Ömer Koç: Yabancı para cinsinden kaynaklara erişim oldukça zor olacak
Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Koç, gelişmekte olan ülkelere yönelik yatırım iştahının zayıflığı, Türkiye'nin ve şirketlerin kredi notlarının düşürülmesi ve uluslararası siyasi belirsizlikler nedeniyle yabancı para cinsinden kaynaklara erişimin oldukça zor olacağını söyledi.
Türkiye ekonomisine ilişkin değerlendirmede bulunan Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Koç, ağustos ayında finansal piyasalarda yaşanan çalkantı ve sonrasında ortaya çıkan nakit sıkışıklığının şirketler kesiminin bilançosunda önemli bir tahribat yarattığını söyledi.
Koç, şirketler, bankalar ve kamunun gelecek 12 ayda yaklaşık 175 milyar dolarlık dış borç ödemesiyle karşı karşıya olduğunu aktararak, gelişmekte olan ülkelere yönelik yatırım iştahının zayıflığı, Türkiye'nin ve şirketlerin kredi notlarının düşürülmesi ve bazı uluslararası siyasi belirsizlikler nedeniyle ihtiyaç duyulan yabancı para cinsinden kaynaklara erişimin oldukça zor olacağını belirtti.
"Yapısal dönüşüm programı merakla bekleniyor"
"Ülkemizin çok ihtiyaç duyduğu yatırımların yeniden başlayabilmesi için yatırım ortamının hem yerli hem de yabancı yatırımcılar için iyileştirilmesi gerekiyor" diyen Koç, "Tüm yatırımcılar hükümetin açıklayacağı yapısal dönüşüm ve ekonomik istikrar programını merakla bekliyor. Programda hedeflerin ve sorumluların belli olması, programın bir takvime bağlanması ve sonuçların şeffaf bir şekilde izlenmesine imkan verilmesi, güvenin artmasını sağlayacaktır" ifadelerini kullandı.
"İş dünyasını zorlu koşulların beklediği aşikar"
Koç, gelecek dönemde yurt içi talep ve büyümenin alışıldık ve arzu edilen seviyelerin altında kalacağını aktararak, şunları kaydetti:
"İş dünyasını zorlu koşulların beklediği aşikar. Her zaman kısa vadeli dalgalanmalar yerine, uzun dönemli hedeflere odaklanmaya özen gösteriyoruz. Değişen koşulları takip edip, doğru yorumlayarak, kendimizi yenileyerek ve çıtayı daima yükselterek büyümeye devam ediyoruz. Bugünkü koşullar altında tedbiri elden bırakmadan, yarınlar için çalışmamız, yatırım yapmamız ve şirketlerimizi geleceğe hazırlamamız gerekiyor"
"Zıtlıklar devrindeyiz"
Dünya konjonktüründe de çok özel bir dönemden geçildiğini, belirten Ömer Koç, jeopolitik zorluklar ve teknolojinin getirdiği yıkıcı değişim nedeniyle, yepyeni ve son derece karmaşık küresel problemler ile karşı karşıya olunduğunu söyledi. İçinden geçilen bu dönemi "zıtlıklar devri" olarak tanımlayan Koç, şunları aktardı:
"İkinci Dünya Savaşı sonrasında kurulan, 70 yıl boyunca tarihte eşi benzeri olmayan bir ekonomik kalkınma ve barış ortamının keyfini sürdük. Ancak bu düzen şimdi tehdit altında. Başta Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere, serbestleşme, küreselleşme ve çok uluslu iş birliğine dayalı ekonomi politikasını yaratan gelişmiş ülkeler, bugün, refahı başka ülkelerle paylaşmak yerine, içe kapanmaya meylediyor. Amerika'nın liderlikten çok, patronluk etmeye çalıştığı tek kutuplu düzen dağılırken farklı siyasi, ekonomik ve toplumsal modellere sahip, Çin, Rusya ya da Hindistan gibi aktörlerin söz sahibi olmaya başladığı yeni bir dünya düzeni kuruluyor"
Koç, "Birleşmemiz için her türlü sebep mevcutken, bunun yerine kutuplaşıyoruz. Aramızdaki sınırlar daha da belirginleşiyor. Anlaşılan o ki önümüzdeki dönemde, uluslararası iş birliği ile içe kapanmanın, serbest ticaret ile korumacılığın çatışmasına, yani zıtlıkların savaşına şahit olacağız" değerlendirmesinde bulundu.
