan iştiraki Proparco da 2005 yılından bu yana Türkiye'de faaliyet gösteriyor. Proparco özellikle yatırım sermayesi, kredi ve teminat alanlarında uzmanlaşmış bir kurum.