Tasarruf sıkı maliye politikası ile mümkün

Dünya Bankası, Türkiye'nin önündeki tek seçeneğin maliye politikasını sıkılaştırarak kamu tasarrufunu arttırmak olduğu görüşünü savundu

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

MEHMET KAYA

ANKARA - Dünya Bankası Türkiye maliye politikasına ilişkin yaptığı incelemede, hane halkının tasarruf alışkanlıklarına yönelik bir çalışmaya yer verdi. Buna göre, başta gelir ve konut sahipliği olmak üzere çeşitli alışkanlıklar nedeniyle hane halkının ve özel kesimin yakın dönemde tasarrufa katkı vermesi mümkün görünmüyor. Dünya Bankası çalışmada, IMF’nin de yaptığı bir çalışmaya atıfl a şimdilik; Türkiye’nin önündeki tek seçeneğin maliye politikasını sıkılaştırarak kamu tasarrufunu artırmak olduğu görüşünü savundu. Dünya Bankası tarafından hazırlanan Türkiye Kamu Maliyesi İncelemesi raporunda, son dönem Türkiye ekonomisindeki en önemli sıkıntılardan olan yurtiçi tasarruf düşüklüğündeki en önemli unsurlardan biri olan hane halkı tasarruf davranışlarına yönelik bir incelemeye yer verildi.

İncelemede, tasarrufl arla ilgili hesaplamalarda, enfl asyonun şişirici etkisi ve enfl asyondan korunmak için hane halkının birikim yapma etkisine yönelik verilere de bakıldı. Bu kapsamda, Türkiye’nin yüksek enfl asyonun etkisinden çıktığı 2001 yılı sonrasında, enfl asyon artışları düzeltildiğinde, özel tasarrufl ardaki gerilemenin üçte birinin enfl asyon etkisinden kaynaklandığı, ancak buna rağmen Türkiye’nin hem kamu hem de özel tasarrufl ardaki düşüşünün enfl asyon etkili olmadığı, düşüşün reel olduğu sonucuna ulaşıldı. 

Hane halkının tasarruf davranışları 

İncelemede, Türkiye’deki hane halkının tasarruf davranışlarına yönelik yapılan çalışmaların sonuçlarına yer verildi. Ev sahibi olup olmama, sağlık harcamaları ve sağlık riski tasarruf davranışlarında etkili unsurlardan biri olarak belirlendi. Bu kapsamda, gelir artışının tasarruf artışına doğrudan etkisinin ölçüldüğü ve gelirlerdeki her yüzde 1 artışın, tasarruflara yüzde 0.3 oranında etki ettiği belirlendi. Ev sahipliğinin de bireylerin tasarrufuna etki ettiği, evlerinin sahibi olan hanelerde hane halkı başına tasarruf oranının yüzde 3.5 oranında gerileme kaydedildiği vurgulandı. İkinci bir konutu olan hanelerde ise tasarruf düşüşünün yüzde 4’e çıktığı, toplamda ise yüzde 3 tasarruf düşüşü ölçüldü. Çalışmada, 2008 yılındaki mali krizde tasarrufl arın konuta yöneldiğini, 2008 ve krizin etkilediği takip eden yılda yüzde 5 konut değer düşüşünün, yüzde 40 genel mali varlık değer düşüşünün çok altında olmasının bunu kanıtladığı belirtildi. Tasarruf eğilimini artıran unsurlar ise sağlık riski ile işsizlik riskine yönelik kaygılar olduğu, sosyal güvenlik kapsamındaki sağlık unsurlarının tasarrufl arı etkilemede önemli unsur olduğu belirtildi. Hane halkının yaş durumunun da etkili faktörler arasında bulunduğu, genç ailelerde tasarrufun daha yüksek olduğu kaydedildi. Çalışmada kadının çalışmamasının da tasarruf oranını ciddi olarak düşürdüğü bilgisine yer verildi. 

Yüzde 12’lerdeki özel tasarruf oranı kalıcı 

Çalışmada Türkiye’deki düşük özel tasarruf oranını 2011 itibariyle yüzde 12’ler düzeyine indiği ve mevcut veriler ışığında bu seviyelerin “muhtemelen kalıcı” olacağı sonucuna ulaşıldı. Gelişmekte olan diğer ülkelerdeki deneyimlerin de bu tahmini desteklediği belirtilen çalışmada, özel tasarrufl arı etkileyebilecek unsurların, ev sahibi olan hanelerdeki konut değer artışı beklentisinin azalması ile kadınların işgücüne katılımıyla yukarı doğru bir trend sergileyebileceği belirtildi.

“Konut zenginliği” algısını bozun, kadınlar iş gücüne katılsın 

Dünya Bankası çalışmasında, özel tasarrufl ardaki artış imkanlarının çok kısıtlı olduğu vurgulanarak, kamunun tasarrufunu artırması önerisi tekrarlandı. Özel tasarrufl arın artırılmasına yönelik iki öneri geliştirildi. Hükümetin bireysel emeklilik yoluyla tasarrufa özendirme çabalarının olumlu etkisi olacak ancak sınırlı kalacak. Yeni politika olarak ise hanelerin zenginlik artışı algısına yol açan konut değer artışına vergi yoluyla (değer artışının bir kısmının vergilenmesi) müdahale için, hane halkının konut satışında 5 yıl olan vergi muafiyetinin kaldırılması önerildi. Kadınların işgücüne katılımının desteklenmesi de özel tasarrufl arı artırmada bir yol olarak gösterildi. Genel tasarruf oranlarının artırılmasında ise kamunun ana etkiyi yaratacağı belirtilen çalışmada, benzer sonuçlara IMF’nin de ulaştığı hatırlatıldı. Düşük tasarruf oranı nedeniyle yabancı sermaye girişlerine olan bağımlılığı azaltmak amacıyla, mali hedefl erin sıkılaştırılması gerektiği vurgulandı. Bu amaca yönelik olarak sosyal güvenlik harcamalarının cari transferlerle kapatılması yerine, kamunun bu açıkları kapatmak için geliri kaynak gösteren bir pay ayırması önerildi. Öte yandan, çalışmada tasarruf-büyüme ilişkisine yönelik olarak bazı senaryolar da test edildi. Buna göre, yüzde 3 seviyesinde bir büyümenin yaşandığı ve şartların aynı kaldığı bir senaryo içinde ulusal tasarrufl ar yüzde 10’lara kadar düşecek. İkinci senaryoda ise gelir, kurumlar ve servetten alınan vergilerde yapılacak bir artış kamu mali dengesini büyük oranda iyileştirecek ve orta vadede tasarruf oranını yüzde 20’lere yaklaştıracak. Dolaylı vergilerde yapılacak bir düşüş yönlü düzenleme ise tasarrufl arda sadece yüzde 0.3’lük bir artışa yol açacak, ancak hizmet sektöründeki istihdamda büyümeye etkisiyle birlikte bu artış da anlamsız hale gelecek.

Bu konularda ilginizi çekebilir