"Temel hak ve özgürlükler düşüş eğiliminde"
ABD merkezli düşünce kuruluşu Freedom House'un her yıl yayımladığı endeksteki bazı verilere değinen Koç, dünya genelinde özgür ve adil seçimler, basın özgürlüğü, azınlık hakları ve hukukun üstünlüğü gibi temel demokratik hak ve özgürlüklerin son on senedir düşüş eğiliminde olduğunu kaydetti.
Koç, "Başta, aklı selim ve sorumluluk sahibi politikacılar ve iş dünyasını temsilen bizler, ancak uluslararası iş birliği ve daha fazla entegrasyon sayesinde, dünya genelinde refahın artacağına bütün paydaşları ikna edebilmeliyiz" ifadelerini kullandı.
"2008 krizi öncesine dönülemedi"
Küresel ekonomik görünümü de değerlendiren Koç, 2008 finansal krizinin üzerinden 10 yıl geçtiğini, sıkıntıların aşılmasında çok mesafe kat edilmiş olsa da krizin yaşandığı ülkelerin çoğunda milli gelirin 2008 öncesindeki seviyeleri yakalayamadığını belirtti.
Koç, ticaret savaşlarının olumsuz etkilerinin henüz ekonomik verilere tam olarak yansımadığına dikkati çekerek, Uluslararası Para Fonu'nun yayımladığı çalışmaya göre büyümenin Çin ve ABD'de gerileyeceğini, ABD Merkez Bankası'nın faiz artışlarına devam etmesi yönündeki tahminlerin gerçekleşmesinin Türkiye gibi yurt dışı kaynak ihtiyacı olan ülkeler için ek mali külfet anlamına geleceğini kaydetti.
"Popülist liderler kendilerine bir yol çizmeye çalışıyor"
Avrupa Birliğindeki mevcut duruma gönderme yaparak birlik üyeleri arasında ortak politikalar konusunda fikir ayrılıklarının devam ettiğine ve Amerika'dan alışageldiği desteği göremeyen birliğin popülist liderlerinin ve Rusya'nın yarattığı güvenlik tehdidinin gölgesinde kendisine bir yol çizmeye çalıştığına değinen Koç, "Çin, ekonomik büyüklüğü, teknoloji alanında yaptığı atılımlar ve yeni İpek Yolu projesiyle dünya üzerindeki etki alanını hızla genişletiyor. Ancak bir yandan ticaret savaşlarının olumsuz etkileri, diğer yandan ihracat ve yatırıma dayalı büyüme modelinden yurt içi tüketime dayalı büyüme modeline geçişin sancıları nedeniyle Çin'de büyüme oranları yüzde 6,6'ya kadar geriledi. Ticaret savaşlarının da etkisiyle önümüzdeki sene yüzde 6,2'ye inmesi bekleniyor" ifadelerini kullandı.
"Çin'in üstünlüğü ele geçirme çabası Amerika'yı rahatsız ediyor"
Jeopolitik rekabetin küresel gündemi giderek daha fazla belirlediğini vurgulayan Koç sözlerini şöyle sürdürdü: "Hala sonu görünmeyen Suriye savaşında ve son olarak Ukrayna krizinde de görüldüğü üzere, Rusya bölgesel ve küresel nüfuzunu artırmaya çalışıyor. İran ve Çin'le ilişkilerini güçlendiriyor. Ekonomik ve siyasi gücün yanında, yeni jeopolitik rekabetin önemli bir unsuru da teknolojik üstünlük. Araştırmalara göre dünyanın en büyük 20 teknoloji şirketinin çoğu Amerika, bir kısmı da Çin merkezli. Amerika'yı fevkalade rahatsız eden unsurların başında da Çin'in dünyadaki teknolojik üstünlüğü ele geçirme çabası geliyor. Zira önümüzdeki yıllarda ancak teknoloji ve insan gücünü etkin kullanan şirketler ve ülkeler dünyada söz sahibi olabilecek. Hal böyleyken ülkemizin yüksek katma değer yaratan bir üretim yapısına geçmesi, yeni dijital çağda bizi rekabetçi kılacak ortamı hazırlaması gerekiyor"