Roubini: ABD resesyonda, en az dört, en çok altı çeyrek sürer

Roubini: ABD resesyonda, en az dört, en çok altı çeyrek sürer

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

New York Üniversitesi Profesörü Nouriel Roubini, ABD'nin bu yılın ilk çeyreğinde resesyona girdiğini ve resesyonun en az dört, en çok altı çeyrek daha sürebileceğini söyledi. Roubini, Türkiye'nin ABD'deki resesyondan etkileneceği öngörürken, "ABD ekonomisinde resesyon daha ciddi olursa bu küresel ekonomide bir yavaşlamayı gündeme getirir. Bunun sonucu olarak emtia fiyatları yüzde 20 düşebilir. Küresel yavaşlama her zaman dünyada emtia talebinde yavaşlamaya neden oldu. Emtia fiyatlarındaki düşüşün Türkiye'ye yansıması ise olumlu olacaktır. Ancak zayıf küresel büyümenin Türkiye için yararlı olacağını da düşünmüyorum" dedi. İş Yatırım'ın daveti üzerine Türkiye'ye gelen İstanbul doğumlu Roubini, ABD'nin aralık ayı itibarıyla resesyona girdiğini düşünüyor. Robuni, "ABD'de resesyon 4 ya da 6 çeyrek sürebilir ve büyüme dört çeyrek sonunda eksi 1-2 arasında olabilir. Ben ayrışma olduğuna inanmıyorum. ABD resesyonunun dünyanın geri kalanına mutlaka etkisi olacaktır ve bu tabii ki gelişmekte olan piyasaları da kapsayacaktır" diye konuştu. Prof. Roubini'nin bu senaryosuna ilişkin üç gerekçesi var: Birincisi, Amerika'nın 1929'daki Büyük Buhran'dan sonraki en kötü ve nerede duracağı belli olmayan bir konut durgunluğu ile karşı karşıya olduğunu, halen yüzde 8 düşmüş olan konut fiyatlarının 2006'daki tavanına göre yüzde 20-30 oranında gerilemesini beklediğini vurguluyor. Prof. Roubini'ye göre, mortgage borcuyla konut sahibi olan yaklaşık 10 ila 15 milyon ev sahibinin 'anahtarları teslim etmesi' riski var. İkinci olarak, resesyonu daha derinleştirmesi beklenen bir süreç kapıda. Bu sürecin ana hatları şöyle: Tasarrufu olmayan ABD tüketicisi giderek çok borçlu hale geldi. Bu çok borçlu tüketici; 100 doları aşan petrol fiyatıyla, zayıflayan işgücü piyasasıyla, daha az gelirle, düşen tüketici güveniyle, düşen konut fiyatlarıyla, negatif konut sermayesiyle, kredi kriziyle, düşen hisse senedi fiyatlarıyla büyük bir darbe yedi. ABD tüketicisinin içine girdiği bu ortam sonuçta resesyonu derinleştirecek. Üçüncü gerekçe olarak ise Prof. Roubini, ABD'deki finansal sistem ve kredi piyasasının 1980'den bu yana en sert krizinden geçtiğini savunuyor. Sorunların artık mortgage kredilerinin sınırlarını aştığını, dahası kredi ve finansal piyasalara yayıldığını öne sürüyor. Gelişen piyasalar 10 yıl öncesine göre daha iyi Türkiye'nin de içinde bulunduğu gelişmekte olan piyasa ekonomilerinin bundan 10 yıl öncesine göre çok daha iyi durumda olduğunu söyleyen Roubini, gelişmekte olan piyasa ekonomilerinde dalgalı kur rejimi uygulandığını, rezervlerinin yükseldiğini ve bütçe açıklarının azaldığını belirterek, şöyle konuştu: "Gelişmekte olan ekonomiler finansal sistemlerini büyük ölçüde temizlediler, hükümetler sağlam makroekonomik politikalar izliyorlar. Bu nedenle 1994 Meksika ya da 2002 Brezilya krizi gibi kriz beklemiyorum; ama, finansal baskılar kesinlikle olacaktır. Gelişmekte olan piyasalar son yıllarda riskten kaçınma eğiliminin düşük olması, yüksek seyreden emtia fiyatları gibi nedenlerle yüksek büyüme oranları yakaladılar, şimdi bu unsurların tersine dönmesi kaçınılmaz olarak bu ekonomiler üzerindeki baskıyı artıracaktır." Türkiye'nin cari açığı kırılganlık yaratıyor Türkiye'nin son yıllarda mali sistemini güçlendirici reformlarının ve yüksek faiz dışı fazla vermesinin artıları olduğunu, ancak yüksek cari açığının ise kırılganlık yarattığını söyleyen Roubini, "ABD'deki resesyon ve Euro bölgesinde yavaşlama olması durumunda, liranın da bir miktar değerli olduğunu düşündüğümüzde, global kredi sıkışıklığı lira üzerinde baskı yaratabilir" dedi ve ekledi: "Ancak liradaki kayıp makul oranda ve kademeli olduğu sürece rekabeti artırıcı olacaktır; ama bu sert olursa, enflasyon ve faizler üzerinde baskı yaratabilir ve o zaman işler daha da karışabilir. Sert bir devalüasyon öngörmüyorum, ama ABD resesyonunun ne kadar derin olacağına bağlı olarak, Türkiye'yi de gelişmekte olan ülke para birimleri üzerindeki baskı da o denli artacaktır. Para birimi üzerindeki baskının boyutu bir ölçüde ABD resesyonunun ne kadar derin olacağına, bir ölçüde de o ülkenin sağlam makroekonomik politikalarına devam etmesine bağlı olacak." "SORUN PARA POLİTİKASINDA DEĞİL, DENETİMDE" Roubini, bu noktaya gelinmesinde FED'in faizleri çok uzun süre çok düşük seviyede tutmasının da bir ölçüde etkili olduğunu belirterek "Para politikası likidite sorunu ile baş edebilir, ama dönmeyen kredilerle baş edemez. Bunu yaşamamızın nedeni sadece para politikası ve FED'in faizleri çok uzun süre düşük düzeyde tutması değil, bu işin bir parçası ama daha önemlisi finans sistemindeki denetim ve düzenlemelerin zayıf olmasıdır. Peşinat olmadan mortgage verilmesi, gelir beyan etmeyenin kredi alması gibi uygulamalar kesinlikle olmamalıydı." Roubini, ABD'deki finansal kayıpların 1 trilyon doları aşabileceğini ve 10-15 milyon hanenin evini kaybedebileceğini de söyledi.